EFsane_15_TU&FO

688 13 0
                                    

Soğuk... Soğuk deyince insan üşüdüğünü hisseder ama soğuk üşüttüğü kadar ısıtmaz mı?... Mesela ellerin sızladığında sonrasında alev alev olmaz mı? Yani soğuk bile sonrasını sıcaklığa bırakıyordu. Hayat da böyleydi işte. Sonrası neydi, nasıl olurdu kimse bilemezdi. Ama umut ederse zorlukları da aşardı her yürek, her beden… Tıpkı sessiz yamaçları beyaz karların ortasında olan evin tanık olduğu olaylar gibi. Sonunda umut onları yine sıcaklıkla ve mutlulukla uyandırdı. Kahvaltı yapıldı, her şey hazırlandı. Dönüş vaktiydi artık, teker teker çıktılar kapıdan. Küçücük bakışlar bırakıyorlardı etraflarına. Son kez baktılar arkalarına, hala karın üzerinde yarım yamalak duran, bitmemiş kardan adama. Hepsi de birbirinden habersiz içlerinden veda etti o yeşil küçük ama sıcak eve. Yollardan geçtiler; uzun, bazen sarsan, delik deşik, bazen sanki uçuyormuşsun gibi arabada olduğunu hissettirmeyen düz yollardan. Kimisi uykuyu seçti, kimisi radyoda çalan şarkıya kulak verdi başını cama dayayıp. Dakikalar saate dönüşmüştü ve sonunda yuvaya gelmişlerdi. Cennetteki köşkleriydi sanki bu ev, evlerine gelmişlerdi işte.

Çocuklar eve girmeden bahçeye koştular. Çocukluk işte, oyundan bıkar mıydı bir çocuk? Koşmak, çocukken oralara buralara tırmanmak ayrı bir keyifli olmaz mıydı? Efe’yle Ece çok şanslılardı; çocukluklarını doyasıya yaşıyorlar, eğleniyorlar, gülüyorlardı. Feriha Ege’yi odasına götürdü. Ege’nin üzerini değiştirecek, ona banyo yaptırıp uyutacaktı. Emir de duş almak için banyoya girdi. İki ayrı banyodan sıcacık sular akıyordu. Ege’nin minik hassas tenine ılık ılık değiyordu su. Banyosunu yapmış, misler gibi olmuştu. Annesi gülücükler saçan bebeğinin üzerini değiştirirken misler gibi kokan başka biri girdi kapıdan  Emir’di… O da duşunu almış, kokularını sıkmış yakıyordu ortalığı 

F: Nereye gideceksin ki?

E: Bilmem canım, bir Hills’e gideyim diyorum. Kaç gündür Koray tek başına, bakayım bir durumlar nasıl?

Feriha, Emir aynada saçını düzeltirken yandan bir bakış atmıştı. Hala delikanlı gibiydi, hala çekiciydi, kokusu hala büyülüyordu. “Acaba kızlar sarkıyor mu?” diye düşünürken “Yok sarkmıyor sanki! Yanında yiyecekler neredeyse adamı!” diye iç sesi Feriha’yı tersliyordu. Emir’e öylece baktı arkasından. Emir gelip Feriha’nın yanağına bir öpücük kondurdu. Ege’ye baktı.

E: Büyüdü dimi?

Feriha da “Evet,” diyerek Ege’nin yumak yumak ellerinden tutup beşiğinde ayağa kaldırdı.

F: Annesinin bitanesi büyüdü, kocaman oldu…

Diye yanağına öpücük kondurdu. Emir de yatağın uç kısmına uzanmış izliyordu. Ciddi bir ses tonu ama gülümseyen bir sima ile konuştu genç adam.

E: Feriha…

F: Efendim…

Feriha, Emir’e döndü. Emir boynunu büktü, konuşmaya başladı.

E: Bak Ege de büyüdü iyice. Gel dördüncüyü bir daha düşün! 

Feriha gayet ciddiydi.

F: Hayır Emir, lütfen açmasak hiç bu konuyu istemiyorum.

Emir’in gerilen yüzünü görünce Feriha onu yumuşatmak için sözlerine devam etti. 

F: Canım artık yavaş yavaş yaşımız da ilerliyor. Üç yavrumuzu keyifle sağlıkla büyütelim daha iyi değil mi…

Sevgi dolu gözlerle bakıyordu. Emir de hazır cevaptı tabi, boş durur muydu?

E: Ya 50 yaşında bile doğuruyorlar artık. 

Feriha birden gözlerini pörtletti.

F: Ne!!! Emir delirdin mi sen! Önümüzdeki 20 yıl boyunca daha çocuk mu düşüneceğiz yani!

EFsane_TU&FOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin