9» the garden of words

6.2K 675 138
                                    


.,

24 Aralık, Busan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



24 Aralık, Busan. / Boş sinema salonu gibi boş sokak.

Hep sinemaya gitmeyi çok istemiştim. Ama hayatın bana ne cilvesidir ki, şimdiye kadar asla gitmek için fırsatım olmamıştı. Çünkü sinemaya yalnız gidilmezdi ki. Arkadaşlarınla gitmeli eşek sudan gelinceye kadar gülmeliydin, yada sevlininle gidip romantik filmin ortasında işi çoktan pişirmeliydin. Yada en azından ailenle birlikte gidip bazı uygunsuz sahnelerde alttan alttan babana kaçamak bakışlar atmalıydın.

Sinemanın tadı kalabalıkken daha güzeldi çünkü.

Derin bir nefesi ciğerlerime çekip kucağımdaki patlamış mısırla bakıştık. Uzun süreli bakışmanın ardından o kazanmış gibi gözlerimi kaçırıp önümdeki sessiz filmi izlemeye devam ettim. Hafta sonları sinemalarda duyamayan insanlar için sessiz filmler oynatılıyor, hem de bu keyfi bedavaya insanların ayağına sunuyorlardı.

Bazen gerçekten yaşadığım ülkeyle gurur duyuyordum. Bazen ise arkama bakmadan kaçmak istiyordum.

On altı yaşıma kadar beni içten içe öldüren şeyin yaşadığım ülke, şehir, sokak, ev ve oda olduğunu düşünüyordum. Ama daha sonra nereye gidersem gideyim, nereye taşınırsam taşınayım bu hissin asla geçmeyeceğini fark ettim. Dünyadan kaçsam bile bu histen asla kurtulamayacaktım. Beni bunaltan şey yaşadığım dünya değil, hafızamda yaşayan insanlar olduğunu anlamıştım çünkü.

Yaşadığım ev değildi nefesimi kesen, bir zamanlar bana nefes almayı öğreten hatıralardı.

Kucağımdaki paylamış mısırdan bir avuç dolusu alıp hepsini ağzıma tıktım. Artık kötü koktuğumu düşünmüyordum. Bunu anlamam biraz zaman almıştı, tamam belki baya bir zaman almıştı ama artık diğerleri gibi sıradan bir kokuya sahip olduğumu biliyordum. Sadece Sun Hee'nin neden böyle bir şey yaptığını cidden çok merak ediyordum. Ben ona hiç bir şey yapmamıştım ki.

Filmdeki genç adam elindeki çiçeklerle gülümseyerek kadın karaktere doğru adımladığında iç geçirdim. Film fazla klişeydi. Ama klişelerin bile beni bulması imkansızdı sanki. Hayatımda hiç klişe bir aşk hikayesi yaşamamıştım. Aslına bakarsan ben hiç aşk hikayesi yaşamamıştım. Etrafımda hep ablama ulaşmak için beni kullanan insanlar vardı. Belki de onların yüzünden beni gerçekten seven birisini asla görememiştim.

Film bittiğinde kucağımdaki daha bitmemiş patlamış mısıra kollarımı doladım ve kapanan perdeyle karanlığa gömülen sinema salonunda bakışlarımı gezdirdim. Karanlığı severdim. Karanlığı çok severdim hem de. Canımı yakan şeylerden saklanabileceğim tek yer karanlıktı çünkü.

Başka bir film ekranda oynamaya başladığında sabahtan beri tam dört film izlediğim için midem bulandı ve bir film daha kaldıramayacağımı anlayarak ayağa kalktım. Üstümü silkip koltukların arasından çıktım ve karanlığın el verdiği kadarıyla çıkış kapısını aradım.

bright, jeonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin