Tam bir hafta. Aldığımız intikam gününden tam bir hafta geçmişti ve ben o gün arka bahçede yaptığımız konuşmadan sonra Kamelya'yı hiç görmedim. Ne okula geldi ne de arayıp ya da mesaj atıp haber verdi. Nerede olduğunu ya da ne yaptığı bilmiyorum. Onu görmek istiyorum. Ben onu sanırım özledim. Evet onu çok özledim.
Saat gece yarısını geçti ama benim Kamelya'yı düşünmekten gözüme bir gram uyku girmedi. Allah'ım ben ne yapacağım? Kafayı yemek üzereyim. Acaba başına bir şey mi geldi? Kaçırıldı mı? Evet evet gidip polise söylemeliyim. Ya öldürdülerse? Beynimde dolaşan düşünceleri dağıtmak için kafamı sağa sola salladım.
Kapının çalmasıyla yerimden fırlamam bir oldu. Ne zaman uyumuştum ben? Allah aşkına bu saatte kim geldi? Hemen aşağıya indim. Delikten baktım ama karanlıkta simsiyah giyindiği için göremiyorum. Bir de başına kapşon geçirmiş. Katil falan mı? Yok canım katil veya hırsız olsa zile mi basar? Zilin tekrar çalmasıyla yerimden sıçradım resmen. Bir dakka. Siyahlar içinde ortalıkta kim dolaşır ki? Kamelya.
Bir hışımla kapıyı açtım. Tanıdık mavi gözlerle karşılaşınca rahat bir nefes aldım. Kamelya birden yere yığılınca panik ve korku bütün bedenimi sardı. Hızla Kamelya'yı yerden aldım. Kapıyı ayağımla kapattıktan sonra hemen odama çıktım. Yavaşça Kamelya'yı yatağa yatırdım. Kapşonunu çıkartmamla şoka girmem bir oldu. Yüzünü kim dağıttı lan? Daha yeni yaşadığım panik ve korkunun yerini tamamen öfke almıştı. "Su" o kadar kısık sesle demişti ki çok zor duymuştum. Allahtan gece yatmadan yanı başıma bir bardak su koyuyorum. Hemen suyu aldım ve Kamelya'nın başından tutarak hafifçe kaldırıp içirttim.
Banyodan ilk yardım çantasını aldım. Rahat gürültü çıkarabiliyordum. Çünkü annem daha gelmemişti. Anneannemin durumu ağırmış. Gitmek istedim ama annem okulum olduğu için engellemişti. Koşar adımlarla Kamelya'nın yanına gittim. Montunu tamamen çıkarttığımda yırtılmış ve...Aman Tanrım! Bu-bunlar bıçak izleri. Derin değil ama çok fazla kesik var. Pantolonuda yırtık ve aynı bıçak izleri bacaklarında da var. Ani bir hareketle badisini üzerinden çıkartmamla acıyla inlemesi bir olmuştu. Daha yavaş hareketlerle yara izlerini temizledim. Kurumuş kanlar gittikten sonra çizikler ortaya çıkmıştı. Bu böyle olmayacak. Pantolonunuda çıkartıp kucağıma aldım. Vücudunu incelememek için büyük çaba harcıyordum. Küvete yavaşça yatırdım ve suyu ayarladım. Ilık su bedeninden yavaşça akarken bütün kanlarıda beraberinde götürüyordu. Çok yavaş hareketlerle bedenini keseledim ve saçlarını...saçlarının rengini açmış. Siyahken değişik bir kahverengi olmuş. Sanırım birazda kestirmiş. Saçlarını incelemeyi bırakıp hemen kendi duş jelimle yıkadım. Biraz daha suyun altında kaldı. Su onu rahatlatmıştı. Allah'ım! Büyük bir sorunumuz var. İç çamaşırları! Düşünmemeye çalışıp bedenine havluyu sardım ve yeniden odama götürüp yatırdım. Annemin iç çamaşırlarından alıp yeniden odaya döndüm. Oh! Hafif de olsa kendine gelmiş. "Kamelya iç çamaşırlarını değiştirir misin?" Bir yandan sorup bir yandan da ona iç çamaşırlarını uzattım. Kafasıyla onayladıktan sonra elimden iç çamaşırları aldı. Arkamı döndüm ve giymesini bekledim.
"Tamam" sesiyle yeniden ona döndüm. Kendini yatağa atıp gözlerini kapatmıştı. Dolabımdan bir pijama altı ve t-short çıkarttım. Yine yavaşça pijamayı Kamelya'ya giydirdim. T-shortü zor da olsa giydirdikten sonra üzerine yorganı örttüm. Havalar iyice soğumuştu. Paramparça olan kıyafetleri çöpe attıktan sonra mutfağa gittim. Aç olabilirdi. Sıcacık bir çorba yaptım. Tabi hemen hamarat demeyin hazir çorbalardan pişirdim. Kaseye doldurduktan sonra tepsiye koydum. Kaşığıda unutmadım tabi.
Odaya girdiğimde hâlâ uyuyordu. Tepsiyi komidine bıraktım. Kamelya'yı bir yandan dürterken bir yandan da ismini ezberliyormuşçasına tekrar ediyordum. İnleyerek uyandı. Baygın bakışlarla yüzüme baktı. Belinden tutup hafifçe doğrultup yatak başlığına yaslanmasını sağladım. Tepsiyi kucağına koydum. Kaşığı eline almaya çalıştı ama başarısız oldu.O kadar güçsüzleşmiş ki. Kim yaptı bunu ona? Hemen kaşığı elime aldım ve çorbayı içirmeye başladım.
-----
Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Resmen Kamelya'yı izledim. Bir şey olur diye ödüm patlıyor ne yapayım? Sabaha kadar onu izlerken bunu ona kim yapmış olabilir diye düşündüm. Anlaşma yaparken bana gerçek tehlikeden söz etmişti. Acaba bana da bunu yaparlar diye mi uyarmıştı?
Beni düşüncelerimden ayıran Kamelya'nın sesiydi."İnek" Bir hışımla yanına gittim. "İyi misin?" "Düne göre daha iyiyim" Derin bir nefes alıp verdim. Rahatlamıştım. "Şey dün benim için yaptikların...çok iyi birisin teşekkür ederim" İlk defa birine teşekkür ediyordu. Buna adım gibi eminim. Ve o kişi bendim. "Önemsiz Kamelya. Önemli olan iyi olman. Zaten tam bir iyileş hesap vereceksin" Sonlarada doğru sesim kısılmıştı ama o duymuştu. "Neden hesap vereceğim?" Ayağa kalktım. Sinirle ve endişeyle bağırmaya başladım. "Neden mi!? Neden mi!? Söyleyim sana nedenini. Tam bir hafta ortalıklardan kayboluyorsun ve ben nereye gittiğini ne olduğunu bilmiyorum! Haber dahi vermiyorsun. Gerçi ben kimim ki sen bana haber ya da hesap vereceksin değil mi!? Ama benim bir HİÇ olmam senin için endişelenip bir hafta boyunca kafayı yememiş olamamı değiştirmiyor Kamelya!!" O kadar çok bağırmıştım ki boğazım acımıştı. O kadar sinirliyim ki sırf bu sinirle ona zarar vermemek için odadan çıkıp kapıyı sertçe kapatmış kendimi salonda ki koltuklardan birine atmıştım.
Ne kadardır boş boş tavanı izlediğimi bilmiyorum. Kamelya ne yapıyor acaba? Çok mu bağırdım? Özür dilesem mi? Odanın kapısının açılmasıyla daha yeni düşündüklerimi boşverdim. Çünkü haklıydım. "İnek!" Cevap vermedim. Aynı pozisyonda uzanmayada devam ettim. Gözlerimi kapattım. Uyuma numarası için değil sadece dinlenmek için. Üzerimede ki ağırlıkla gözlerimi açmamla Kamelya'yı görmem bir olmuştu. Karnımın üzerinde oturmuş bana bakıyordu. Hadi ama kalp! Şimdi bu kadar hızlı çarpmanı istemiyorum. Lanet olsun! Kamelya yavaşça yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Lanet! Lanet! Lanet! Kalp atışlarımı duyacak.Ölmek üzereyim. Nefes alışverişlerim sıklaşmaya başladı. Alnını alnıma koyduktan sonra ellerini de göğsümün üzerine koydu. Bir kaç saniye gözlerimin içine baktıktan sonra gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. "Göktuğ" Kısık sesle konuşuyordu ve ismimi söylemişti. "Sen benim için bir HİÇ değilsin ama dışardan benim için bir HİÇ gibi gözükmen lazım" derin bir nefes aldı."Bana istediğin kadar hesapta sorabilirsin ama sana olanları anlatmamam daha güvenli.Benim ismimi bile bilmen büyük bir sorun" sustu. Benden cevap bekliyordu. "Ne yani senin güvenliğin için bilmemen gerek. Senin güvenliğin için bir hiçmiş gibi gibi davranaman gerek. Senin güvenliğin için ismimi bile bilmem büyük bir tehtid. Filmlerdeki ya da kitaplardaki gibi mi yani ha? Senin peşinde kötü adamlar var ve beni korumak için mi bu saçmalıklar? Dediğim gibi SAÇMA. Katil olduğunu bilmeme rağmen senden kaçmayarak her şeyi göze aldım ben!" "Katil olduğumu biliyor muydun?" Gözleri hâlâ kapalıydı. "Evet" dedim sadece. "Ve sen bunu bilmene rağmen benden kaçmadın üstüne üstlük yardım ettin. Polise bile şikayet etmedin" dedi hayretle. Çünkü masumluğunu görebiliyorum Kamelya. Tabi bunu dile getiremedim. Sadece "Evet" diyebildim. Burnuma küçük bir öpücük kondurdu.
"Ne olursa olsun yanımda olduğun için Teşekkür Ederim İnek. Beni hiç yalnız bırakma olur mu?" Sen istemesende ben senden ayrı kalamam ki.
"Seni asla yalnız bırakmayacağım Kamelya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ VE İNEK
Teen FictionTehlikeli bir kızın hayatındaki tüm gerçekleri ortaya çıkaran inek bir öğrencinin hazırladığı film; onların birbirine olan sevgilerinde en büyük etken.