14 Nisan 2003 pazartesi
Saat 07.54
Bu tok sesler tanıdıktı. Yine geliyorlardı. Hayatının günlük rutinleri arasındaki yerini almıştı artık. problemler...Bir takım problemler hala yaşamına sıkı sıkı tutunmuştu.
Üzerine büyük gelen hastane önlüğü oldukça kullanışsız ve eskiydi. Kıyafet olarak verilen bu bez parçası hareketlerini oldukça engelliyordu. Cabası uzun süre banyo yapamadığından bir kokarcadan farksızdı. Bunların yanı sıra üç yıldır bir insanla sohbet dahi edememişti. Sahi hala bir insan olarak görülüyor mu ki?
Açılan kapı pervazı adeta haykırırcasına isyan ediyordu. Anlaşılan Elzie'nin isyanına ayak uyduran bir tek cıvataları paslanan kapı pervazıydı. Doktor July her zamanki gibi ayaklarına bir numara büyük gelen topuklu iskarpinlerini ayaklarına geçirmiş, döşemeleri bağırta bağırta geliyordu. Odada hazır bekleyen tek şey salonun tam ortasına yerleştirilmiş küçük sandalyeydi.
"Merhaba Elzie. Nasılsın?"
Bu soruya Elzie'nin vereceği tek cevap şuydu: "Yıkanmalıyım."
Uzun bir iç çekişten sonra yıllardır verilen bu yanıta artık bir cevap vermeliydi.
"Malesef Elzie, sana bu fırsatı veremem."
"Bu olanları isteyerek yapmıyorum. Bunu sende biliyorsun. "
Boğazına oturan yumru konuşmasını güçleştirirken kısa bir sessizlikten sonra nihayet konuşabilmişti.
"Bu bize sonucu değiştirmez öyle değil mi?"
"Peki ne zamandan beri aklını kullanamayan insanlar yaptıklarından sorumlu tutuluyor? Bunu bilerek yapmadığımı herkes biliyor. Hatta bunu benden sen istemiştin unutma!"
Fazla düşünüyordu. hemde çok fazla.yapması gereken tek şey onu düşürdüğü bu çukurdan kurtarmaktı hepsi bu. Ama bu korkmasına mani olamıyordu. Hayatta tam olarak bu değil miydi zaten? Yükümlü tutulacağımız her şeyden tereddüt ettiğimiz için doğru kararlarımızdan olmuyor muyduk?
"Beni yaralamanı istiyorum!"
Bu sefer afallama sırası Elzie de idi.
"Ne?"
"Beni duydun. Hadi!"
Delirme evresini bir tek deli ve sorunlu insanlarda mı sanıyorsunuz? Eğer öyle sanıyorsanız bilin ki yanılıyorsunuz. İnsanların çoğu genellikle normal olmayan insanları zamanla toplumdan sıyırıp yozlaştırır. Nedeni ise onları yarım akıllı olarak nitelendirdikleri ve kendileri ile bir tutmak istememeleriydi. Bu da insanların zamanla ayrılmasını ve toplumsal sınıf farklılıklarının oluşmasına neden oluyordu.
"Nasıl?"
Önlüğünün cebindeki kalemi çıkararak uzattı.
"Bunu koluma saplamanı istiyorum."
Ağzı bir karış açık şaşkınlık içerisinde doktora bakıyordu. Düşündüğü tek bir şey vardı. O da aklını sıyıran bir doktorun varlığıydı. Bu hayatta güvendiği iki kişi vardı. Bunlardan biri de doktor July idi. Söylediklerinin tamamını yerine getirdi. Acıdan kıvranan July, sesini kapının önünde dikilen görevlilere duyurabilmişti. İçeriye doluşan görevlilerden biri doktora yardım ederken diğeri çocuğun yanına dadanmıştı. Güvenlik görevlisinin ellerinden kurtulmayı başaran Elzie, hızla koridorda koşmaya başladı. Koridoru aşan çıplak ayakları bile onu rahatsız etmiyordu. Acele ile bir an önce dışarıya çıkması en büyük amacıydı. Karşısında ona bir umut ışığı gibi beliren bu kapı onun kurtuluşu için tek engeldi.
Yalnız bir sorun vardı. Dışarıda onu büyük bir polis teşkilatı bekliyordu. Bağrını yakan bu sızıyı daha önceden de sezmişti bu ufaklık. Yıllar önce buraya getirildiği günkü acıydı bu. Daha ne kadar bu mutsuzluğa yakalanabilir? Daha ne kadar acı çekebilir, bilemiyordu. gözyaşları sicim sicim dökülürken yanaklarından, profesör ve Daniel oldukça üzgün görünüyordu.
siren sesleri durmadan çalarken o, kapıdan çıkmakta olan Doktor July'e yaşlı gözleriyle baktı.
"Biliyor musun Bayan July, bu hayatımda tattığım ikinci en büyük acımdı. Gerçi sen ilkini de benden iyi biliyorsun. Şu baygın olarak getirildiğim küçük klinikten bahsediyorum. Hadi ama July! yalandan ağlamanı gerektirecek tek bir şey yok burada. Görüyorsun ya! Hala başına ne geldiği konusunda hiçbir fikri olmayan ben, şu herkesin beni bir akıl hastanesine yatırmak isteyen düşünceleriyle baş ederken bile bu kadar gözyaşı dökmüyordum."
Ufak adımlarla Elzie'ye doğru ilerleyerek yamacında durdu.
"Çok üzgünüm." diyerek hıçkırıklara boğulan Doktor July'e yaklaşarak,
"Bu bize sonucu değiştirmez öyle değil mi?" dedi.
Pişmanlık silsilesi olarak adlandırılan bu duygu herkes için her daim bir kayıp olmuştur. Doktor July de bunlardan biriydi işte. Küçük bir çocuk olan Elzie'ydi. Fakat öyle davranan o olmuştu bir kez daha. Etrafındaki görevlilere dönerek,
"Ona sarılmama izin verin lütfen." diye yalvardı.
Karşılığında bir beş saniyeliğine görüşmesi için müsade verildi. Doktor july, sarıldığı anda içerisinde oluşan acı bir hisle geri çekildi. Gözlerini yerden çekerek karşısına baktığında ise Elzie'nin kan çanağı olan gözlerinin döndüğünü gördü. Ağzındaki metalimsi tat ile birlikte tükürdüğü kan belki de onun için en acı son. Elzie için ise acı bir başlangıç olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DNA LANETİ
Mystery / ThrillerBir minyatür tablo vardı. Bir savaşı anlatan iki ruhu temsil ediyordu. Temiz ve berraklığı anımsatan mavi renk; kirli ve karanlığı hatırlatan kırmızı renk iç içe geçirilmişti. Birbirleriyle harmanlanan iki renk, birbirinden habersiz yıllar geçirmişl...