12» if you want to go,

5.9K 647 64
                                    


.,

31 Aralık, Busan / Yılbaşı için süslenmiş sokak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


31 Aralık, Busan / Yılbaşı için süslenmiş sokak.

Seni üzeceğini bildiğin insanların peşinden gidersen, onlar seni üzmüş sayılmaz.

Bunu biliyordum. Bunu çok iyi biliyordum fakat o an bunu unutmayı tercih etmiştim. Neden mi? Çünkü eğer bunu sürekli kendime tekrarlarsam asla anı yaşayıp, mutlu olamazdım.

Düşünsenize, eğer insan öleceğini bile bile yaşasaydı ne olurdu? Ya delirirdi, ya da ki öleceğini unuturdu.

Bu yüzden belki de hayatımda ilk defa geleceği düşünmeden, geçmişin anıları altında ezilmeden şimdini yaşamaya karar verdim. Buna bir sürü sebebim vardı ama içlerinden elle tutulur tek güzel sebep; İçinde Jungkook'un olmasıydı.

Yılbaşı için süslenmiş renkli sokakta sessizce yürüyordum. Bakışlarımı önüme çevirmiş insan kalabalığından çok uzak bir yeri arıyordum. Yılbaşı yalnızken güzeldi çünkü. Bu kadar insanlar yeni yıla girmek istemezdim.

En sonunda kendimi hep gittiğim o ıssız parkın tam ortasında buldum. Kar usulca üzerime yağıyordu ve karanlık bütün sokağa sahipti. Bu sokak merkezden baya baya uzak olduğu ve çoğu kişinin buraya uğramadığı için belki de Busan'da süslenmemiş tek sokaktı.

Aslında biraz da bana benziyordu.

Soğuktu, yalnızdı ve sevgisizdi.

Cebimdeki elimi dışarı çıkarıp, avucumu açtım. Beyaz kar usulca gökten inerek avucuma dökülüyor, tenime dokunduğu ilk anda eriyerek yok oluyordu. İşte bu his, fazla güzeldi.

Daha sonra ise dilimi dışarı çıkarttım ve karın tadının damağıma yayılmasına izin verdim. Kar yemeyi seviyordum.

Ben dokuz yaşındayken elime kocaman bir tabak alarak, dışarıdaki karı tabağa doldurup kaşıkla yemiştim. Tabii daha sonra ağır bir soğuk algınlığı geçirerek hastaneye kaldırılmıştım.

Aptal çocukluğum.

Kendi kendime aklıma gelen anılarla gülümsedim.

"Merhaba,"

Tam arkamdan duyduğum sesle dilimi ağzıma geri sokup, ne zaman kapattığımı fark etmediğim gözlerimi açtım.

"Yılbaşına yalnız mı gireceksin?" Jungkook her zamanki haliyle karşımda durdu. Yine o siyah kapüşonlu giyen çocuk ve benim siyah giyen ruhum.

"Yalnız değilim." diyerek konuştum.

"Ben kimseyi göremiyorum." Jungkook etrafına alayla bakınıp tekrardan gözlerini benimle buluşturdu. "Doğaüstü varlıklar falan mı var etrafımızda?"

"Aptal," Göz devirerek yanından geçtim ve yürümeye başladım. Jungkook hiçte zaman kaybetmeden yanımda yerini aldı ve aynı hizada yürümeye başladık.

"Sanarım yalnız değilim dediğinde beni kast etmiştin?" Sonunda anladı diye içimden Tanrı'ya şükran edip, Jungkook'u onayladım.

Sonra sustuk.

Jungkook'la aramda neredeyse dört metre vardı. Fakat yine de ne o yaklaştı bana, ne de ki ben buna cesaret ettim.

Kar usulca üzerimize yağmaya devam etti, zemine attığımız adımların sesi kulaklarıma doldu, sokak lambalarının neredeyse aydınlatamadığı hiç bilmediğim bir yokuşa kadar yürüdük.

"Yeni yıla girmemize son iki dakika kaldı Tae Hee. Daha yürüyecek miyiz?" Jungkook'un alaycı sesini duyduğumda yürümeyi keserek bakışlarımı ona çevirdim.

"Benim için yeni yıla girmek bir şey ifade etmiyor Jungkook. Eğer istemiyorsan gidebilirsin. Seni zorla tutmuyorum." İfadesizce konuşarak tekrardan önüme döndüm ve bir kaç adım attım.

Ama adımlarımın devamı gelmemişti. Çünkü Jungkook kolumdan tutarak beni durdurdu. Sorgulayıcı bakışlarımı onunla buluşturarak tek kaşımı havaya kaldırdım. Bunu neden yapmıştı ki? Benden hoşlandığını söyledikten sonra beni evime bırakmış daha sonra ise yine eskisi gibi normal davranmaya başlamıştı. Eğer eskisi gibi bana arkadaşıymışım gibi davranacaktı ise benden hoşlandığını neden söylemişti ki?

Benimle kesinlikle oynuyordu. Ama ben gittikçe bu oyundan sıkılmaya başlıyordum.

Kolumu onun elinden kurtardım. "Ne istiyorsun?"

Jungkook gülümsedi ve ellerini tekrardan ceplerine soktu. "Yemek yiyelim mi?"

"Ben hayatta ısmarlamam." diye aşırı ciddi tepki verdiğimde Jungkook gülmüştü. Doğru söylüyordum. Jungkook'a yemek ısmarlamak koca bir aileni doyurmaktan daha pahalıya patlıyordu bana.

"Sana ısmarlayacağım tek şey kar olur bundan sonra Jungkook. Çok ciddiyim. Böyle dilini dışarı çıkarıp istediğin her şeyin tadına ancak havayla bakarsın."

Jungkook bana doğru bir adım atıp, tam karşımda durduğunda sessizce onu izlemeye başladım. Hâlâ gülüyordu. "Benimle yemek ye ve bunu sen ısmarla Tae Hee."

"Keyfin bilir Jungkook. Tadına bakmak istediğin şeyi dilini hava dokundurarak alabilirsin. Çeşidimiz bol ne de olsa." Bu sefer ben alayla konuşup güldüğümde Jungkook'un bakışları bir süre gülümsememde takılı kalmış, daha sonra kafasını gökyüzüne çevirerek dilini dışarı çıkarmıştı.

"Vay, şu an üzeri yıldızlı bir gökyüzü yiyorum. Bu insanlık tarihinde bir ilk." Jungkook kendi kendine konuşmaya başladığında kafamı iki yana sallayarak bakışlarımı gökyüzüne çevirdim.

İşte tam da o anda karanlık gökyüzü aydınlandı.

Yeni yıla girmiştik ve havai fişekler üzerimizde patlayarak harika bir görüntünü gözler önüne seriyordu. Gülümseyerek baktığım gökyüzü rengarenkti.

Daha sonra Jungkook'un bakışlarını üzerimde hissederek ona baktım. Göz göze geldik. O da benim gibi gülümsüyordu.

"Yeni yılın kutlu olsun güzelim," diyerek konuştu. Sesi fazla güzeldi, öyleki bana güzelim dediğini bir kaç saniye sonra algılamıştım.

Yeni yılın kutlu olsun alçılı, diye geçirdim içimden. Bugün biraz daha büyüdün.

Elimin üzerinde hissettiğim temasla yüzümdeki gülümsemeni dondurdum. Ama benim aksime onun ki daha da genişlemiş, neredeyse kulağına kadar varmıştı.

Jungkook elimi kendi eli arasına aldı ve başparmağıyla usulca okşamaya başladı. Bu fazla kıpır kıpır hissettirmişti içimi. Sanki böyle kavanozlarca kelebeği mideme salıp, orayı terk etmişlerdi.

Bir sürü kelebek midemde geziyor, kalbime çarpıp duruyordu. Belki de bu yüzdendir kalbimin bu kadar hızlı atması. Kim bilir ki?

Bakışlarımı Jungkook'un üzerinden çekip tekrardan havai fişek gösterisine diktim. Heyecanlanmıştım. Uzun süredir ölen duygularım yeniden canlanmış gibi hissediyordum.

Jungkook elimi tutuyordu ve bu kez uykulu değildi.

"Yeni yılın kutlu olsun Tae Hee," diye kendi kendime duyulmayacak kadar kısık bir sesle mırıldandım. "Sanarım bu yıl diğerlerinde farklı olacak."

Evet, evet bu yıl kesinlikle çok farklı olacak.

Yani olmak zorunda.


Y.,

bright, jeonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin