Bölüm Şarkısı:David Guetta ft. Sia-Titanium
-DENİZ-
Bir şarkı düşün. Şarkıyı sevdiğini ve ezbere bildiğini; Her bir dizesini, notasını, tonlamasını…
Ama bir gün öyle bir şey olur ki baştan sona ezbere bildiğin şarkıyıbir anda unutursun. Kendini ne kadar zorlasan da aklına getiremezsin o muhteşem dizleleri.
Sadece şarkıda ki o muhteşem ritmik tını kalır ya kulaklarında. Sadece onunla hatırlamaya zorlarsın devamını, ama olmaz yapamazsın bir türlü...
İşte bende şuan o durumdaydım. Bu kadar saçma bir ikilem içindeydim. Şarkıyı biliyordum ama hatırlayamıyordum. Kendi hayatımı hatırlamıyordum, hatırlayamıyordum. Anılarım adeta şarkıdaki notalar gibi uçup gitmişti aklımdan…
Sadece o muhteşem tını kalmıştı bana ; Hislerim ve duygularım…Benliğimi bile kaybetmiş hissediyordum. İşte sadece bu tınıyla anılarımı hatırlamaya zorluyordum kendimi. Karşımda beni tanıdığını iddia eden bir adamdan kendi hayatımı dinlerken tek yaptığım o notaları hatırlamaya çalışmaktı.
Ama şarkının notaları sanki şarkıdan silinip gitmişti, sanki notalar başka bir dile çevrilmişti.. Herkesin anladığı ama benim bir türlü anlayamadığım bir dile.
“Baban bizim aile dostumuzdu.” Aile dostumuz mu dedi o? Hani akrabaydık? Neler dönüyor burada?
“Akraba olduğumuzu sanıyordum?” dedim soru sorar bir şekilde.
“Evet. Evet öyleyiz zaten. Baban bizim aile dostumuzdu. Annense teyzemin kızıydı.” Bunu hızlı bir şekilde söylemişti. Sanki yalan söyleyen bir suçlu gibiydi. Şüphelenmiştim ama onlardan başka güvenecek kimsem yoktu.
“Peki onlara ne oldu? Neden ‘Biz senin hayattaki tek akrabalarınız.’ dedin?” Cevabını az çok tahmin etmeme rağmen sormuştum bu soruyu. Bakışlarımı karşımdaki adamın yüzünden ayırmadan vereceği cevabı bekliyordum.
“Onlar.. Sen küçükken bir trafik kazasında öldüler. Üzgünüm..” Söyledikleri ilk önce pek bir etki yaratmasa da daha sonradan kalbimi acıtmıştı. Annem ve babamı hiç hatırlamamama rağmen daha doğrusu tanımamama rağmen canım yanmıştı.
Zaten kendimi dibi olmayan bir uçurumda düşüyormuş gibi hissediyordum. Sonsuza kadar düşecekmiş gibi.. Şimdi sanki daha yavaş düşüyordum o uçurumdan. Tutunacak dalım kalmamış gibi çaresizce sonun gelmesini bekliyordum sadece.
Derin bir nefes alıp gözüme dolan yaşların geri gitmesini bekledim. Tekrar gözlerimi açtığımda tek fark ettiğim odağından asla şaşmayan kahverengi gözlerdi. Ne babasının ne de kız kardeşinin bakışlarını fark edemiyordum. Sadece onun avına kilitlenmiş bir avcı gibi bakan gözlerine sabitlemiştim gözlerimi. Gözlerimi karşımdaki kahverengi gözlerden ayırmadan asıl sorumu sordum.
"Ben nasıl bu hale geldim peki?" Gözlerim Ege'nin gözlerinde kilitli olsa da Kenan Yaycıoğlu'nun ilk önce kızına sonra da oğluna kaçamak bakışlar attığını fark etmiştim. En son gözlerini benim yüzüme çevirdiğinde gözlerimi Ege'den çekip karşımda duran orta yaşlı adama, yani hayattaki en yaşlı akrabama çevirmiştim bakışlarımı. Bende ona bakmaya başladığımda konuşmak için ağzını açmıştı ki onun olamayacak kadar güzel ama bir o kadar da sert bir ses ondan önce konuştu.
"Kaza yaptın." Kaza mı? Bu vücudumun neden bu kadar ağrıdığını ve kolum ve başımdaki sargıların neden olduğunu açıklıyordu. Peki ama nasıl yapmıştım? Buraya kadar nasıl gelebilmiştim?
"Nasıl oldu?" Tekrar Ege'nin yüzüne bakmayı reddederek sorunun cevabını Kenan Yaycıoğlu'ndan almak için suratına bakıyordum. Bunun cevabını beklerken bunun benim hatam olmaması için adeta kendime yalvarıyordum. İç dünyamla yaptığım savaşı YİNE Ege'nin sesi bölmüştü. Dümdüz, ruhsuz sesi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SIRLAR(Düzenleniyor)
General FictionKaranlık.... İnsana huzur veren sonsuz bir uçurum... Hiç kimsenin gerçek yüzünün görülmediği gizemli bir yer... İçindeki duyguların korkusuzca dışa vurulmuş hali... Bir insanın karanlığa aşık olması mümkün mü? Nasıl aşık olabilir bir insan karanlığa...