Belirlediğim oy ve yorum sayısı fazlaydı sanırım. Bir süre daha sınır koymadan devam etmeye karar verdim. Yorum ve vote'ları size bırakacağım ama umarım az gelmez. Yine de gelen yorum ve vote lara teşekkür ederim. Bir de size UvP okuyucuları diye hitap etmek istemiyorum. Çok samimiyetsiz geliyor. Size bir isim bulmamda yardımcı olursanız sevinirim :D Multimedia Stanley. İyi okumalar...
Alarmın sesiyle gözlerimi aralayıp yastığımın altına koyduğum telefondan saate baktım. Neredeyse 9 olmuştu. Kahvaltının başlamasına 1 saat vardı. Buraya geleli 3 haftayı geçmişti ama henüz bize alışveriş mekanlarıyla ilgili bilgi vermedikleri için hala toplu yemek yeniyordu. Yere düşmüş olan battaniyeyi yatağa koyup ayaklarımı sürüyerek yan odaya ulaştım. Ağzım yırtılırcasına esnerken banyoma girip küvetin dolması için suyu açtım.
Luke'un horlamaları yüzünden uyumakta zorluk çekiyordum. İlk zamanlardaki gibi değildi ama yine de zor uyuyordum. Geçtiğimiz üç hafta boyunca tek kelime bile konuşmamıştık ve konuşmaya da niyetim yoktu. Gerçekten canımı yakmıştı.
Suyun dolduğunu gördüğümde musluğu kapatıp ayağımdaki yaralara fazla yüklenmemeye çalışarak vücudumu suya gömdüm. Sadece suda bile yanıyorlardı bu yüzden bir süre daha denize girmeyecektim. Bana söylediği o iğrenç şeylerden sonra direkt uyumuştum ve ayaklarımın her bir milimine cam battığını ancak sabah farkedebilmiştim.
Mouse'a farkettirmemeye çalışsam da hafif topallayarak yürümemden anlamış olacak ki ne olduğunu sormuştu. Ona Luke'dan bahsetmeyip gece bardak kırdığımı ve yanlışlıkla birkaç parçanın üstüne bastığımı söylemiştim. Aslında Luke'dan neden bahsetmediğimi bilmiyordum. Sanırım sürekli birilerini şikayet eden aptal çocuklar gibi görünmek istememiştim. Ya da belki zaten sıkıntılı olan mouse'u daha da germemek için söylememiştim.
Ona 2 hafta önce planın nasıl gittiğini sorduğumda henüz böyle bir şey yapmak istemediğini, Jackson'la biraz daha sevgili olarak kalmak istediğini söylemişti. Shane'in ona ilgi gösterdiği her hareketinden belli oluyordu ama mouse bunu reddediyordu. Aslında mouse'un yerinde olsam sanırım ben de aynı şeyi yapardım. Herkes böyle yapardı. Yani zeki olan her insan.
10 dakika içinde saçımı ve vücudumu temizleyip küvetin tıpasını çektim. Kapının arkasına astığım havlu ile bedenimi sarıp saçlarımı taradım. Aynanın önündeki kurutma makinesi ile saçlarımı kurutup evden getirdiğim maşa ile saç uçlarıma şekil verdim. Koca kafalı olmamın yanı sıra saçlarım da cansızdı. Bu yüzden biraz şekil vermediğim zamanlarda kafam daha da büyük görünüyordu.
Dolaptan dizimin bir karış üstünde mavi bir etek ve yarım kollu bir gömlek aldım. Sonbahara çoktan girmiştik ve mevsim özelliklerini göstermeye başlamıştı. Havalar insanı fazla dışarıda kaldığı zaman üşütecek kadar soğuktu ve deniz de oldukça dalgalıydı. Kahvaltı açık alanda yapıldığı için gömleğimin üzerine kapşonlu bir ceket alıp odama geçtim. Kapının karşısındaki şifonyerden iç çamaşırlarımı alıp hepsini yatağımın üstüne koydum.
Odalar aslında genişti ama rastgele düzenlendiği için küçük görünüyordu. Belki de kahvaltıdan sonra odamın düzenini değiştirmeliydim. Yani kim kapının tam karşısına bir şifonyer koyardı ki!? Onun yüzünden penceremi bile açamıyordum.
Yastığın altından telefonumu alıp saate baktım. 9.30 Acele etmezsem yetişemeyecektim. Hızlıca havlumu bir kenara atıp hazırladığım kıyafetleri üstüme geçirdim. Bozulan saç buklelerimi elimle düzeltip gözlüğümü takmadan önce gözlerime ince eyeliner çektim.
Eteğin ceplerine telefonumu, kulaklığımı ve biraz para sıkıştırıp ceketimi alarak odadan çıktım. Giriş kapısının yanındaki askılıktan anahtarımı ve altındaki dolaptan siyah düz babetlerimi alıp kapıya çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufaklık ve Playboy
Teen FictionBir playboy ve onun ufaklığının aynı evde geçirmesi gereken 9 ayı var. Chloe bu duruma ne kadar dayanabilecek? Yoksa ilk pes eden Luke mu olacak? Kim bilir belki de olaylar ikisinin de beklediğinden farklı gelişir. Megan ve Shane'e olduğu gibi... **...