Sen, yeni aldığım o kitapsın.
Daha okumadım ama sürekli, sürekli aklımdasın.
Bitirdiğim zamansa en sevdiğim olacaksın.Yoongi, önündeki kadehle oynarken oldukça sıkkındı. Bu ılık rüzgarlı gecede bir restaurantta anne ve babasıyla oturmak onun için bir işkence gibiydi ve oldukça sıkılmıştı.
Aslında bu gece arkadaşlarıyla beraber güz tepesine çıkacaklardı. Bunu kaçırdığı için biraz daha sinirlendi.Annesi tabağındaki eti ağır ağır kesiyor arada Yoongi'ye bakıp gülümsüyordu. Yoongi güzel ve pahalı bir restaurantta yemek yiyince mutlu olmuyoruz diye düşündü. Ardındanda ama öyle gözüküyoruz diye ekledi.
"Neden yemiyorsun hayatım?"
Yoongi annesinin aksansız, düzenli bir o kadar da kibar konuşma tarzı karşısında yüzünü buruşturmak istedi. Fakat yapamadı.
Bu kadar düzenli ve yavaş konuşması hoşuna gitmiyor ona bir robotla konuşuyor hissi veriyordu.
Ama öyle olsa bile annesi kesinlikle şevkatli bir robottu."Canım istemiyor," diyerek iç çekti Yoongi.
Annesi masada ona doğru eğildi.
"Yoksa eti mi beğenmedin?"Masada kendisine bebek muamelesi yapılmaya başlandığında Yoongi çatalını bırakıp önündeki bez peçeteyle ağzını sildi. Aslında yemek yememişti ama annesinin homurdandığını görmemesi için ağzını bu şekilde kapamayı seçmişti.
"Çocuğu rahat bırak Seohyun."
Babası imdâdına yetişmişti ama bu kurtarmak sayılmazdı.
Çünkü o sadece sırayı çalmıştı.
Babası önündeki kadehten bir yudum aldı ve bekledi.
"Ortaklarımızla düzenleyeceğimiz gecede piyano çalmanı istiyorum."Babası hem tabağındaki eti parçalıyor hem de konuşuyordu.
Yüzüne bakmamasının sebebi ise fikrini almayacağı itiraz kabul etmeyeceği konularda oğlunun suratına bakmazdı.Kısacası Yoongi'ye pek seçim şansı kalmıyordu. Tıpkı bu akşamki yemeğe gelmeme şansı olmadığı gibi.
Yoongi kutsal cevabı vererek.
"Tamam," dedi. "Çalarım"Annesi memnuniyetle gülümsedi. Kavisli kaşları mutlulukla hareketlenmişti.
Babasıda memnuniyetini belirterek soğuk bir gülümseme bahşetti.
Yoongi babasına benzerdi. Umursamaz tavırları çok mimik barındırmayan ifadesiz suratı. İkisininde yapısı böyleydi. Kasıtlı yaptıkları hiçbir şey yoktu. Bazen Yoongi gülmeye bile üşenirdi. Zaten herkesde onları böyle kabullenmişti.Yoongi kolundaki saate baktığında tekrar kadehinden bir yudum aldı. Gerçekten sıkılmıştı. Buraya gelmek için arkadaşlarına yalan söylemiş önemli bir işi olduğuna dahir bir şeyler zırvalamıştı.
Eğer onlara ailesiyle yemeğe gideceğini söyleseydi Seokjin'in dalga geçeceğini Jungkook'un da ona eşlik edeceğine adım gibi emindi.
O yüzden Hoseok'a onu idare etmesini söylemişti.
Restaurantta hoş bir müzik başladığında Yoongin'in dudağının kenarı kıvrıldı. Piyano sesi onu ister istemez mutlu ediyordu. Keyfi olmadığı zamanlarda onu keyiflendiriyor, konuşmak istemediği zamanlarda konuşası geliyordu.
Kenardaki piyaniste bakıp arkasına yaslandı. Bu gece belki o kadar da kötü geçmezdi.
Yoongi etrafına bakındı her zaman geldikleri bu restaurant bu gece sanki daha kalabalıktı. Yoongi masaların doluluğunu görüyordu.