O gece evden çıkıp temiz hava almak ve biraz yanlız kalmak için dışarıya çıkmıştı Jungkook. Hava soğuktu bu soğuk onun titremesine neden oldu ama çok umursamadı.
Kafasını rahatlatmak için insanların az olduğu hir sokağa girdi. Sokakta kimse yoktu, bu hoşuna gitti. Boş sokakta yürümeye devam ederken bir yandan da düşünüyordu. Hayatını, arkadaşı olduğunu söyleyen ama asla hissettirmeyen kişileri, duygularını, ve acıyan kalbini. Canını çok yaktı bu durum, insanların ona arkadaşı olduğunu söyleyip aslında sadece dış görünüşü ve popüleritisi yüzünden onun yanında olmaları çok acıtıyordu Jungkooku.
İlerlemeye devam ederken düşüncelerini duyduğu bir ses yarıda kesti. Kafasını o tarafa doğru çevirdiğinde ilk kimseyi göremedi ama daha dikkatli baktığında ve dinlediğinde orada ağlayan birisi olduğunu anladı. Merakından dolayı o tarafa doğru yavaşça ilerledi Jungkook.
İlerledikçe kısık hıçkırık seslerini daha net duyuyordu. İnce geliyordu kulağa, bu yüzden Jungkook bu sesleri şirin buldu.
Sesin sahibinin yanına yeteri kadar yaklaştığında bankta oturan -ona göre- küçük ve narin bir çocuk ağlıyordu. Onu biraz uzaktan izlemeye başladı ve neden ağladığını kendisi anlamaya çalıştı. Çocuk sürekli telefonuna bakıyordu ama her baktığında daha da ağlıyordu. Merakı iyice artmıştı Jungkook'un.
Çocuğun boynu eğik olduğu için hala yüzünü göremedi. En sonunda sordu Jungkook.
-Gecenin bir saati burada neden tek başınasın ve neden ağlıyorsun?
Direk konuya girmişti ama fazlasıyla merak ediyordu.
Narin çocuk aniden konuşunca korkmuştu ve şaşkın gözlerle Jungkooka baktı. Bir süre cevap verip vermemek arasında kaldıktan sonra cevap verdi.
-Önemli bir şey yok, hava almak için çıktım sonra telefonda kötü bir haber aldım.
Jungkook daha fazla sorgulamaması gerektiğini biliyordu ama merakına da engel olamıyordu.
-Kötü haber neydi ki seni bu kadar ağlattı.
Çocuk duraksadıktan biraz sonra kısık ve korkak bir şekilde cevap verdi.
-Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum.
Jungkook daha fazla özelini sormaması gerektiğini anladı ve sustu.
Ona bir süre daha baktıktan sonra yüzünü görmek için yaklaştı ve yanına oturdu. Çocuk ona korkak gözlerle bakıyordu.
Sonra yine konuştu Jungkook.
-Adın ne?
*İnce bir sesle*
-Taehyung
-Kaç yaşındasın?
Taehyung ona doğru vücudunu tam döndürdü ve sordu.
-Neden bana soru sorup duruyorsun?
Taehyung'un yüzünü daha iyi görebildiğinde onu bir yerden tanıdığını anladı Jungkook.
-Y***** lisesinde mi okuyorsun?
-Okulu mu nerden biliyorsun?
-Aynı okulda okuyoruz.
Jungkook onunla aynı okulda okuduğunu anlamıştı ama kaçıncı sınıf olduğunu bilmiyordu.
-Kaçıncı sınıfsın?
Taehyung cevap verecekken telefonu çaldı ve heyecanla telefonunu açtı.
-Tamam anne geliyorum hemen. Üzgünüm annem acil çağırıyor gitmem gerek. Seninle tanıştığıma sevindim.. ?
- Jungkook.
-Seninle tanıştığıma sevindim Jungkook.
Taehyung hızla koşarak uzaklaştı. Jungkook ise bir süre meraklı gözlerle karanlıkta kaybolan Taehyungu izledi.
.
.
.
.
Bu da Jungkook'un ağzındandı
3. Bölümden itibaren benim ağzımdan yazıcam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THANKS // Taekook
FanfictionKaranlık bir oda da karanlık bir ışıktım ben. Kendini bile zar zor aydınlatan bir ışık. Sen ise fazlasıyla parlaktın, kör edebilecek derece parlak ama bir o kadar da güzel. Ve ben ilk defa canımın yanmasını bu kadar çok istedim hyung.