Yüksek yüksek umutlar vardı ama hepsi sarmaşıkların arkasına saklandı.
Rüzgar içimi titretecek şekilde tekrar estiğinde hırkama biraz daha sarıldım. Fakat içimi bu kadar titreten şeyin rüzgar olup olmadığından emin değildim.
Bir an aklım panonun önünde duran Hoseok'a gitti.
Sahi içimi nasıl bu kadar titretebilmişti.Önüme gelen saçlarımı cebimden çıkardığım tokayla hızlıca topladım. Yoksa Felix'in büyükannesi kapıyı açtığında korkup kapıyı suratıma kapatabilirdi.
Siyah demir kapının önünde durdum ve bir süre ellerimi ovdum. Soğuk değildi fakat ben üşüyordum özelliklede sebebini bilmediğim bir şekilde kalbim üşüyordu.
Bunu iliklerime kadar hissediyordum. Siyah kapıyı ittirip bahçeye girdim. Bu soğuğa inatla yeşil kalmış çimli bahçeden geçtim.
Bu aralar beni rahat bırakmayan panikte benimle beraberdi ve bir hastalık gibi vücuduma yayılmaya devam ediyordu.Adımlarımı hızlandırarak sonunda koyu kahve dış kapıya ulaştım. Beklemeden hızlıca 3 kere kapıya tıklattım. Açan yoktu. Bu sefer zili kullanmayı tercih ettim.
Umarım Felix umarım evdesindir.
Çantamın askılarını sıkıca tutup yerde ritim tutmaya başladım. Sabırsızdım özellikle şu an.Tam tekrardan kapıyı çalacaktım ki kapı rahatsız edici bir yavaşlıkta açıldı. Elimin havada kalması beni bozmuştu. Bayan Kisun'u görünce yalancıktan kocaman gülümsedim.
Bayan Kisun yaşına göre oldukça kiloluydu. Kenarları sivri gözlükleri ise ona tam bir büyükanne havası veriyordu.
Yüzüme neden geldiğimi anlamamış bir şekilde bakarken bir yandan elindeki tüylü kedisini okşuyor diğer yandanda sakızını çiğniyordu.
Kucağındaki tüy yumağını okşamayı bırakıp gözlüğünün üstünden yüzüme daha dikkatli bakarak konuştu.
"Evet."En masum ses tonumu kullanarak konuşmaya başladım.
"İyi günler Bayan Kisun, Felix evde mi acaba?"Dediğim şeyin ardından yamukça gülümsedim. Hadi ama gerginim ve gülümsemekten çenem ağrıdı. Kapının önünden çekilinde gireyim.
Bayan Kisun cevap vermek yerine gözlüğünü yavaşca yerine itip kenara çekildi.
"Teşekkürler."
İçeri memnuniyetle süzüldüm. Bayan Kisun'la beraber salona doğru yürüdük. Ve o, benimle ilgilenmeyerek koltuğuna doğru yöneldi.
Ona bakıp boğazımı temizledim. Bu eve bir kere gelmiştim ve yüzsüz gibi direk odasına çıkamazdım.
Bir an durdu ve salonun ortasında dikilen bana baktı. Onu yorduğum için sinirlenmiş görünüyordu.
Vakit kaybetmeden kulak tırmalayan sesiyle bağırmaya başladı."Lee Felix... Lee felix hemen aşağı gel." İstemsizce yüzümü buruşturdum.
Felix'den geri ses gelmeyince Bayan Kisun boğazını temizleyip daha yüksek notalara çıkmaya hazırlandı.
"Lee Felix aşağı gel dedim!"
Felix'in şu an bilgisayar başında küfür ettiğine adım gibi emindim.Merdivenden ayak sesleri geldiğinde Bayan Kisun işini bitirmiş yavaş yavaş yürüyerek çökerttiği koltuğuna geri oturmuştu.
Felix merdivenlerin korkuluğundan eğildi. "Efendim büyükan..."
Tam büyükannesine sesleneceği sırada beni görünce sustu ve nefesini dışarı verip gözlerini devirdi.