Elzie'nin gitmesi yaklaşık yarım saati bulmuştu. Fakat Daisy hâlâ olduğu yerdeydi. Düşüncelere dalmış bir türlü oradan toparlanamamıştı. Hele ki o kırmızı gözleri hafızasından çıkmıyordu. Kendisini toparlayarak yerinden kalktı ve eşyalarını yanına alarak ofisinden ayrıldı. caddede bulunurken aklından dün geceyi geçirmeden duramadı. Bu sayede Elzie bir gölge timsali arkasından ona eşlik ediyordu. Yalnız bir fark vardı. O da Elzie gölgesi gibi insanlara görünmüyordu. Ya da öyleydi. Daisy, yere değen topuklularının çıkarmış olduğu tok seslerle metroya ilerleyip boş bulduğu bir yere oturdu. Şoförün arkasında oturduğu için oldukça şanslıydı. Şoförün kendi isteğine göre konumlandırdığı dikiz aynası onun için büyük bir fırsattı. Çünkü arkasından onu takip eden siyahlar içerisinde ki, daha bugün görüştüğü Elzie'yi farketmesine neden oldu.
Kol saatinin bulunduğu sol kolunu kaldırarak daha yeni 10.00'a ulaştığını görmesi onu oldukça sevindirdi. Aklındaki adresi şimdilik erteleyecekti fakat planı için bir gün bile kaybetmeyi göze alamazdı. Son durağa yaklaşır yaklaşmaz metro direğindeki kırmızı düğmeye basarak durdurdu. Hemen önündeki büyük alışveriş merkezine girerek bir üst kata çıktı. Asansör onu biraz olsun oyalardı. O sayede Daisy, bir mağazaya girerek siyah bir kaban ve yine siyah bir şapka aldı. Fiyatlarını ödedikten sonra üzerindeki trenç kotunu çıkarttı. Hızla üzerine geçirerek mağazadan ayrıldı. İrisleri etrafta volta atan Elzie'yi bulmasıyla kendini bir hışımla hemen yanındaki kolonun arkasına attı. Şapkasını biraz daha eğerek yüzünü saklamayı amaçladı. Koşarak kolidorun sonuna doğru hızla ilerleyen Elzie, Daisy'nin arkasından çıkıp ilerleyerek yangın merdiveninden ayrıldığını anlayamamıştı. Merdivenleri bitirir bitirmez ani bir şekilde koşarak uzaklaşmaya başladı. Yoldan geçen dolu taksi yüzünü asmasına neden olmuşken ardından gelen araba Daisy'nin yardıma muhtaç olduğunu anlamış ve arabasına binmesini istemek için yanına yaklaşmıştı.
"Merhaba hanımefendi. Gördüğüm kadarıyla yardıma ihtiyacınız var gibi. İzniniz olursa seve seve yardım edebilirim."
"Teşekkür ederim fakat kendi başımın çaresine bakabilirim."
"Lütfen ısrar ediyorum. Bana güvenebilirsiniz söz veriyorum. Yol boyunca isterseniz konuşmam."
"Pekâlâ. İstediğiniz gibi olsun."
Arabasına yardım amaçlı tanımadığı birini alarak istediği yere kadar götürmek istemesi onun ya gerçekten çok iyi biri ya da isteklerinin oldukça farklı olduğunu gösterir. Ne olur ne olmaz diye üzerinde bulundurduğu gaz spreyi onu güvenli hissettirirken karşısındaki kalıplı adama karşı çok fazla yetmeyeceğini de düşünüyordu. Eğer böyle tekin bir yerde kalıyorsa bunları düşünmeliydi öyle değil mi?
Yol boyunca adam sadakatle sözünü yerine getirmiş gideceği yeri sormaktan başka tek kelime bile etmemişti. İstediği yere gelen adamı heyecanla durdurup emniyet kemerini açtı.
"Gerçekten çok ama çok teşekkür ederim. Nasıl büyük bir iyilik yaptığınızı bilmiyorsunuz!"
"Önemli değil."
Sıcak bir tebessüm sunan Daisy, minnet dolu bakışlarıyla arabayı terk etti. Şimdi ise iki adım ötesindeki Louis Grand Lisesinin karşısında bulunuyordu. Kendinden emin ve umut dolusu yüreğiyle tedbirli adımlar atıyordu. Şimdilerde bir müdireye sahip olan okulun üç yüzden fazla öğrenci barındırdığı açık bir şekilde ortadaydı. Güvenlik personelinin tüm uyarılarına karşın kulak asmadan müdirenin odasına doğru ilerledi. Yumduğu elini iki defalığına mahsus tıklattığı kapıyı, içerideki odanın sahibinin gir diye komut vermesiyle açtı. Hafifçe başını eğerek selam verdi.
"İyi günler efendim. İzninizle sizinle önemli ve hususi bir mesele hakkında konuşmak istiyorum?"
"Geleceğinizden haberim yoktu."
"Üzgünüm. Haber verecek zamanım yoktu."
"Bu kadar önemli meseleyi duymak isterim."
"Ahh tabi."
"Pardon, soramadım. Kendime kahve söyleyecektim. Nasıl içersiniz?"
"Sade olsun lütfen."
"Pekâlâ."
Müdire ahizeye yaklaşıp birkaç numara çevirdi. Kulağına dayadığı telefon anında yanıtlanmıştı
"Zayn bir sade bir de orta şekerli kahve alabilir miyim?"
"Tabiki efendim. Yolda geliyor bile."
"Peki."
"Evet buyrun lütfen. Anlatabilirsiniz."
"Ben sizden 1992 yılında bu lisede okumuş olan Elzie hakkındaki dosyayı temenni etmek istiyordum."
"Anlamadım?"
"Efendim. Tedirgin olmanıza gerek yok. Ben Elzie'nin-"
Daisy'nin sözünü bölen şey tam olarak kapının bir hışımla açılmasıydı.
"Buyrun kahveleriniz."
"Teşekkürler Zayn. Gidebilirsin."
"Peki efendim."
Elini öne doğru indirerek eğildi ve selamını verip çıktı.
"Ahh! Kusura bakmayın. Siz devam edin lütfen."
"Sorun değil. Kendimi size tanıtmadım. Adım Daisy. Küçük bir ofisim var. Ben bir psikiyatristim. Psikolojik rahatsızlıkları ve daha da önemlisi psikolojileri yüzünden insanları öldüren saldırganların peşindeyim. Demem o ki onları yakalamak için polislerle anlaştım ve onların seanslarına ben giriyorum. Elzie için de bu-"
Birkez daha kapı sert bir şekilde açıldı. Daisy başını müdirenin görmeyeceği şekilde eğerek yumruklarını sıkarak yüzünü buruşturdu.
"Hayatım! Burada mıydın sen?"
"Bir dakika... bir dakika. Hayır bu olamaz. İmkânsız. Bu tanıdık ses mutlaka bir başkasına aittir. Ben onu çoktan o alışveriş merkezinde bıraktım. Kafamı yerden kaldırıp elektriklenmiş saçlarımı el yordamıyla düzelttim. Ahh hayır ya hayır bu olamaz!"
"Ya evet buraya bir uğrayayım dedim."
"Aaa üzgünüm canım ama gitmemiz gerek. Bir davet var bu akşam unuttun mu?"
"Öyle bir davet olduğunu hatırlamıyorum."
"Ben de yeni öğrendim zaten. Bunu haber vermek için geldim. Bu yüzden acele etmeliyiz öyle değil mi?"
"Siz gidin lütfen. Bayan Daisy, sonra yeniden konuşuruz."
"Üzüldüm. Belki başka bir zaman telafi ederiz."
"Elbette."
Daisy, masanın üzerinden elini uzatarak müdirenin elini sıktı. Geri çekilerek arkasını döndü. Elzie, sağ avuç içini Daisy'nin beline dayayarak hafiften itti. Kapının önüneş gelip kapıyı araladılar.
"Tekrardan afedersiniz bayan Kelly!"
Elzie'nin yüksek sesle söylediği kelimeler bayan Kelly'i oldukça güldürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DNA LANETİ
Mystery / ThrillerBir minyatür tablo vardı. Bir savaşı anlatan iki ruhu temsil ediyordu. Temiz ve berraklığı anımsatan mavi renk; kirli ve karanlığı hatırlatan kırmızı renk iç içe geçirilmişti. Birbirleriyle harmanlanan iki renk, birbirinden habersiz yıllar geçirmişl...