Murad ve yedi askeri dağın tepesinde halatlarını sıkı sıkı bağlıyorlardı. Planını kusursuz bir şekilde ayarlamıştı ama kendi dahil hepsi biliyordu. Bu ölüm göreviydi. Askerlerine baktı ve seslendi üsteğmen :"Saatlerinizi ayarlayın. Susturucularınızı, patlayıcılarınızı ayarlayın, aşağıda hiçbir sorun çıkmayacak!" Askerler hep bir ağızdan, "emredersiniz komutanım", dediler. Emri verdi ve her zamanki gibi ilk o atladı dağdan.
Sekiz asker dağdan karargaha doğru sokuluyorlardı. Karargaha yaklaşmışlardı. Murad silahını çıkarıp nişan aldı, Murad'ın iki askeri de. Üç Rus asker kafalarından vuruldu ve düştü. Çeçenler yere inmişlerdi. Hızlı bir şekilde iki guruba ayrılıp, iki binaya girdiler. İçerideki askerleri hiç ses çıkarmadan öldürdüler ve binanın sütunlarına patlayıcıları yerleştirdiler.
Murad karargahın bir ucuna Berkuk diğer ucuna ilerliyordu. Askerlerin ne yapacağı ne yapmayacağı belliydi. Berkuk ve üç askeri durdu. İleride arabanın içinde iki, arka tarafında bir asker vardı. Gitmelerini beklediler. Arkada olan indi ve araba gitti. Berkuk askerin arkasından yaklaşıp boynunu kırdı ve hemen binaya girip içerideki iki askeri de birer kurşunla öldürdü. Patlayıcıları yerleştirdiler. Arka kapıdan çıkıp, yüz metre ilerideki küçük binanın girişine kadar sessizce ilerlediler. Saatlerine bakarak on askerin koruduğu büyük bir depoyu gözlemeye başladılar.
Murad ölümcül bir şekilde ilerliyordu. Daha bir dakika dolmadan yedi rus askerinin canını almıştı. Uzun yolda üçgen şeklinde ilerleyen birlik, sessizce can alarak ilerledi. Balkonunda iki, kapısında iki nöbetçi olan bir binanın önünde durdular. İki askeri kapıdakileri, kendi ve diğer askeri balkondakileri vurdu. Her şey kusursuz ilerliyordu. Binanın içine girdiler. Sağ, sol ve ilerisi temizdi. Alt kata doğru ilerlediler. Havalandırma odasına gelince Murad ve askerleri ayrıldı. Askerler binaya patlayıcı yapıştırdılar ve üst katlara çıkmak üzere odadan çıktırlar.
Murad havalandırma borusuna tırmadın, ve sürünerek binanın ana bölüme geçti. İnmesi gereken odada üç Rus asker vardı. Birden aşağıya atladı. İki askeri hemen kafasından vurdu, diğerinin yumruğunu savuşturup kalbine ateş etti. Ne kadar öldürürse öldürsün içindeki intikam ateşi sönmüyordu. Odadan çıkıp koridorda düz bir şekilde ilerledi. Merdivenleri çıkarken bir askerle karşı karşıya geldi ve vurdu. Arkdasından iki asker çımıştı, iyi refleksiyle birini vurdu. Diğer asker ateş etmeye başladı. Yuvarlanarak mermilerden kaçtı, duvara siper aldı ve ilk fırsatta öldürdüğü askerlere bir yenisini daha ekledi. Artık sessizlik bozulmuştu. Kulaklığından Kıvırcık 1, Kıvırcık 2. Binalarda değilseniz patlayıcıları patlatın, diye emir verdi. Her yerde bombalar patlamaya başladı. Gürültü ve kargaşayı hedefine ilerlemek için kullandı. Önünde geçmesi gereken son on metre kalmıştı. Merdivenlerden çıkıp koridora döndüğünde tüm mermilerini iki rus askerin göğsünde bırakmıştı. Ömer'in kapısını tekmeyle kırdı.
Gürültüden fırsatla Berkuk ateş emir verdi kapıdaki askerlerin birkaçını vurmuşlardı. Kalanlarda içeri girmişti. Berkuk depoya sokulmaya başladı. Kapısından içeri girdiler. İlk giren asker alnından vuruldu ve Berkuk'un yanına düştü. Teğmen anında askerine ateş eden rusu vurdu. İki askerini deponun sağ tarafına gönderdi, kendi sol tarafına doğru ilerledi. Karşısına çıkan iki hedefi de etkisiz hale getirmişti. Deponun ortasına ilerlediğinde bir askerinin daha cansız bedenini gördü, diğeri de kötü bir şekilde yaralanmıştı. İçerideki nefes alan tüm Rus askerlerini öldürdükten sonra teğmen, her yere bomba yerleştirdi. Burası mühimmat deposuydu ve ne olursa olsun havaya uçmalıydı. Patlayıcıları yapıştırıp çıkmak istediler ama dışarıda bir ordu vardı.
Mermileri bitmişti, Berkuk askerine, ağır yaralı Abdülbek'e baktı. Elinde patlayıcıların kumandası vardı. "Kardeşim duanı et", dedi. Tam patlatacakken Abdülbek elini tuttu, "Teğmenim siz gidin ben zaten öleceğim, bu patlama sizin kaçmanızı sağlar" dedi. Teğmen "beraber ölmeye geldik asker!" diyerek butona basmak üzereyken Abdülbek, "Çeçenya için, hürriyet için"deyip son gücüyle komutanının koluna sarılıp sarstı. Berkuk savaş sarhoşluğundan irkilerek çıktı, "Çeçenya için "dedi ve o sırada Abdülbek kumandayı aldı. Berkuk askeriyle helalleşip koşmaya başladı.
10 - 9 - 8 - 7 - 6 - 5 - 4 - 3 - 2 - 1...Murad içeri girdi. Ömer korkarak ateş etti. Mermileri bitmişti. Murad sağ omzundan vurdu, haini. Yanına doğru yürüdü. Ömer bir hamleyle vurmak istedi ama çok cılız bir hamleydi. Murad haini diz çöktürdü. "Disk nerede?""Şurada, çekmecede. Ne olur beni affet bırak", dedi Ömer. Üsteğmen haninin arkasına geçti. "Kardeşim rahat uyu"dedi ve Hamzat'ın kamasıyla hainin kafasını vücudundan ayırdı. Akan kanları gözünü bile kırpmadan, keyifle izledi. Disketi de alıp odadan çıkmak için kapıyı açacakken içleri iki asker girdi. İlk girenin boynu kırdı, diğerini birkaç kez bıçaklayarak öldürdü. Merdivenlerden hızla inmeye başladı.
O sırada inanılmaz bir patlama oldu, yer yerinden oynadı. Mühimmat deposu patlamıştı. Her yerden çatışma ve patlama sesi geliyordu. Rus askerler panik olmuşlardı ve rastgele ateş ediyorlardı. Berkuk saatine baktı ve helikopterin gelmesine yüz seksen saniyenin kaldığını fark etti. Hızla binaların arasından geçiyordu. Helikoptere doğru ilerliyordu. On metre kadar solunda Murad'ı gördü. Göz göze geldikleri an bir mermi Murad'ın kafasının sağından girip solundan çıktı."Komutanım", diye bağırdı Berkuk. Kanlar içinde yatan Murad'ın cansız bedeninin yanına gitti. Neredeyse kafası tamamen parçalanmıştı. Üsteğmenine son bir kez baktı. Cebindeki disketi ve kamasını alıp koşarak helikoptere atladı. Albek onu elinden tutup yukarı çekti. Helikopterin içine sırtüstü yattı. Her yerinde kan vardı. Üsteğmen Murad'ınki de dahil bir çok Çeçen savaşçının özgürlük için akan şerefli kanı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEZAGi (Bir Çeçen Özel Tim Macerası)
Ficción histórica"Gerçek can yakıcıdır. Şeref vazgeçilmez. " Yazarlar : Caucasian Team Esra Güngör Ömer Ekinci Taha Sanay Editör : Şolokh Ülkü Menşure