01

43 13 9
                                    

GEÇMİŞ~~~( 1992 yılında geçen bölümlerdir.)

Eski bir arabada arka koltuğa kurulmuş, elinde tutmakta olduğu kanlı çakı onun tedirgin olmasına sebebiyet veriyordu. Gözlerini kırpmadan küçük parmakları arasına sıkıştırdığı çakıya, gözleri dolarak baktı. Ardından hiçbir şey olmamış gibi gülmeye başladı. Sürücü koltuğunda oturan adam, başını usulca arkaya çevirip, omuzunun üstünden çocuğa baktı. Küçük çocuğu ilk defa böylesine delirmiş bir şekilde görüyordu. Bu olay kendisinden utanmasına neden olurken, aklından şu gerçeği geçirmeden duramadı:

"Ben küçük bir çocuktan korkuyordum."

Gözlerinde ki korkuyla aracı ne kadar hızlı bir şekilde sürmüşse ulaşması gereken yere çoktan varmıştı. Emin olabilmek adına girişteki kapıya araba camına yaklaşarak; yoldan bile korkuyla geçen insanların girmekten sakındığı taş yapıtlı, koyu yeşil renk eski bir malikanenin; sarı renkteki sönmüş, üzerindeki yazıların sökülmüş olduğu tabelanın üzerini okudu.

" Özel psikoloji ruh ve sinir hastalıkları, bay michael hastahanesi"

Boğazındaki yumru, yutkunmasını zorlaştırmıştı. Arkada kendinden geçen erkek çocuğu arabadan inmesi gerektiğini anlamış gibi sessizce kapıya yanaşıp, küçük parmaklarıyla kapı kilitini açarak ayaklarını soğuk kaldırımlara bıraktı. Başı hafif eğik, ayak parmak uçlarına bakıyordu. Adam yanına yaklaşarak yakasındaki kan lekelerini gizlemeye çalışarak titrek sesiyle konuşmaya başladı.

"Ü-üzgünüm. Bu bir hastalık. S-senin tedavi olman gerekiyor. Şimdi git." diyerek sağ elini kaldırdı ve hastahane içerisindeki oyun parkını gösterdi. Omuz üstünden arkasına bakan çocuk, oyun oynayan etrafta birbirini yakalamaya çalışan çocukları ve başlarındaki kadına bakarak kafasını yeniden adama çevirdi.

"Şimdi gitmen gerekiyor Elzie."

Çocuk bu ismi ilk defa duyuyormuş gibi, eğdiği başını yerden kaldırarak adama baktı.

"Elzie?"

Uzun cevap vermekten sakınan oğlan, kısa cevap vermeyi makbul görürdü. Bazen ise hiç yapmadığı bir şekilde kelimelerini özenle seçerek uzun uzun anlatırdı. Sorun şu ki o nasıl davranacağını seçemiyordu. Konuşurken göz teması kurmaktan çekinirdi. Muhtemel küçüklükten kalma bir alışkanlıktı. Fikirleri konusunda saygı duymayan ailesi, onun başka konularda da çok fazla konuşmasından şikâyet ederdi. O da zamanla onlara yaraşır olmak için buna sessizce göz yummuştu.

"Evet. Bu senin adın. Annen sen olmadan önce seni bir kız çocuğu sanıyordu. Bu yüzden ismini hep Elzie koyacağım diye söylenirdi. Sen olunca da isimde bir değişiklik yapmak istemedi. Hadi artık gitme vakti Elzie."

"Neden?"

"Elzie git artık! Yeter sorgulama!"

Adamın sinirle yükselen erkeksi tok sesi, küçük çocuğu ürkütmeyi başarmıştı. Korkudan iki adım geriye sendeleyen çocuk, tutmakta güçlük çektiği çakıyı yere düşürmüştü. Beyninde yankılanan ses onu tetiklerken, elinden sadece kulaklarını tıkayarak beynini ele geçirmesini engelleyecek bir şeyler arıyordu. Belki de bir vicdan. Elinde olmadan, bilmediği bir yükün altında kalıyordu. Çocuğun yere çökmüş, kulaklarını kapatarak sinir krizleri geçirdiğini gören adam hızla otomobiline binerek gözden uzaklaşmıştı.

~~~~~~~~~~~~~~
~~~~~~~~~~~~~~

"Sizde hiç beyninizde bir çarkın olduğunu, birbiri ardınca hareket eden bu aletlerin beyni kontrol ettiğini, bizlerin ise onları bir amele gibi taşımak için bu Dünya'da olduğunu hiç düşündünüz mü? Mesela ben hep böyle düşünürüm. Neden mi? Sebebi eğer ben bu beyni yönetseydim neden sürekli pişman olacak aslında hiç yapmak istemediğim şeyleri yapıp, istemediğim büyük bir günah altına girmek isteyeyim? Bu böyleyse neden yaşıyoruz. Anlamsız geçen zamanlar, boş lugatler, akılsız başlar ve kulağa saçma gelen daha nice şey. Ellerim tutmuyor ve ben bazen kulaklarımı hissetmiyorum. Beynimi diğer insanlar gibi kullanamıyorum çünkü onlar basit bir akıl yürütmeyle sonuçlara varırken ben onun da fazlasını istiyorum. Merak... sanırım her şey bundan ibaret ve bir çeşit karmaşık dolu sırdan."

Boş ve karanlık odaya sokulan küçük adam ukala tavrıyla karşısında ki psikiyatristlere bilmişlik taslıyordu ama sanırım bunun böyle olduğunu sadece karşısındaki adamlar düşünüyordu. Kendisi için ayrılan sandalyede geriye yaslanarak ve kendini çekerek sallanıyor, bir nevi kasvetli bir odada eğlenmesini sağlayacak, en azından biraz olsun sıkılmasını önleyecek bir uğraş buluyordu. Orta yaşlarda saçlarının ucları ağarmış içerisinde azda olsa sarılık bulunan adam, masaya dayadığı dirseklerine yaklaşarak biraz öne doğru eğildi. Bir nefes alarak sanki sigara dumanı üflermişçesine bıraktı. Çocukta merak ettikleri şeyler vardı. Bunu öğrenmek için elinden geleni yapacak gibi görünüyordu.

"Babanın adını biliyor musun?"

"Size bu kadar şey söyledikten sonra hakkımda merak ettiğiniz sadece babamın adı mı? Öyle ise cevap vereyim bilmiyorum. Bu sadece bu kadarla da kalmıyor ailem hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Ayrıca davranışlarım size ukalaca gelmiş olabilir ama öyle biri değilim yani sanırım."

Bu sözler üzerine orta yaş kesiminden olan doktorlar dayanamamış sesli bir şekilde kahkaha atmışlardı. Artık tüm bu adamlar, karşısındaki çocuk karşısında mağlup olmuşlardı.

Bir buçuk saat öncesine kadar hastahane önünde nöbet geçiren çocuğu gören kadın büyük bir kuşkuyla çocuğu acil ekipmana haber verip sedyeyle içeriye taşımışlardı. Dar bir patika girişi olan şirin ve küçük bir hastahanenin bir de kendisi gibi küçük bir bahçesi vardı. Birbirinden farklı renge bürünmüş, güzel kokulu çiçekler ilkbahar mevsimine layık olmaya çalışırken; bu küçük çocuk için belki de bir felaket başlangıcı olacaktı. Birkaç teknik rapor hazırlamak ve araştırma yapmak için içeriye götürülen çocuk uyanmış. Tereddütle, psikiyatristleri soru yağmuruna tutmuştu. Daha sonra olayı en ince ayrıntısına kadar kolay bir şekilde anlamak için, küçük çocukları basit suçlardan dolayı ufak bir ceza vermek üzere getirdikleri sorgu odasına götürerek karşıdaki boş sandalyeye oturtup sorgularına başladılar. Çocuğun yarım kalan sorgusunu bölen şey çocuğun yeniden karşılarında nöbet geçirmesiydi. Çocuk sinir krizi geçirerek dişleri arasından kesik kesik kahkaha atıyordu. Ayağa kalkarak önündeki, kavak ağacından yapılma üzeri bir bıçak yordamıyla birkaç çizik bulmuş masayı devirerek, karşısındaki adamın üzerine atladı.

Devam lütfen**

DNA LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin