Part 23

387 38 0
                                    


Hastanenin bahçesinde kaç saattir beklediğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Keşke Emir'le gelseydim diye düşündüm. Ya da şimdi Emir'e mesaj mı atsaydım acaba? İçeri girmem lazımdı ama bacaklarım taş kesilmişti sanki. Arkamı döndüm. En azından bir banka oturup cesaretimi toplayana kadar bekleyebilirdim. Her ne kadar öyle demek istemediğini düşünsem de sonuçta gelmememi istemişti. Belki beni görmek yine moralini bozardı? Düşünmeden edemiyordum.

Etrafıma bir göz gezdirip sabahtan beri dolandığım bahçede bir bank aradı gözlerim. Bana en yakın olan banka doğru yürüdüm. Oturduktan sonra gerçekten havanın çok soğuk olduğunu farketmiştim. Derin bir nefes aldım. Nefesi ağzımdan verirken çıkan buharı izliyordum. Evet buraya gelmiştim ve yaptığım şey ağzımdan çıkan buharı izlemekti. Ben bunları düşünürken yanıma biri oturdu. Ama şu kendi kendime oynadığım buhar oyununa çok odaklanmıştım. O yüzden kafamı bile çevirmeden havayı üflemeye devam ettim.

''Ne yapıyorsun?''

Selim'in sesini duymamla üflediğim nefes içime gitti. Öksürmeye başladım. Kendime geldikten sonra ona döndüm . Bu arada ufak çaplı bir kalp krizi geçirmiş olabilirdim. Evet, önemsiz ayrıntılar.

''Niye insanların yanına haber vermeden oturuyorsun?''

''Ne yapayım 'ben geliyorum oraya' diye bağırayım mı?''

''Yani bağırma da hani ne bileyim..''

''Sana gelme demiştim.''

''Sağol, teşekkür ederim. Bende iyim ya.''

''Elif...''

''Ne? Hayır niye gelemiyorum, anlamadım. Hastanenin müdürünün oğlu musun?''

Söylediğim şeyle beraber afallamıştı.

''Efendim?''

''Duydun işte. Ben hastaneye sadece senin için mi geliyorum yani?''

''Yani.. bilmem. Ne için geldin?''

Kendime kızdım. Gerçekten ne diyeceğini bilememişti. Ama bana başka çare de bırakmamıştı ki.

''Hastayım çünkü.''

Yüzünde o her zamanki gülüşü belirdi. Gözlerini kısıp bana baktı.

''Ya çok geçmiş olsun da bahçeyi adımlayarak alanını hesaplamak yerine içeri geçip muayene olman gerekmiyor mu?''

Bir süre yüzüne baktım. Kabul etmeliyim çok iyi bozmuştu. Aşık olduğum çocuk olması iyiydi Selim'in, yani düşmanı olmak istemezdim gerçekten. Şimdi ne cevap verecektim acaba?

''Haha.. Şakacı seni.''

Daha berbat bir tepki veremezdim. İçimden tebrik ettim kendimi.

''Gel içeride bekle bari. Neyi bekliyorsan artık...''

Kalkıp önümden yürümeye başladı. Ben de arkasından onu takip ettim.

''Sahi hava bu kadar soğukken sen niye çıktın dışarı?''

''Caminin avlusuna bırakılmış bir kaplumbağa gördüm de aşağıda. Baktım titriyor soğuktan, ters de dönmüş üstelik. İçeri alayım bari, dedim.''

''Ay canım ya... Hani nerede? İyi de burada cami yok ki.''

Selim 'ciddi misin' der gibi yüzüme baktıktan sonra içeri girdi. Bense hala etrafta cami var mı diye bakıyordum.

Tekrar dışarı çıkıp kolumdan tutarak içeri çekti.

''Uzaktan mantık abidesi gibi durup şu karşımdaki insanı nasıl saklayabiliyorsun içinde?''

PEKİ BİR GÜN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin