EVDE...

266 10 0
                                    


Arkasına bakmadan ormanda ağaçların arasında koşuyordu. Gittikçe yaklaşıyorlardı, bunu az önce kıvırcık saçlarını sıyırıp geçen mermiden de anlamıştı. Ne olursa olsun yakalanmamalıydı, yaşamak ve yaşatmak için...

Genç kadın akşamın başında durmuş, güneşin batışını seyrediyordu. Gözlerinde tarif edilemez bir ışık, hüznü çağıran parmak uçları, yorgun ama umutluydu.

Sahilde güneşin batışını seyrederken Grozni'den gelecek iyi haberleri bekliyordu. Kaç gün, kaç saat, kaç ay olmuştu sayamamıştı. Hamzat'ın nefes alıp verişini içinde hissetmesi onu rahatlatıyordu. Vatanı için canından, ailesinden, hayatını birleştireceği insandan vazgeçen birini beklemek, onun için dua etmek çok gurur verici olsa da yüzünde umutla beraber belirsizliğin getirdiği yorgunluk ve hüzün vardı. Bekliyordu Zezag. Ona bu adı takmıştı, O gururla, aşkla ve hüzünle beklediği adam.

Zaman geçtikçe gecenin karanlığıyla beraber Zezag'ın düşünceleri de derinleşmişti. Çehresinde bir hüzün, içinde bir yerleri kötü hisler kaplamıştı. Gözünden birkaç damla yaş aktığı sırada Dışeps boynuna doğru sokuldu. "Dışeps", dedi Zezag, "sen, benim en iyi dostumsun". Onu gülümseten atını sevdi. Güzel kızı onu hem kötü düşüncelerden kurtarmıştı, hem de gitme vaktinin geldiğini hatırlatmıştı. "Hadi eve gidelim Dışeps bir hayli geç oldu. Annem, kız ve erkek kardeşim beni bir hayli merak etmiştir", dedi. İçinden her zamanki gibi keşke babam da hayatta olsaydı da, o da beni merak etseydi diye geçirdi. Kafasını hüzünden kurtulmak için salladı ve atına bindi.

Eve geldiğinde tahmin ettiği gibi kardeşleri uyuyordu ve annesi onu bahçede oturmuş halde bekliyordu. O tam bir Çeçen kadınıydı. İlerleyen yaşına rağmen güzel, sert bakışlı ve erkekleri aratmayacak kadar cesur. Her zaman ne hissettiği belli olurdu. Annesinin kızdığını hem hissetmiş, hem de kaşlarının çatıklığından anlamıştı. "Özür dilerim anne" dedi Zezag. Aminat hiçbir şey demeden eve girdi. Kızdığında o da tam olarak böyleydi. Annesine ne kadar benzediğini düşündü onu takip ederken aklına o kötü soru geldi. "Ya babam gibi Hamzat da ölüp beni bırakırsa? " Bu kötü düşünceyle boğuşup durdu, ta ki uykuya yenik düşene dek.

Sabah olup uyandığında her zamanki gibi ilk işi annesinin yanına gidip Hamzat'tan haber gelip gelmediğini sormak oldu. Annesi kahvaltı hazırlıyordu ve bakışlarından hala haber gelmediğini anladı. Güne başlamanın getirdiği tüm güzel duygular yerini yavaş yavaş hüzüne bırakmaya başladı. İştahı kaçmıştı, zaten uzun zamandır düzgün yemek yiyemiyordu ve yine yemeden atına atlayıp yolu gören bir ağacın yanına Hamzat'ı beklemek için gitti.

ZEZAGi (Bir Çeçen Özel Tim Macerası) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin