7.BÖLÜM "ULUS"

187 31 10
                                    

Multi:Ulus

-DENİZ-

Hissettiğim psikolojik acıyı, şuan yaşadığım fiziksel acım o kadar bastırmıştı ki tek düşünebildiğim astım krizi yüzünden ciğerlerime bıçak gibi saplanan oksijensizlikti. Ciğerlerim oksijen için özgürlük savaşçısı gibi göğüs kafesimin içinde çırpınırken gözlerim alabildiğince uzanan maviye odaklanmıştı.

Gökyüzünün mavisine o kadar kaptırmıştım ki kendimi kısa bir süre için ciğerlerimdeki acıyı unutmuştum.

Mavilikte yerini yavaş yavaş siyaha bırakırken, kollarında olduğum adamın koşmaya başladığını fark ettim.Önce işe geç kalan bir memur gibi ama daha sonra ölümüne yarışan bir koşucu gibi koştu.Kalbinin ritmiyle hızı doğru orantılı bir halde artarken bir anda durdu.

Zoraki olarak gözlerimi araladığımda arabanın önüne geldiğimizi gördüm.Kucağında ben olduğum için arabanın kapısını açamadı ve hiç duraksamadan dirseğiyle arabanın camını kırdı.Çölde su misali ciğerlerimde oksijen kalmadığında nefes almak için artık bütün kuvvetimi kullanıyordum.Ağzımdan hırıltı şeklinde sesler yükselmeye başladığında altımdaki sıcak kollar gitmiş ve yerine soğuk koltuklar gelmişti.

Soğuk koltuktan vücuduma yayılan ürperti arabanın motor sesiyle ve açılan klimayla yavaş yavaş azalmaya başladı.Bilincim kapanmaya başladığında arabanın motorundan çıkan hırıltıyla hızlandığımızı fark ettim.Acıdan gözlerimden yaş akmaya başlamıştı ve tüm gücümle koltukları sıkıyordum.

Bu acıyı hatırlıyordum.Nasıl ki bir kere yediğin yemeğin tadını unutmazsın bu da öyle bir şeydi sanki.

Ege ön koltuktan bana doğru bir şeyler söylüyordu ama ben hiçbir şey anlayacak durumda değildim.Onun söyledikleri beynimin içinde uzay boşluğunda dağılır gibi dağılırken ağladığımı fark ettim.

Korkudan ağlıyordum.

Korktuğum şey ölüm değildi.Hayır ölümden korkmuyordum.

Karanlıktan korkuyordum.Ve şimdi  karanlık bendim.

Vücudum artık hissizleşirken hayatımdaki yarım kalmışlıkları düşündüm.Hayatımdaki en yarım şey bendim zaten.Ben ve anılarım yarım kalmış bir tablo gibi öylece tamamlanmayı bekliyorduk.Bir ressamın usta dokunuşlarına belki de sihirli fırça darbelerine ihtiyacım vardı.Ama binlerce yarım kalan resim gibi bende yarım kalıp unutulacaktım.

Bu yarım kalan resme usta bir ressamın karanlığı değmişti artık.Ve belki de üzerime değen her karanlık fırça darbesinde daha da dibe gömülecektim.

Üzerimi örten uçsuz bucaksız karanlığın beni kolları arasına almasına izin verdim ve gözlerimi sonsuz karanlığa kapadım.

*****

Kesik kesik görüntüler geçiyor gözümün önünden.Tanımadığım bir adam endişeli gözlerle bana bakıyor.Bir şeyler söylüyor ama ne söylediğini anlayamıyorum.Ağzımı açıp cevap vermek istiyorum bana bakan endişeli gözlere.

Ama konuşmak yerine sadece karanlıkta boğuluyorum.

Sonra birden denizin altında boğulmaktan son anda kurtulan biri gibi ağzıma takılan oksijen tüpündeki havayı depolarcasına ciğerlerime çektim.

Acı git gide azaldı ve bilincim yerine gelmeye başladı.Acıdan başka şeyler hissetmeye başladım bir anda.Duvarları kirli bir hastane odasındaydım ve yattığım yatak mermeri aratmayacak kadar sertti.Sağ tarafımda hareketlilik olduğunda doktor önlüğü giymiş bir adamın endişeli gözlerle bana baktığını gördüm.

KARANLIK SIRLAR(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin