EFsane_1_TU&FO

7.9K 43 0
                                    

Öncelikle merhaba arkadaşlar bu hikaye MELEĞİN ATEŞİ ve SUSKUN  adlı hikayeyi yazan arkadaşlarımızın hikayesidir...Konusunu ise adını feriha koydum adlı diziden almaktadır. iyi okumalar... umarım beğenirsiniz... hikaye dizinin ikinci sezonundan başlanarak yazılmıştır... 

Okula yeni gelen hoca, Levent , Emir’i çıldırtıyordu. Birçok defa onu Feriha ile bahçede ya da kantinde çay içerken ve dertleşirken görmüştü. Anlaşılan hiç yalnız bırakmıyordu bu kaptan Feriha’yı. Emir birkaç defa Feriha ile konuşmaya çalışıyordu ki Levent ders ile ilgili bir şeyler bahane ederek her seferinde Feriha’yı Emir’in yanından uzaklaştırıyordu. Apartmanda da artık babasının sıkı takibi altındaydı Feriha, bu yüzden de Emir hiç yalnız kalamıyordu, konuşamıyordu Feriha ile. Çıldırmak üzereydi! Her şeyi tamamen biliyordu artık Emir. Yazın başında ödenen 30000 TL’yi Levent ödememişti, babasının pis bir iftirasıydı Feriha’ya. Emir araştırınca Zehra’nın hayatını kurtardığı varlıklı bir bayanın bu miktarı verdiğini öğrenmişti. Yüzük olayında ise o pis yılan Seher’in ve Mehmet’in, Feriha’nın başını yaktığını da biliyordu. Ve – ve o nişan olayı! Hande’nin pis oyunu ile dergiye düşen Feriha, bunun cezası olarak babasının zoruyla nişanlanmıştı. Geçen yıl sebebini anlamadığı ayrılıklarının, Feriha’nın kalbi Emir için atarken bile olsa başkasının yüzüğünü takmak zorunda kalması yüzünden olduğunu anlamıştı. Bir kez daha saygı duymuştu sevdiğine. Etrafındaki herkesin – babasının, (biraz da olsa) annesinin, Cansu’nun, Sanem’in, Hande’nin yaptıklarına ve hayatlarını getirdiği noktaya bakınca Feriha ona her zamankinden masum görünüyordu. Bir konuşabilseydi Feriha ile…

Cansu ve Hande’nin pis bir başka oyunu yüzünden Feriha’nın Emir ile önceden ilişkisi olduğunu Rıza öğrenmişti. O gün çok fena dövmüştü kızı. Artık Zehra da yanlarında olmadığı için, Feriha’yı koruyacak kimse duramamıştı Rıza’nın önünde. Feriha’nın yine dudağı patlamıştı. Kolları ve yüzü morluk içindeydi.

R: Git! Gözüm görmesin seni… Benim senin gibi bir kızım yok artık!

Feriha ağlayarak kaçtı babasının sinirinden. Üzerinde incecik bir hırka vardı, önce sokaktaki tanıdık eczaneye uğradı, akşam olmuş, eczane kapanmak üzereydi. Feriha rica etti, parasını sonra ödemek şartıyla dudağına ve yaralarına pansuman yaptırdı. Alnının sol tarafında bir yara bandı vardı şimdi, dudağının kenarında kurumuş kan görünüyordu, bir de koluna sargı bezi sarmıştı. Yere düşerken fena çizilmişti kolu… Eczaneden çıktı Feriha. Hava kararmıştı, nereye gideceğini bilemedi. Yürümeye başladı.

Emir ile beraber defalarca oturdukları fenerin oraya geldi farkında olmadan. Yüreği ayaklarına hükmetmiş ve onu oraya götürmüştü. Oturdu fenerin altına, karanlıkta İstanbul’u izliyordu. Bir zamanlar hayalleri böyle İstanbul’un siluetindeki ışıklar gibi parlaktı… Hayallerini hatırlayınca Emir düştü bir kez daha aklına. Belki ilk kez babasından yediği dayak yüreğini acıtmamıştı, çünkü babası Emir’i öğrendiği içindi bu seferki. Emir için…

Emir de o gece eve sığamamıştı. Neden olduğunu bilmiyordu – belki de Feriha’nın canının acısı malum oluyordu onun yüreğine. Arabasını alıp çıkacaktı, vazgeçti, bu defa yürümek istedi. Bir süre sonra onun da rotası belli olmuştu: sahildeki fener… Damarlarında kan yerine Feriha sevgisi akıyordu sanki. Sadece yüreğindeki aşk, can veriyordu artık Emir’e. Özlemi, fiziksel bir acı gibi hissediyordu vücudunun her yerinde. Fenere yaklaştıkça bir siluet fark etti Emir. Daha kim olduğunu bilmeden kalp atışı hızlanmıştı. Ruhu ve yüreği, beyni ve gözlerinden önce algılıyordu sevgilisinin varlığını. Yaklaşınca oturanın Feriha olduğunu anladı. Tesadüf olabilir miydi bu? Yoksa kader mi birleştiriyordu âşıkları? Yüreğinin neden hızlı çarpmaya başladığını beyni yeni fark etmişti. Feriha’nın arkasından yaklaştı. Hemen sol çaprazında durdu. Aslında yüreği tamamen aşk doluydu, ama yine de Feriha’nın okulda sürekli Levent ile dip dibe olması düştü aklına.

EFsane_TU&FOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin