"Seo Chang Bin, bu doğru mu?"Chang Bin dudağını dişledi, buraya büyük emeklerle gelmişti. Ama yalan da söyleyemezdi.
"Değil efendim, basit bir dedikodu. Kızlar bunun meraklısıdır. Uydurmuşlardır."
Müdür tek kaşını kaldırarak yüzünü inceledi, Chang Bin sürekli gözlerini ondan kaçırıyordu.
"Emin misin?"
Başını salladı." Evet efendim."
"Bak, Chang Bin, zorla yalan söyleme, okul bunu istemiyor. Benim yapacak birşeyim yok."
"Sadece meraktan soruyorum efendim, peki ama niye?"
"Çünkü, bu okul öğrencilerinin okuyup mezun olmasını istiyor. Farklı yerlere kaymasını değil. Bilmem anlatabildim mi?"
"Evet efendim."
Chang Bin müdürün odasından çıktığında derin bir nefesi dışarıya verdi. Ardından yavaş adımlarla sınıfına doğru ilerlemeye başladı.
Neden herkes aklına birşey koyduğunda onu devam ettiriyordu ki? Bir erkeğin sadece bir kızı sevecek diye bir kural yoktu ortada, ama bu kural bu okulda geçerliydi. Bu durum çok tuhaftı ve sınırlayıcı.
Dilini yanağına bastırdı.
Sınıfın kapısını açtı, herkesin ona attığı tuhaf bakışları yok sayarak sırasına doğru ilerledi.
"Bugün Felix geldi."
Bang Chan ona doğru ilerliyordu.
"Bana seni sordu, seninle görüşmek istiyor."
"N-neden?"
Omuz silkti. "Bende bilmiyorum."
☆
Felix gözünü yanındaki bedene kaydırdı, oysaki yanındaki beden ona değil, karşıya doğru duygusuz biçimde bakıyordu.
"Beni niye çağırdın? Çalışmam gereken coğrafya sınavı var."
Ondan gözlerini aldı, ses çıkarmadan ilerlemeye devam etti. Chang Bin konuşma isteği ile dolup taşıyordu, ama o Felix'in konuşmasını istiyordu.
"Geçen gün biri evimin önüne bunu bıraktı,"
Felix kutuyu çıkardı.
"Ve bunun senin olduğunu düşündüm."
Kutunun içindeki bilekliği Chang Bin'e doğru uzattı. Chang Bin bilekliği eline aldığında kaşlarını çattı, evet, bu bileklik onundu.
"Bunu kim verdi sana?"
"Biri, bende onun kim olduğunu bilmiyorum."
Chang Bin bilekliği incelemeye başladı, üzerinde bir annesinin adı yazılıydı. Birde onun. Chang Bin gözlerini Felix'in gözlerine dikti.
"Belki sen biliyorsundur..."
Chang Bin gözlerini kıstı.
"Neyi ima etmeye çalışıyorsun?"
The_Dark: O kutu değil aptal!
The_Dark: Yanlış kutuyu almışsın!
The_Dark: Tanrım... Bir işide düzgünce yapamayacak mısın!
☆
Yuqi pişmanlıkla alt dudağını ısırdı." Sana demiştim! Şuan olanlara bak! Chang Bin' in başı yanacak!"
SeoNa oflayarak saçını karıştırdı. "Yuqi, herşeyi kötü şekilde düşünmeyi bırak, kinse notun sahibini bilmiyor. Sıkıntı yok yani."
"Anlamıyorum, nasıl bu kadar rahatsın?"
"Çünkü, Yuqi'ciğim, bu işin sonu bizim kârımıza."
Yuqi kaşlarını çattı. "Nasıl yani?"
SeoNa oflayarak sırtını sandalyeye yasladı.
"Bana notu bırakmamızı söyleyen kişi nasıl biri?"
"Zengin?"
"Evet, bize ne kadar verdi?"
"2 milyon Won.."
"Yani..? O para ile neler yapabiliriz, bir düşünsene!"
Yuqi içine doluşan pişmanlıkla gözlerini kapadı, içinde cidden kötü bir his vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't smile | Changlix
HumorThe_Dark:Gülümseme. The_Dark:Gülümseyince gözlerin arasıra kayboluyor. The_Dark:Buruşmuş bir patatese benziyorsun. The_Dark:Buruşmuş patatesleri sevmem. ☆ "Duymamış olabilirsin, istersen tekrarlayayım." Felix gözyaşları bir türlü durduramıyordu. Bu...