08

20 7 0
                                    

Oturduğu yerden kalkarak hole geçti. Düşünce yüklü zihniyle holdeki vestiyerden trenç kotunu alarak omuzlarına geçirdi. Duvardaki çiviye asılmış anahtarlığını alarak kapı kulpunu indirdi ve dışarıya adımını attı. Dışarısı oldukça soğuk ve ürkütücüydü. Karanlığa bürünmüş sokak ıssız ve sakindi. Rüzgârın kol gezindiği caddede yapraklar bir yandan bir yana uçuşuyordu.

   Daisy, bozulmuş kâhküllerini parmak uçlarından geçirerek düzeltme ihtiyacı duydu. Mantosunun üzerinden kollarını birbirine dolayarak rüzgârdan kendisini sakındı. Adımlarını hızlandırarak bir an önce caddenin sonuna varmak için büyük bir çaba sarfediyordu. Sokakta yankılanan gök gürültüsü psikiyatrist Daisy'i korkutuyordu. Aniden yağan yağmurdan korunması ve metroya yetişmesi için koşması gerekiyordu. Cebinden çıkardığı son model telefonundan yabancı slow bir şarkı açarak koşmaya başladı. Daisy'nin koşmasıyla yağmurda eş değerli zamanda hızlandı. Daha sonradan başına bela olmaması gerekçesiyle önce çok yavaş başlayan tempolu koşusunu, yavaş yavaş hızlandırdı. Çünkü bir yavaş bir hızlı koşarsa yanlarının ağrıyabileceğini çok iyi biliyordu. Hızla sokakları bir bir ardında bırakıyordu. Yüzünde önce küçük bir gülümseme peydah olan Daisy, şimdi ise hunharca gülümsüyordu.

Hızlı nefes alışverişleri bedenini yorduğundan hızını düşürdü. Temkinli olmasına rağmen böbrekleri onu hüsrana uğratmıştı. Yavaş yavaş ilerlerken sokak ışığından yansıyan insan bedeni ruhunu titretti.  Korku ruhuna kadar ilmek ilmek işleniyordu. Gölge büyük adımlarla yaklaşıyordu. Gittikçe büyüyen gölge tüylerini ürpertiyor, hareket etmesine mâni oluyordu.

"Eğer hareket ederse bu sokaktan sağ çıkamayacağını da biliyordu." 
 
  Bu sokak ülkedeki en vahşi cinayetlere ev sahipliği etmiş bir yerdi. Bunu bilmesine rağmen iş yerini taşımaması kendisinin üşengeçliğinden kaynaklanıyordu. Gölge büyüdükçe içi de ona ters oranla küçülüyordu. Daisy, lanet eden figanlarla buradan nasıl kurtulacağını düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.

İçten hissettiği bir ses oradan kaçıp uzaklaşması gerektiğini söylüyordu. Adımlarını hızlandırarak koşmaya başladı. Aynı zamanda arkasını dönerek geride kalan karanlık sokağa kısa bir bakış attı. Rüzgâr yüzünden dağılmış olduğu saçları gözleri ile beraber sûretini de gizlemişti. Arkasındakini göremediği gibi açılan bağcıklarından dolayı yere çakılmayıda engelleyememiş oldu. Sol yanağının alt çene kısmı, elleri ve dizleri düştüğü için sızlıyordu. Hele o sızı beraberinde ince bi akışkana da neden olmuştu. Dizlerinin üzerine çökmüştü ki, arkasından uzun parmaklar onu omzundan tutmuştu. Korkudan dudakları titriyordu. Sessizlikten her ân yıkılacak olan sokaktan çıkan tek ses Daisy'nin soluk sesleriydi. Hızlı hızlı inip kalkan göğüs kafesi onun nefes almasını güçleştiriyor  ve yoruyordu.  Dizlerinin üzerine kalkan Daisy, usulca başını geriye doğru attı. Karşısında görmüş olduğu kişi sırtında belini büken kamburuyla yaşlı bir kadındı.

Dişlerini gösterecek şekilde gülen yaşlı kadın oldukça soğuk ve ürkütücü duruyordu. Gözlerini her an bir şey olur gerekçesiyle bir an bile kırpmayan Daisy, stresli ve gergindi.

"Kızım, istersen seni caddenin sonuna kadar geçireyim. Burası tekin bir yer değildir. Uyarmadın deme sonra."

"G-gerek yok aslında. Ben giderdim."

"Öyle emin olmayın küçük madam. Dediğim gibi burası korkutucu bir yerdir."

"Peki o zaman, rica edersem bana cadde sonuna kadar eşlik eder misiniz?"

"Memnuniyetle."

Cadde sonuna kadar konuşmamayı sürdüren ikili, cadde sonunda duraksayarak birbirlerine döndüler.

"Teşekkür ederim. Her şey için."

"Önemli değil kızım."

Daisy, yaşlı kadını sıcak, samimi ve hoşgörülü görmüştü. Fakat cebinden telefonunu alıp yerine küçük bir not bıraktığını değil tahmin etmek aklının ucundan bile geçirmezdi.

Ağır ağır elini kaldırarak işaret parmağını ileriye doğrulttu.

"Oraya bak. Karşında duruyor işte."

Daisy söyleneni yerine getirerek bakışlarını işaret ettiği yere çevirdi. Duraktaki parlak ışıklar Daisy'i mutlu etmişti. Arkasını dönüp yaşlı kadına teşekkür etmek istedi. Saniyesinde kafasını çeviren Daisy, yaşlı kadını yerinde göremeyince korkuyla etrafını taramaya başladı. Elleri zangır zangır titriyordu.

Korkudan ne yapacağını bilemiyordu. Ağır adımlar atarak etrafını turladı. Çaresizlikle sol elini başına dayayıp ofladı. Arkasındaki adım seslerini duyunca bir an kafasını oraya çevirdi. Caddenin sonunda ona yetişmek için koşan bir adam göründü. Ağlamaklı sesi titreyen Daisy, sırtını çevirip hızla koşmaya başladı. Adam siyahlar içerisinde olduğundan kim olduğu görünmüyordu. Boyu o kadar uzundu ki adımları da o kadar büyüktü. Daisy, tepe taklak olmadan koşmak için içinden dua ediyordu. O sırada hareket etmek üzere çalıştırılan otobüs yavaştan ilerlemeye başlamıştı. Daisy, son gücünü de kullanarak son anda otobüs direğini tutup kendisini kapıdan içeriye attı.

Nefes alış verişleri göğsünü tıkıyordu. Sağ elini kalbine koyarak soluklandı.

"Ücreti ödemediniz genç bayan!"

Daisy  başını olumsuzca sallayarak elini çantasına attı. İçerisinden birkaç bozukluk çıkararak uzattı. Bir daha kendisini bu saatlere kadar paydos yapmaması gerektiğini zihninin bir köşesine kaydederek önündeki direğe yaslandı. Bir elini cebine atarak telefonunu almak istedi. Yerinde olmadığını fark ettiğinde ise büyük bir telaşa kapıldı. Bütün ceplerini aradıktan sonra bir de çantasının içine göz attı. Orada da bulamayınca arka cebindeki kağıdı fark etti. Eline alarak uzun parmaklarıyla açtı.

"Telefonunu bir teşekkür hediyesi olarak aldım ama bu tamamen benim fikrim değildi. Yapmak zorunda kaldım. Özür dilerim bayan Daisy!"

Avuç içini alnına dayayarak sitem etti. O telefonun içinde kendisi ile alakâlı her şey bulunmaktaydı yalnız o da değil hastaları ile ilgili tüm bilgileri o telefonda yer alıyordu. Üstelik o kadına adını söylememişti. Yapmak zorundaydım dediğine göre Daisy'nin adını bilen biri tarafından zorlandığı açık bir şekilde belli oluyordu. Kim tarafından olduğunu bilmiyordu fakat Daisy belaya bulaşan biri değildi. Muhtemelen onu tanıdığını zanneden biri tarafından olmuştu. Evine anahtarlığıyla giriş  yapan Daisy, en azından anahtarlığımı almamış diye aklından geçirdi. Ardından telefon ahizesine doğru ilerleyerek karakolun numarasını tuşladı.

"Alo!"

"Merhaba. Komiser Milan ile görüşmem mümkün mü?"

"Bir saniye efendim ileteceğim."

"Bekliyorum."

Kısa bir süre bekledikten sonra komiser Milan'ın sesini ahizenin bir diğer ucundan duydu.

"Alo, kiminle görüşüyorum?"

"Merhaba ben Daisy. Bugün telefonumu bir yaşlı kadın çaldı. Daha doğrusu çalmak zorunda kaldı."

"Seni anlamıyorum Daisy! Çalmak zorunda kaldı derken ne demek istiyorsun?"

"Bugün tüm günümü Elzie'yi araştırmakla geçirdim. Dışarı çıktığımda ise yaşlı bir kadın beni caddenin sonuna kadar götürdü. Daha sonra da-"

Bir anda Daisy'nin kulağı açıklama sesiyle doldu. Telefondan sesler kesilmişti. Ne olduğuna bir anlam veremeyen Daisy, Milan'dan yanıt beklemeye devam etti.

"Alo! Alo! Milan, o hattı iptal etmen gerekiyor! Alo!"

Herhangi bir yanıt gelmeyince Daisy üzgünce telefonu yeniden kapattı. Bu günlük Daisy'nin hayatında kaos bitmek bilmiyordu. En iyisi yarın tekrar Milan'ın yanına uğramak diye düşünüp kendini zorla da olsa uykusuna teslim etti.

DNA LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin