Minho'nun gözlerinin önünden geçti geçmişi, o suratı görünce.Sevgili günlük,
Bugün anneme bir arkadaşıma karşı hissettiğim duyguları anlattım. Bana çok kızdı, tokat attı, canım çok acıdı. Ona nedenini sordum, cevap vermedi. Babam işten dönünce babama anlattı, babam bana bağırdı, biraz o vurdu, ardından eşyalarımı toplattırdı.
Şuan biraz hastane birazda kurabiye gibi kokan bir yerdeyim. Babam birşeyler imzalıyor, annem ve abim bana tuhaf bir duyguyla bakıyorlar; nefret.
Annemin gözleri dolu şekilde, dokunsam ağlayacak gibi. Ağlamasını istemediğim için ona sarılmıyorum.
Abim büyük bir nefretle bana bakıyor, birine karşı şeyler beslemem gerçekten nefret edilesi bir şey mi?
Gözlerim yanıyor, kötü hissediyorum, annem gidiyor.
Ağlamak istemiyorum, peşlerinden koştum ama beni ittirdiler. Bir abla bana gülümsüyor. Elini bana uzattı, ona güvenmeli miyim? Oda bana kızar mı? Vurur mu?
Sevgili günlük, sanırım ben artık mutsuz olacağım, sonsuza kadar. Belkide sana birdaha günlerimi anlatmam. Kim bilir?
Özür dilerim, seni yakacağım, görüşürüz.
Minho dolmuş gözleri ile gülümsedi, küçüklüğündeki masumluğu onu gülümsetmişti. Bang Chan kaşlarını çattı, karşısındaki kişinin neyi vardı?
"S-selam Chan. Beni h-hatırladın mı?"
Daha detaylı inceleme başladı karşısındaki suratı. Ama hayır, onu hatırlamıyordu.
"Üzgünüm ama hayır, siz Lee Know musunuz?"
Minho kısa bir süreliğine gözlerini yumdu, derin bir nefes aldı, gözlerini açtığında yıllar önceki suratın aynısını gördüğünde kısa çaplı bir şok geçirdi.
O hiç değişmemişti.
"Evet, benim. Lee Know. Minho. Her ikisinde."
"İsmin Lee Know'ken neden Minho ismini tercih ediyorsun?"
Minho, Bang Chan'ın önüne oturdu.
"Uzun bir mesele."
Değildi.
Bang Chan ısrar etseydi şöyle anlatacaktı; senin yüzünden evlatlıktan reddelidim. Yeni bir aile beni sahiplendi ve yeni ismimi Minho koydunlar.
"Peki. Okuyor musun?"
"Hayır, ünlü bir dergide modellik yapıyorum."
"Vay canına! Suratın çok mükemmel. İlk gördüğümde model olduğunu anlamıştım."
Minho kahkaha attı. Tuhaf bir kahkahaydı.
"Teşekkürler."
Tuhaf bir sessizlik oldu. İkiside bir anda sustu.
"Hey! Bu Minho değil mi?"
Minho lanetler savurarak isminin söylediği yere çevirdi bakışlarını. Jisung, model bir arkadaşı, onlara doğru ilerliyordu.
"Adamım, seni görmeyeli uzun zaman olmuş! Nasılsın?"
Minho gözlerini Bang Chan'dan aldı.
"İyiyim. Otursana."
Jisung gülümsedi. Sandalye çekip oturdu.
"Siz ikiniz tanışıyor musunuz?"
Bang Chan parmakla ikisini gösterdi.
"Evet, aynı şirkette 2 yıllığına stajyerlik yaptık. Ardından ikimizinde yolları farklı şirketlere düştü. Seni özlemişim Minho."
Minho yutkundu, başını salladı.
"B-bende seni."
Bang Chan huzursuzca oturduğu yerde homurdandı. Tuhaf hissediyordu.
☆
WooChul titreyen elleri ile telefonu eline aldı. Başı dönüyordu. İyi hissetmiyordu.
Numarayı tuşlarken bayılacağını hissetti. Derin nefes aldı, yeşil tuşa dokup telefonu kulağına götürdü. Telefon belli bir süre çaldı ardından açıldığında gözlerini kapattı.
"Alo, WooChul? Arayacağını biliyordum."
"Tahmin edebiliyorum. Ablam hakkında konuşucağım, onu gerçekten buldun mu? Nerede? İyi mi?"
"Ablan gayet iyi, sağlıklı. Mutlu bir yaşam sürüyor. Bir ailesi var. İnan bana seni unutmuş, onunla konuştum, senin hakkında en ufak bir kelime bile söylemedi."
WooChul kapattığı gözlerini şokla açtı.
"N-nasıl hatırlamıyor? Telefon numarası sende var mı?"
"Üzgünüm, ben bu işleri para ile yapıyorum. Para ver, sizi buluşturayım."
"Sen buluştur, paranı vereceğim."
"WooChul, oradan aptal gibi mi gözüküyorum?"
"Seni aptal gibi göremez miyim? Sen beni gördün."
"Ablanla buluşmayı unut-"
"Boş versene, ben kendim bulurum. Umarım görüşmeyiz."
"WooChul, dur-"
WooChul sinirle telefonu kapadı. Derin bir nefes aldı, uğraşması gerek bir şey daha çıkmıştı.
☆
Sevgili Lee Felix,
Öncelikle selam, ben WooChul.
Sana mesaj yazamıyorum, bir hafta önceki olay yüzünden çok özür dilerim. Tehdit edildim, korktum, yapmak zorunda kaldım. İnan bana o olayı başlatmaktansa gider en büyük sırrımı açıklardım daha iyi.
Şey, umarım aramız açılmaz, tek arkadaşım sensin, küs müyüz?
Sevgilerle WooChul.
Felix kaşlarını çattı, bu WooChul tarafından yazılmış olamazdı.
☆
Chang Bin elindeki bira bardağını Hyunjin ile tokuşturdu.
"Ne kadar aptalım, değil mi? Ben onu seviyorum, o bunu biliyor yani
sanırım, yinede elin adamından hoşlanıyor."Hyunjin ağzını yayarak cevap verdi, "En azından eş cinselmiş. Bunu öğrendik. Benimkisinin düz olduğunu biliyorum sadece."
"Seninkisi?"
"Öf. Seungmin işte."
"Ha. Tamam."
Chang Bin baş dönmesi ile en kusma isteğiyle ağzını sımsıkı kapattı.
"Yada boş ver düzü müzü, bana bakar mıydı ki?"
"Sana erkek kardeşim bile bakar. O kadar taşsın."
Hyunjin kahkaha attı. "Biliyorum, sadece seni denemiştim."
"Yalancı."
"Yinede gideceğim karşısında, bağıracağım seni seviyorum diye, o kadar sıkıldım yani."
"Olabilir, 2 aydır böylesin. Sıkılırsın."
"Sen?"
"Yaklaşık 3 yıldır."
"Oha, sen sıkılmadın mı?"
"Alıştım diyelim."
Hyunjin durdu, kahkaha atan Chang Bin'e baktı. Oda gülümsedi. Şuan mutluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't smile | Changlix
HumorThe_Dark:Gülümseme. The_Dark:Gülümseyince gözlerin arasıra kayboluyor. The_Dark:Buruşmuş bir patatese benziyorsun. The_Dark:Buruşmuş patatesleri sevmem. ☆ "Duymamış olabilirsin, istersen tekrarlayayım." Felix gözyaşları bir türlü durduramıyordu. Bu...