Part 21

410 32 2
                                    


Çarşamba gününden sonraki iki günü ve bütün hafta sonumu bu kitaba ayırmıştım. Pazar günü bu hafta için bu kadarın yeterli olduğuna karar verip kitap üzerinde çalışmayı bıraktım. Birçok deney ve sayısal veriler doluydu. Ama en dikkatimi çeken şu kedi deneyi olmuştu. Buna göre bir olay karşısında verdiğimiz farklı iki ani tepkiye göre olay farklı sonuçlar doğuracaktı. Bu da paralel evrenleri ortaya çıkarıyordu. İki farklı tepki ve iki farklı sonuç... Ve bu, ya hayatının bitmesi ya da devam etmesi anlamına geliyordu.

İnsanları hep ayrılığa düşüren konulardan biri de kader. Kaderimiz gerçekten yazılı ve biz onu yaşıyor muyuz? Yoksa kaderimizi biz mi yazıyoruz? Bence her ikisi de. Biz tercihler yapıyoruz ve sonra bu tercihlerin sonuçlarını yaşıyoruz. Buraya kadar biz belirliyor gibi görünüyoruz değil mi? İşte tam burada diğer durum devreye giriyor. Yani eğer 4 farklı seçeneğimiz varsa bu 4 seçenekten her birinde yaşayacaklarımız belirli. Her biri farklı bu 4 yol çizilmiş durumda ve biz aralarından birini yürümek için seçiyoruz. Ya da hayat bizi o tercihi yapmaya zorluyor ve farklı seçimler farklı sonuçları doğuruyor.

Bundan on yıl önceki düşüncelerinize dikkat edin. Seçimler değil sadece düşünceler. Bunlarda ufak bir değişim yapalım. Şimdi başka bir insan olurdunuz, bambaşka bir hayatınız olurdu. Nasıl mı? Hepimiz yıllardır sınavlara giriyoruz ve bir sorunun neler değiştirdiğini biliyoruz. Bir soru daha fazla ya da az yaptınız diyelim. Birincisi belki okuduğunuz bölüm değişecek, okuduğunuz şehir, o şehirde tanıyacağınız insanlar, o insanlarla yaşayacaklarınız, mesleğiniz... Bütün bunlara sebep olan o sorunun cevabını A yerine C şıkkını işaretlemek...

Selim bu seçimi yapamadı... O yaşamayı ya da ölmeyi seçemedi. Onun tek seçeneği direnmekti...

Peki ben? Benim seçme şansım var mıydı? Selim'den uzak durmayı seçebilir miydim?

Hani şu herkesin söylediği bir şey vardır. ''Dünyaya bir daha gelsem yine seni severdim.'' Gerçekten dünyaya bir daha gelsem Selim'i sever miydim, peki ya o beni? Bulabilir miydik birbirimizi? Bilmiyordum. Ama sonuna kadar inandığım bir şey var ki iki insanın kaderi her zaman bir yazılıyordu ve bu iki hayat hiç aklınıza gelmeyecek şekillerde ( ki biz sadece tesadüf derdik buna) birleşiyordu.

Ertesi gün yine dersten sonra kitabı alıp, Alper hocanın odasına gittim. Bu defa her şeyi anlatmaya karar vermiştim. Dinler miydi beni bilmiyordum. Ama nedenini o sormuştu ve bence dinlemeye değerdi.

Kapıyı tıklattım ve bu defa beklemeden girdim içeri. Alper hoca pencerenin kenarında kahvesini yudumluyordu. İlk önce sinirli olan bakışları beni görünce şaşkın bir ifade aldı.

''Elif bir sorun yok ya?'' dedi.

Kendimi biraz suçlu hissederek cevap verdim. Odasına bu şekilde girmem doğru değildi. Bana yeterince hoşgörülüydü zaten. Saygısızlık ettiğimin farkına vararak konuşmaya başladım.

''Hocam ben...''

Kafam o kadar doluydu. O kadar çaresiz hissediyordum ki...

''Hala bu konu hakkında araştırma yapanlar var mı ? Bunu sormak için geldim.'' İstemsizce gözlerim dolmaya başladı.

Alper hoca bu halime daha da şaşırarak oturmam için koltuğu işaret etti. Hiçbir şey söylemeden oturdum ve sabit bir şekilde yere bakmaya başladım. Oysa muhtemelen gerçekten normal olmadığıma kanaat getirmişti.

''Tabiki var.'' dedi.

Ben ''iyi görünmüyorsun'' ya da ''su ister misin'' demesini beklerken. Kafamı kaldırıp dikkatli bir şekilde dinlemeye başladım. O da konuşmaya devam etti.

''Evet, Amerika'da hala böyle bir ekip var. Şu an çalışmaları devam ediyor mu bilmiyorum. Ama araştırmanın tamamen bitirilecek kadar kısır bir konu olduğunu düşünmüyorum. Mutlaka devam ediyordur.'' Bir şeyi hatırlamak istercesine düşünerek konuşuyordu.

''Peki onlara nasıl ulaşabilirim? Nasıl gidebilirim oraya?''

''Hmm bunu biraz araştırmam lazım işte. Ama sanırım onlarla konuşmanı sağlayabilirim.''

Bu cevabıyla yıllardan beri ilk defa içten bir şekilde mutlu olduğumu hissettim. Gerçek bir tebessüm oluştu yüzümde.

''Teşekkür ederim hocam, çok teşekkür ederim...'' Sonlara doğru sesim kısılmaya başlamıştı. Bir damla yaşın yanağımdan süzüldüğünü hissettim. Sonra konuşmaya devam ettim.

''Biliyorum şu an anlaşılmaz bir haldeyim. Belki delirdiğimi düşünüyorsunuz. Hakkınız da var... Anlatmak istiyorum size ama nereden başlayabilirim bilmiyorum.''

Anlayışlı bir şekilde gözünü yavaşça kırptı.

''Deli olduğunu düşünmüyorum. Senin için bu koca evrende bir tane daha sen olma ihtimalini bu derece önemli kılan şey ne? Bilmek istiyorum.''

''Başka bir ben değil aradığım. Ben.. kaybettim.''

Elimin tersiyle hızlıca sildim gözyaşlarımı ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.


''Ben onu kaybettim ve yokluğuna alışamıyorum...''

PEKİ BİR GÜN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin