" HÜKÜM "
İlk temasın yarattığı mide ağrısı, kalbin kavanozun içinde sıkışmış gibi değişen ritmi, ellerinin ısınan vücuduna inat buz kesmesi, bacaklarının aniden akışkan bir kıvam alıp seni ayakta tutmaya yetmemesi, insanın aşkın getirdiği o inanılmaz noktaya dört nala koşmak istemesi.. Tüm bunlar vücudumu şiddetle sarsacak güçte şeylerdi ve şimdi benliğimi tamamen ele geçirmişlerdi. Sanki ruhum biraz önceki ana hapsolmuştu ama bedenim herkesle birlikte salonda oturuyordu.
Söyleyenleri anlıyordum. İçinde bulunduğumuz durumun da farkındaydım ama zihnimin bir yanı hep başka bir noktaya sabit bir hâlde duruyordu. Benim çocukluğumda da hep böyle olurdu zaten. Böyle tam çok mutlu olacağım derken hep bir şeyler olurdu. Her şey yine yarım yamalak bir şekilde kalırdı. Mesela şimdi salondaki herkes benim Poyraz için hata olduğumu, Poyraz'ın da bana yasak olduğunu düşünüyordu. Hiç kimse bunu dile getirmese de ben biliyordum.
Peki neydi, bir aşkın doğrusu? Bir aşkın doğruluğunu ya da yasaklığını kim, nasıl belirleyebilirdi? Ben çok çabalamıştım. Çok uğraşmıştım ama tüm olmazlara rağmen Poyraz'ın yüzüne baktığımda içimi çekmeden duramamıştım. Hani insan yürüdüğü yolun tehlikeli olduğunu bilir ama manzarası güzel diye o yolu tereddüt etmeden kullanmaya devam eder ya, Poyraz da benim için hep o yoldu.
Önümdeki sehpada tuttuğum bakışlarımı Poyraz'a çevirdim. Camın kenarında sırtı bana dönük bir şekilde duruyordu. Dakikalardır gözlerini bahçeden hiç ayırmamıştı. Bana bakmıyordu. Beni hiç görmüyordu. Zeynep'e cevap veriyordu. Mert'le konuşuyordu. Ali'ye fikrini soruyordu ama benimle asla konuşmuyordu. Onun için sanki dakikalar içinde buhar olmuştum ve usulca havaya karışmıştım. Bir süre salonu hepimizin nefes sesleri doldurduğunda konuşan ilk kişi, Zeynep olmuştu.
'' Kim yapar ki böyle bir şeyi? '' demişti. Dudaklarımdan titrek bir nefes aldığımda avuçlarımı bacaklarımın iki yanından koltuğa bastırıp, başımı önüme eğdim.
'' Herkes yapabilir. Ben sana tam şu an bu haber için sıraya girebilecek yüzlerce insan sayabilirim mesela. '' dedi Mert, aksi bir ifadeyle. Her saniye kafamın içine dolan sesler artık canımı acıtmaya başlamıştı.
'' İnsanların özelinden kime ne ki? '' dedi Zeynep. Onun ifadesi de en az Mert kadar aksiydi.
'' Neden merak edersin ki böyle bir şeyi? '' diye devam ettiğinde kirpiklerimin arasından Poyraz'a baktım. Başını cama yaslamış, öylece oturuyordu.
'' Buna halk arasında magazin deniyor, Zeynep. '' dedi Ali, sakince. Kalbime keskin bir sızı yayılırken derin bir nefes aldım.
'' Çok saçma. Bu bilgi ne işlerine yarayacak? '' dedi Zeynep, sitemkâr bir ifadeyle. Konuştukları şeyleri dakikalardır bende düşünüyordum ama olan olmuştu. Artık göğüs kafesime bırakılan bıçak gibi gerçek vardı; herkes bizim birlikte olduğumuzu biliyordu.
'' Sen bunu düşünürken onların bu bilgi üzerinden aklının alamayacağı miktarlarda paralar kazandığına eminim. '' dedi, Mert. Sesi sert ama düşük desibeldeydi. Poyraz dişlerinin arasından öfkeyle soluduğunda başını yasladığı camda hızla buğulanmıştı.
'' Parası batsın onların! Sırf merakları yüzünden ne hale getirdiler insanları, baksana. Bu saçmalıktan başka bir şey değil. '' Zeynep'in kızgın tonlaması hem Poyraz'ın, hem de benim bakışlarımın ona çevrilmesine neden olduğunda Zeynep dudaklarını büzmüştü. Gözlerimi yeniden Poyraz'ın yüzüne çevirdiğimde onun küle dönen gözlerinin odağında da direkt olarak benim yeşillerim vardı. Birkaç saniye diyecek hiçbir şeyi yokmuş gibi gözlerini gözlerimden ayırmadan öylece yüzüme baktı. Sonra sesli bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAPRAK
General FictionUzunca bir dalda tomurcuklanıp; tek başına yeşeren ve hep öyle kalan yeşil, küçük bir yapraktım. Günün birinde yıllardır beklediğim bir rüzgar hayatıma doğru esmişti ve ben dalımdan uzakta olan bir yere savrulmuştum. Bedenim tanımadığı o toprakla bu...