EFsane_19_TU&FO

721 17 0
                                    

Yanma sırası ondaydı, kavrulmak ona aitti şimdi. İçine düşen ateş ağır geldi yüreğine, bıraktı kendini öylece yere. Hiç beklemiyordu o – o böyle olsun istememişti. Gözleri kızarmıştı. Zorlukla konuşabildi.

E: Nasıl? Nasıl yaptın bunu? 

Diyebildi sadece… Feriha hafifçe gülümsedi.

F: Bal gibi yaptım işte. Gittim, beni istemeyen adamın bebeğini ben hiç istemem dedim. Zor oldu, evet ama yaptım Emir. Bu yüzden seni hiç affetmeyeceğim. Şimdi yan Emir. Benim etim, kalbim nasıl lime lime olduysa aynısını sen de çek. Zerre kadar umurumda değilsin. Sen hak ettin, sen bunu hak ettin.

Diyordu kısık ama kalın ses tonuyla. Emir dayanamadı kalktı ayağa.

E: Nasıl hak ettim? Ne demek hak ettim? Feriha nasıl diyebilirsin bunu? Bu – bu çok ağır değil mi? Benim bebeğimi, bizim bebeğimizi bana sormadan nasıl yaptın? Nasıl kıydın ona? Nasıl kıydın bize?

Feriha sinirle Emir’in üzerine yürüyordu.

F: Şşşşt! Sakın – sakın kıyıp kıymamak adına tek bir kelime etme. Söyleme! Hakkın yok Emir. Her şeyin sebebi senin o lanet şakandı. Denemedim mi sanıyorsun? Aramadım mı seni? O telefonlarını açsaydın bunlar olmayacaktı. Ama ben seni ararken sen dalga geçiyordun! Eğleniyordun…

Alaycı bir ses tonuyla devam etti.

F: Çok güldün mü Emir? Ben ağlarken, bu kararı yalnız verirken sen çok güldün mü? Şimdi istediğin kadar ağla, istediğin isyanı et. Ama yok! Tamam mı bitti artık! Bebeğimiz gitti. Çünkü sen bunu hak etmedin, bu masalı hiç hak etmedin.

Diyerek vurdu kapıyı çıktı. Emir olduğu yerde donakalırken Feriha rahatlamıştı. Kusmuştu içindekileri, olması gerekeni yapıyordu. Kendince kendini haklı görüyordu. Emir öylece kaldı sessizce, tepkisizce kaldı. Ellerini yumruk yapıp duvara vurdu. Kendine hakaretler ediyordu. “Haksız mıydı Feriha?” diye düşünüyordu – haklıydı sonuna kadar. O istememişti böyle olsun, istememişti deli gibi istediği bebeğinin haberini bile almadan ona veda etmek… Gözlerinde yaşlar toplanıyordu. Ama ağlayamadı, oturdu yatağın üzerine, düşünüyordu. Keşke – keşke elinde bir fırsat olsa zamanı geriye sarsaydı. Keşke o telefonlar çalarken kendini tutmasaydı. Keşke içinden gelen o sesi dinleseydi. İçindeki ses “Yapma sevdiğin kadına bunu,” derken keşke ona kulak verseydi. Ama keşkeler fayda etmiyordu şimdi… Keşkeler içindeki yangını dindiremiyordu. Başını iki elinin arasına aldı. Gözlerini kapattı. Ne yapacaktı? Bundan sonra Feriha’yı nasıl kazanacaktı? Sahiden boşar mıydı onu? Kendi bu kadar yanmışken Feriha neler çekmiştir diye düşünüp daha da yanıyordu… 

Bu düşüncelere kendini teslim etmişken usulca açılan kapıyı fark etti. Gelenler ikizlerdi. Hemen kendini toplama ihtiyacı duydu, hafifçe başını kaldırdı. Dudaklarını genişletip gamzelerini ortaya çıkardı gözleriyle çocuklarına bakarken. Ece sıkıca sarıldı Emir’e.

Ece: Babam! Canım babam, çok özledim seni…

Diyerek yanaklarını öptü. Emir daha da sıktı kızını kollarında. Kokusunu içine çekti. Tıpkı Feriha’nın Ege’yi kucakladığı gece gibi, Emir de Ece’nin kokusunu Feriha’nın kokusu niyetine çekti içine. O kadar ihtiyacı vardı ki Feriha’ya ama hakkı yoktu onun gözlerine bakmaya bile. Sonra kızının yüzüne baktı.

EFsane_TU&FOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin