YANGIN

230 19 4
                                    

İşte yine Pazartesi. En iğrenç gün. Çalışanlar ve öğrenciler için. Anladınız siz. Altıma siyah deri şort üzerime de siyah bir t-short giydim. T-short'ün üzerinde beyaz renkle yazılmış 'NEW RULERS 00' yazıyordu. Siyah bot tarzı bir ayakkabı ile kombinimi tamamladım. Bir de siyah güneş gözlüğümü t-short'ümün yakasına astım. Çok az jole yardımıyla saçlarımın ön kısmını kaldırıp şekil verdim. Kamelya'nın zorla aldırdığı parfümü de üzerime boca ettim.Telefonuma da siyah kabımı taktım. Kulaklıklarımı da boynuma bağladım.En son da lenslerimi taktım.İşte hazırım.

Aşağıya indiğimda karşılaştığım manzarayla içimde tarif edemediğim bir mutluluk oluştu. Kamelya annemin bardağına çay dolduruyordu. Gelin gibi. Düşündüğüm şeyi kafamdan kovmak istercesine kafamı sağa sola salladım. "Günaydın Güzellikler" diye neşeli sesimle masadaki yerimi aldım. "Sana da günaydım oğlum" Yüzümdeki gülümsemeyle anneme baktım. "Sana da günaydın yakışıklı" Kamelya'nın dediği kelimeyle affalladım. Yakışıklı.Beni yakışıklı mı buluyor? Kendimi toparlayıp gülümseyerek karşılık verdim.

Kahvaltımız yapıp kendimizi dışarı attık. Güneş gözlüklerimi takıp Kamelya'yı incelemeye başladım.Benim gibi siyah deri bir şort giymişti. Üzerinde siyah sıfır kollu siyah bir badi giymişti. Siyahtan vazgeçmiyordu. Ama eminim ki diğer renkler de ona çok yakışırdı. Saçları geçen sefer dövüldükten sonra farkettiğimdeki gibi aynısıydı.Yani eskisine göre kısa ve rengi açık kahverengi. Aynısıydı derken ki kastım hiçbir şey yapmamış doğal haliyle salık bırakmıştı. Hiç topladığını görmemiştim. O da benim gibi siyah güneş gözlüklerini takmıştı. Neden bu kadar güzel olmak zorunda?

Hiç konuşmadan okula geldik. Okula girer girmez içimde bir huzursuzlanma oldu. Neden ki? Takmadan yürümeye devam ettim. Karşıma bir adet Çiğse sürtüğü dikildi. "Göktuğ bugün işin var mııı?" Ağzını neden yaya yaya konuşuyordu? Kaşlarımı çattım. Neden işimin olup olmadığını soruyordu ki? Tereddütle cevapladım."Hayır. Neden sordun?" "Ben şey diyecektim yani şey bugün beraber bir şeyler yapalım mı?" Dediği sözlerle affalladım. İstem dışı gözlerim Kamelya'ya kaydı. Sanki ondan izin beklermiş gibi bir halim vardı. O da ne öyle? Neden Kamelya huzursuzca yerinde kıpırdanıp sanki burda ki konuşmayla ilgilenmiyormuş gibi etrafa bakınıyordu? Hayırlısı ya. Aklıma Çiğse'ye vereceğim cevap geldi. Hemen Çiğse'ye baktım. Bana merakla bakıyordu. "Neden sana işkence çektiren bir adama böyle bir teklif sunuyorsun?" Zekice hareket etmeliydim. Bunun sonucunda bir oyun olabilirdi. "Bak o konuda haklıydın. Ben ileriye gitmiştim. Hadi lütfeeeen" "Hayır" kestirip atmıştım. Ben onunla değil Kamelya'yla vakit geçirmek istiyorum. "Neden?" deyip dudak büzdü. Sevimli olduğunu mu sanıyordu? Salak." Çünkü zaten bugün biriyle vakit geçireceğim." Kamelya bile bana şaşkınca bakıyordu. Hadi ama Kamelya. "Kiminle?" "Seni ilgilendiriyor mu?" diye sordum Çiğse'ye. "Tabi beni ilgilendirmez" deyip parmaklarıyla oynamaya başladı. Dayanamadım. "Kamelya'yla vakit geçireceğiz" Kamelya araya girdi."Neden bundan benim haberim yok?" Al işte. Ne diyeceğim ben? Düşün. Düşün. Düşün. Hah buldum."Sana bir süprizim var" dedim utanmış gibi yaparak elimi enseme koyup etrafa baktım. Kamelya bana bakıp gülümsedi. "Gerçekten mi?" Küçük bir kız gibi sevinmişti. Bende bulurum bir şeyler diyip başımı aşağı yukarı salladım. Gülümsemesi daha da büyürken koluma girip saçını arkaya attı. Çiğse'ye küçümseyici bakışlar attı."Hadi canım yaylan." deyip beni okul binasına çekiştirdi.

Tenefüs zili çalınca Kamelya'nın cırlamasıyla yerimden sıçradım."İneeeek!" Sitem ettim."Kulağımın dibinde ne bağırıyorsun Tehlikeli" "Pardon. Ben şey diyecektim. Süprizin ne?" "Süprizi söylersem süpriz olur mu?" "Olmaz" deyip dudak büktü. Çiğse hiç sevimli görünmese de Kamelya dudak büzünce çok sevimli oluyordu."Gidince görürsün" dedim gönlünü almak istercesine. Yani yanlış anlamayın. Küserler de hani barışmak için ben gidip şunun gönlünü alayım ya da yapayım derler ya hah işte öyle. Yani beni sevsin gibi bir çabam yok. Aman ne saçmaladım ben. "Ben bir lavaboya gidiyim" deyip sıradan kalktı Tehlikeli.

Bir beş dakika sonra çığlıklar okulu kapladı. Noluyor lan? "Yangın vaaar herkeees dışarı çıksın!!" diye bağıran kızın susmasıyla kendimi dışarı atmam bir olmuştu. Okul binasına baktığım da alevler nerdeyse bütün her yeri kaplamıştı. Semih'le Nazlı'yı görünce rahatladım ve hızlı adımlarla onların yanına gittim. İkisine de sarıldım."Çok şükür iyisiniz" dedim. Sonra aklıma biri baylozla vurulmuşa döndüm. Kamelya!"Tehlikeli içerde" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. Semih'le Nazlı endişeyle bana bakmaya başladılar.Demek ki bugün kü huzursuzluğum buydu.

Okul binası yanıyordu ve benim sevdiğim o alevlerin içinde kurtulmayı ya da ölmeyi bekliyordu.Hızlı adımlarla okul binasına giderken arkadan gelen Semih'in sesiyle yerimde durdum.

"Nereye gidiyorsun!?" Cevabım belliydi.

"Eğer kurtulacaksa onu kurtarmaya gidiyorum. Eğer ölücekse ben de onunla ölmeye gidiyorum!"

Arkamda bıraktığım insanları düşünmeden son bir umutla alevlerin içerisine daldım. Çünkü ben onu çok seviyorum.

TEHLİKELİ VE İNEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin