ACI-HÜZÜN

211 12 0
                                    

Sevgili Günlük;

Ne klişe bir söz ama. 'Sevgili günlük' Neden insanlar günlüğüne başlarken bu sözü kullanırlar? Günlük sevgili mi? Yoksa bir arkadaş mı? Belki de dert ortağıdır. Bir insan bile o kadar derdi kaldıramazken bir defter nasıl da olur onca sırrı onca acıyı, hüznü, mutluluğu kaldırabilir? Nasıl saklayabilir? Hiç bir varlık bir başkasının sırrını saklayamaz. Hani bir söz vardır; 'Bir sırrı iki kişi tutabilir ama biri ölüyse.' Doğru. İnsanoğluyuz biz. Ağzımızdan kaçar. Gözlerimizden kaçar. Hareketlerimizden kaçar. Günlük açılır bir başkasının beynine kaçar. Gün gelir birisinin ölümüyle bir başkasının kocaman sır dolu hayatı açığa çıkar.

Şu koca dünyada kime güvenebilirsin ki? Kime güvenipte kendi canını ortaya koyarak bir anlaşma yaparsın? Nasıl yaparsın anne? O anlaşmayı yapmasaydın da beş parasız kalsaydık. Para nedir ki? Bulursun bir yerden. Yaşarsın yine. Para yerine yanımda olsaydın da bana anne sevgisi verseydin. Parasız yaşarsın ama anne sevgisiz yaşabilir misin? Hadi diyelim yaşadın bir anlamı var mı o hayatın? Benim hayatımın merkezinde olan kadın, benim meleğim, annem nasıl olurda bir şerefsiz yüzünden ölürsün, bir para uğruna ölürsün? Benim için miydi? Benim eğitimim, yemek param, kıyafetlerim için mi? Bunlar için mi kendinden vazgeçtin anne? 

Daha fazla yazamadığım için günlüğümü kapattım. Haftasonunu şu dört duvarın içinde ders çalıarak geçirdim. Az da olsa matematik düşünmememi sağlıyor. Kaçış yolum. Bana boşuna İnek demiyorlar. Pazar gecesi ne kadar da bunaltıcı böyle? Sanki bütün acılar bedenime hücum ediyor. Rahatlamak için müziği son ses açtım ve şarkının sözlerine eşlik etmeye başladım. 

Sabah alarımın sesiyle uyandım. Gerçi uyumadım ki uyanıyım. Yataktan kalkıp duşa girdim. Ilık su biraz da olsa iyi gelmişti. Kot pantolonumu ve siyah düz t-shortümü giydim. Ellerimle saçlarıma şekil verdikten sonra çantamı aldığım gibi aşağıya indim. Gözüm masaya takılı kaldı. Annem hayatta olsaydı şuan burda kahvaltı yapıyor olurdu. Gözlerime hucum eden göz yaşlarımı geri göndererek evden çıktım. 

Okul kapısından girmemle boynuma atlayan Kamelya bir oldu. ''Seni salak. Ne kadar merak ettim biliyor musun? O gün bizi gönderdikten sonra ne telefonlarıma cevap verdin ne de mesajlarıma. Evine geldim kapıyı açmadın'' Böyle bir karşılaşma beklemiyordum. Daha çok kafama bir balyoz yemeyi bekliyordum. Bu işime gelir. Kollarımı onun narin beline doladım. ''Kendimi toparlamalıydım. Üzgünüm'' Kamelya benden ayrıldıktan sonra yüzüme baktı. Buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi. En az o da benim kadar üzülüyordu.  İşaret parmağımı ona doğru doğrulttum. ''Bana verdiğin görüntülerle hiç bir şey yapamadım. Bugün biraz daha çekim yapacağız. Okul çıkışında. Biraz kafa dağıtımış oluruz.'' Kafasıyla onayladıktan sonra o önde ben arkada sınıfa gittik.

''Başın sağ olsun'' Kafamı hafifçe salladım. Off yeter artık gerçekten. Okula geldiğimden beri herkes baş sağlığı diliyor. Anlamıyor musunuz hala? Bunu her defasında söylediğiniz de annem aklıma geliyor.  Gözlerim yine doldu. ''Yeter artık. Göktuğ'yu görmüyor musunuz? Onu üzüyorsunuz. Baş sağlığı falan dilemeyin. Defolun şurdan!''  Kamelya kalabalığı dağıttında gerçekten çok rahatladım. Kamelya'ya baktım. O da bana bakıyormuş. ''Sağol'' dedim fısıltı şeklinde çıkan sesimle. ''Sorun değil.''

Kameranın oynat tuşuna bastıktan sonra Kamelya'yı kameradaki o küçücük karenin içine aldım. O yürüyor ben de onu çekiyorum. Geri geri yürümek zorunda kalıyorum tabi. ''Eveet Kamelya Hanım nelerden hoşlanısınız?'' ''Kitap okumak çok güzel bence. Kitaplarda insanlar gibidir çünkü. Her duyguya ait farklı bir kitap türü. Aşk acısına romantik, macera sevenlere aksiyonlu kitaplar, korku arayanlara korku kitapları, psikoloji isteyenlerede psikolojik kitaplar..Daha bir sürü-'' Kamelya'nın sözünü kesmedim. Sadece dinlemeyi bıraktım çünkü kamerada gözüken adam da kim? Ne!? Silah mı o? Kamelya'ya doğru geliyor. Kamerayı indirdim ve tekrar Kamelya'nın arkasında ki adama baktım. Gerçekten bize doğru geliyor. Kamelya'ya endişeli gözlerle baktığımda bana kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu. ''Kamelya koş!!!'' dememle Kamelya arkasına bakması bir oldu. Gözlerimiz birleşince tüm gücümüzle koşmaya başladık. Sağa ya da sola sapıyorduk. İzimizi kaybettirmeye çalışıyorduk ama yapamıyorduk. Başta arkamızda tek bir adam varken şimdi sayamayacağım kadar fazlalar. Ciğerlerim patlayacaktı sanki. Hiç bu kadar koşmamıştım. Kamelya benden daha iyi görünüyotdu. O bu konularda az da olsa tecrübeliydi. Ayağmın takılmasıyla yerde yuvarlanmam bir oldu. Kamelya arkasına dönüp bana baktıktan sonra durdu. Bir bana bir de arkamadaki adamlara baktı. Hayır hayır. Beni kurtarmaya çalışacak. ''Kamelya kaç. Birak beni. Benimle bir dertleri yok. Bana bir şey yapmazlar. Kaaaç!'' diye bağırıp yalvarıyordum. Kafama yediğim darbeyle gözlerimin kararması bir oldu.

Başımda o kadar büyük ağrı var ki masaj yapmak için elimi kaldırmaya çalıştığımda başaramadım. Ellerim bağlanmıştı. Gözlerimi açtığımda karanlıkla karşı karşıya kaldım. Çırpındım. İplerden kurtulamadım. Yine denedim. Yine olmadı. ''Boşuna deneme kurtulamazsın'' Bu ses çok tanıdık geliyodu. ''Kimsin sen?'' Işıkların açılmasıyla gözlerimi kısmam bir oldu. Gözlerimi kırpıştırarak ışığa alışmasını sağlıyordum. Karşıma dikilen adama bakmamla ağzımın 'o' şeklini alması bir oldu. ''Sen!'' 

------------

Geciktiği için özür dilerim. Okullar açıldı ve ben lise bir olduum için dersler yoğun ve zor. Biliyorsunuz 9. sınıf temel. O yüzden yeni bölümler gecikebilir. Çok özür dilerim. 

Sizce o adam kim? Düşünceleriniz yorumaaa...

Umarım beğenmişsinizdir. Sizleri seviyorum <3

 

TEHLİKELİ VE İNEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin