Koştura koştura geçtiğim sokakların isimlerine bakamıyordum bile sadece koşuyordum. Bugün canımdan çok sevdiğim adamın doğum günüydü ama ben geç kalmıştım.
Elimdeki pastanın ıslanmaması için paltomu onun üzerine örtmüştüm. Giydiğim şık elbise çoktan mahvolmuştu. Neler mi başıma gelmişti?
Kapıyı son bir kez daha kontrol ettikten sonra arabama bindim. Havada tek bir bulut bile yoktu. Pastayı yan koltuğa koyup çalıştırdım.
Boşa dönen kontak paniklememe neden oldu. Tam da zamanıydı zaten!Arabadan inip minibüse binmek için durağa koştum. Taksi çok para tutabilirdi.
Yaklaşık yarım saat bekliyordum. Ayakta durduğum için ayakkabılarım ayağımı ağrıtmaya başlamıştı bile. Üyeler ve o beni bekliyordur kesin... çünkü 10 dakika gecikmiştim...Başıma düşen bir damla ile gökyüzüne baktım. Sabah ki halinden eser kalmamış gökyüzü bana pis pis sırıtıyordu. Sertçe yutkundum.
Minibüs 'ün gelmeyeceğini düşünerek hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Birkaç damla daha düşünce üstüme, koşmaya başladım.Yağmur her saniye daha da siddetleniyordu. Ben mahvolmuştum ama ne olursa olsun bu pastayı ona götüreceğim.
Nefes nefese kaldığımda 2 saniye durdum. Önümdeki ev onundu. Tanrım sonunda gelmiştim!
Zili çalıp beklerken saçımı düzeltmeye çalıştım. Özenle duzlestirdigim saçlarım sırılsıklam olmuştu. Bir kaç saniye sonra hayatımı güzelleştiren o adam karşımdaydı.
"Sana neler oldu böyle???"
"A-anlatırım bi içeri geçeyim..."
Onu sağa ittirip içeri girdim. Salonda oturmuş beni bekleyen üyeler sıkılmıştı.
"Tam 46 dakika gecikti nerede kal- aaaa (adın) gelmişsin."
"Geldim ya geldim hemde ne geldim. Siz pastayı kesin ben birazdan yine gelirim."
Pastayı masaya bıraktım ve banyoya ilerledim. İçeri giriyordum ki beni tutan bir el buna engel oldu.
"Sana yardımcı olayım (adın)... baksana benim yüzüm-"
"Öyle deme hem bu senin suçun değil Namjoon hepsi şu aptal arabam yüzünden"
"Kkkk gel hadi"
Saçlarımı usulca tutup taradı. Eline aldığı kurutma makinesi ile saçlarımı kuruturken kulağımı yaktı.
"Ahhh"
"Ö-özür dilerim acıdı mı?"
"Yooo sen varken bir yerim acımaz benim"
Dudağına buse kondurdum. Gülümseyen gamzelerini de teker teker öptükten sonra birlikte salona geçtik.
Salona girdiğimizde pasta yoktu. Üyelerin hepsi tek bir koltukta bekliyordu.
"Eee pasta nerde?"
"Onu... Tae... yani midesine..."
Kekeleyen Jimin e korku dolu gözlerle baktım. Sinirliydim daha çok.
"Nerde şimdi?"
"Kusuyor..."
"Niye? Hem biz onu görmedik?"
"Üst kattaki banyoda siz alttakini kullanınca..."
Araya giren Jin dikkatimi ona verdirttirdi.
"Hem bende tadına biraz baktım. İnan ki iğrençti... içine çorap falan koymadın dimi (adın)?"
"Ne çorabı ya?"
"Pastanın içinden çorap çıktı!"
Hoseok 'un dedigiyle gözlerim büyüdü bunlar neden bahsediyorlar böyle?
"Saçmalamayın koymadım çorap morap"
"B-ben koydum"
Herkes Jungkook a dönerken o çoktan dış kapıya varmıştı bile.
"Doğum günün kutlu olsun hyung! Umarım unutmazsın bugünü! Hem unutacagini da sanmıyorum sjsjsj"
Herkes: Jungkook!!!
Kapıyı kapatıp çıktı. Herkes hala șoktayken Namjoon bana döndü.
"Pastayı boşver sen zaten bana en güzel hediyesin"
Bana sardığı kollarına karşılık bende kollarımı beline doladım. Arkadan karnını tuta tuta gelen Tae yi kimse farketmedi.
"Ayy ne romantik ama ben-"
Yere yığılan Tae...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♡~BTS Tepki~♡
FanfictionHayallerimizi süsleyen o 7 adamın buradaki olaylara tepkisi ne olabilir? Görmek istiyorsan aç kitabın ilk sayfasını başla okumaya...