Mevsimler değişiyor, sonbaharın turuncu yaprakları etrafa kaçışıyor.
Yaprakların altına dikkat et, orada sırlarımız yatıyor.2 gece önce
Artık güneş tamamen batmış arkasında bir iz bırakmadan sıcaklığını da alıp kayıplara karışmıştı.
O, görevini bitirmiş yerini aya devretmişti. Ay şimdi güneşi dinlendirmek için yerini alırken Hoseok kızın omuzuna biraz daha yerleşti.Sık sık buraya gelir güneşin batışını izlerdi Hoseok. Özellikle geceleri gelen o yalnızlık duygusunu, burada güneşle birlikte batırır eve giderdi.
Bu duygunun içine ailesi yüzünden oturduğunu biliyordu. Çünkü onun arkadaşları vardı onu seven ona değer veren arkadaşları gerçekten vardı.
Ama hiçbiri ona annesi gibi sarılmıyordu. Annesi yanında olduğu halde ona sarılamamak onu daha da üzüyordu. Yeri geldiğinde annesi onun bile kim olduğunu sorguluyordu.
O yüzden Hoseok içindeki bu boşluğu sık sık geldiği bu tepede, suyun altına bastırıyordu.
Ama bugün buraya geldiğinde o duygu içinde değildi. Bugün ne hüzünlü hissetmişti kendini ne de yalnız. Bastırması gereken hiçbir kötü duygu yoktu o yüzden şimdi biraz uyuyabilirdi.
Jiho buradaydı. O, buradaydı güneşin önünde, uçurumun kenarında onun yanındaydı.
Tuhaf bir şekilde Jiho yanındayken rahatlıyordu. Sesiyle bulduğu huzur o yanındaykende aynı hissi veriyordu.Hoseok için bu garipti. Tanımadığı bir kızın bu kadar yakın hissettirmesi, Hoseok özellikle bu aralar bunu garipsiyordu.
Bir yabancının ona bu kadar yakın hissettirmesini anlayamıyordu.Şimdi kızın omuzunda mayışırken, istemeden saçını kokluyordu kızın. Çünkü saçları çok güzel kokuyordu.
Çiçek bahçesini andıran evlerinden, doğum gününde hediye gelen parfümden her şeyden daha iyi kokuyordu.
Jiho'nun bu kokunun farkında olmaması gözleri kapalıyken güldürdü Hoseok'u. Kız kıpırdandığında hemen gülüşünü toparladı.
Hazır uyuyabiliyorken biraz uyumalıydı, Jiho yanındayken bu biraz daha kolaydı.Uyku onu ele geçirdiğinde karanlık Hoseok'un gözlerine çökmüştü.
Rüzgar saçlarını okşayıp onu kollarına almadan hemen önce Hoseok'un cebindeki telefonu huzursuzca titredi.Hoseok gözlerini açmak istemiyor ayrıca kafasının üzerindeki baskı buna izin vermiyordu.
Telefonu ısrarla titremeye devam ettiğinde Hoseok kafasını kaldırmaya çalıştı. Fakat Jiho'nun düşen kafası buna pek izin vermiyordu. Çünkü oda uyumuş kafasını Hoseok'un kafasına yaslamıştı.Hoseok onu uyandırmamak için hafifçe kafasını çektiğinde aniden ağrı giren boynunu tuttu. Hâlâ gözlerini aralamakta güçlük çekiyor ayılamıyordu.
Jiho uyanmayıp kafasını çocuğun omuzuna yasladığında Hoseok irkildi.
Kafasını kıza çevirip uyuyup uyumadığını kontrol etti. Jiho gerçekten uyuyordu. Dudakları huzurluca toplamış, yanağını Hoseok'un omzuna yaslamıştı. Arada önüne gelen saçları onu rahatsız ediyor kaşlarını çatıyordu.
Hoseok yarım ağız gülümsemeye başladı. Bir yanı onu uyandırmak istiyor diğer yani ise biraz daha omuzunda uyumasına izin vermesini söylüyordu.
Onu omuzundan kaldırmak rahatsız etmek istemiyordu hatta oda onun yanında biraz daha uyuyabilirdi.
Telefonu yeniden titremeye başladığında Hoseok'un gülümsemesi bozuldu. Elini cebine atıp ısrarla arayan isme baktı.