Evet.. Her Daim. #36

180 16 8
                                    

uzuun bir bölüm :) medyaya düğünle ve sabahıyla ilgili birkaç bölümüde ekledim :) ayrıca burdan doğukanın kendi spor salonunda ki halini görebilirsiniz..

 http://cdn.ddanzi.com/201304-images/1125007.gif  :)

Aslında amcasının söylediklerini düşünmemeye çalışsam da merakıma yenik düşerek doğukanı aradım uzun uzun çalan telefona kimse cevap vermeyince arabamı sansaya doğru sürmeye başladım. içimden  ses -geri dön- derken bir yanımda için için merak ediyordu. sansanın önüne park ettiğimde bir an tereddüt etsemde arabadan inip sansanın önünde durdum beynimin içinde halit beyin söylediği cümle yankılanıyordu -evleneceğin adamı tanımıyorsun.- ne demekti bu şimdi bunca şeyden sonra. kapıyı hafifçe itekleyerek içeriye girdim doğal olarak kimse yoktu sadece müzik grubu denemeler yapıyordu. gözlerimi onlardan çekip etrafta gezdirdim ama doğukan yoktu onun odasına doğru ilerlerken okan arkamdan seslendi ''yağmur?" "efendim?" dedim ona dönerek. "sorun mu var neden buradasın?" "hayır doğukan burada bizim ufak tefek işlerimiz vardı" "oda çıktı seni alacağını söylemişti" dedi. bir an şaşırıp kafamı olumlu anlamda salladım ve çıkışa doğru yürümeye başladım iyi ama o zaman doğukan telefonumu neden açmadı. beni almaya gelse arardı. arkamı dönüp okana baktım kollarını göğsünde birleştirmişti kasları oldukça belirgin göze çarpıyordu direk gözlerimin içine bakarak tek kaşını kaldırıp -ne oldu- der gibi baktı. kafamı olumsuz anlamda sallayıp sinsice gülümseyerek ona doğru yaklaştım "doğukan burada." dedim değişen yüz ifadesini tekrar sert konuma getirip "değil" dedi. meydan okur gibi çıkan sesimle "o zaman görelim" dedim ve yanından hızla geçip doğukanın odasına girdim. gerçekten yoktu.. doğukanın masasına ilerlerken gürültülü sesler duydum demir sesleri olduğuna yemin edebilirdim masasına oturup sesleri dinlemeye çalıştım sesler yerden geliyordu seslere yoğunlaşmaya çalışırken okan içeriye girip "değil demiştim" dedi. onu umursamayarak "bu sesler ne?" dedim bakışlarını kısa bir süre yerde gezdirirken yakaladım onu. masanın altına baktığımda kapı kulpunu andıran bir şey gördüm masanın altına eğilirken "bu ne?" dedim okan hızla gelip beni çekiştirdi ve "doğukanı bekletme istersen?" dedi önce kolumu saran ellerine bakıp sonra gözlerine baktım "bekleyebilir. şimdi bırak" dedim tak kaşımı kaldırarak sesimde buram buram meydan okuma vardı. kolumu çekip tekrar masanın başına döndüm ve saldalyeye oturdum gözlerim kulpun üzerinde gezinirken sesler devam ediyordu uzanıp kulpu çevirdim ve masanın altındaki kısım tamamen kapak gibi açıldı masayı biraz itekleyip tamamen açtım ve okana bakıp "herhalde bunun ne olduğunu bilmiyorsundur değil mi?" dedim sessiz kalmayı tercih ettiğinde "hadi öğrenelim" dedim ve aşağı doğru sarkıtılmış merdivenlere tek ayağımı sarkıttım okan yaklaştığında hızla diğer ayağımı sarkıtıp merdivenden tutundum "sakın dokunma bana okan. burdan düşersem hoş olmaz değil mi? doğukanı düşün" dedim sıkıca koluma atıldığında "zaten onu düşünüyorum. orası aşşağısı bilirsin pis inmek istemezsin" dedi. gerçekten saçmalamaya başdığının farkındamıydı acaba. "yanılıyorsun" dedim ve aşşağı inmeye başladım kolu yetişmediği için beni bırakmak zorunda kaldı aşşağı indiğimde üzerimi düzeltip etrafa göz gezdirdim karanlıktı  u şeklinde üç kapı vardı ve kapılara yaklaştığım sırada o seslerin sağımdaki kapıdan geldiğini farkettim yavaşça kapıya yaklaştıp kulpunu sessizce aşşağıya çekerek açtım ve sessizce içeriye girdim içeriye göz gezdirdim burası spor salonunu andırıyordu ama daha kaba araçlar vardı daha büyük ve demirdendi çoğu ortamı loş ışıklar aydınlatıyordu.demir sesinin dışında ortamda sadece duvardaki pervaneli havalandırmanın sesi vardı, ses ilerledikçe artıyordu bir iki adım daha atmamla görüş alanıma doğukan girdi. bu aletin özellikle yapıldığı belliydi. iki uzun kalın demir çubuğun üzerinde çıkıklar vardı ve doğukanın tutuğundu düz kısa demiri sıra sıra yukarı çıkarabilmesi için bir mekanizmaydı doğukan her bir seviye üste çıktığında demirlerin birbirini çarpma sesi yankılanıyordu göğsü ve kol kasları belirginleşmiş her defasında biraz bekleyerek bir yukarıya çıkıyordu bunu normal bir spor salonunda yapamıyor mu yani. bir an öylece bakakaldım doğukanın beni görmesi imkansızdı telefonumu çıkarıp tekrar aradım telefonun melodisi duvarlarda yankılanırken doğukan telefona doğru baktı ama baya yukarıda olduğu için inip bakamadı tekrar tekrar sürekli aradım doğukan sonunda inip telefonu eline aldı ve tedirgin olduğunu anladım eliyle terli saçlarını düzeltip telefonda birşeyler tuşladı ve kulağına götürdü beni aradığını anlamamak için salak olmak gerekirdi anında telefonumu sessize aldım ve onu izlemeye devam ettim aslında benden tarafa baksa görebilecek kadar açıktaydım. biraz daha nefesini düzenleyip tekrar aradı telefonu çantama atıp onu izlemeye devam edeceğim sırada arkamdaki kapı gürültüyle açıldı ve bunun okan olduğunu sesinden anladım "abi!?" diye seslenince doğukan bize doğru kafasını çevirdi ve gözleri benimkileri buldu. bir an inanamamış gibi tekrar baktı ve surat ifadesi değişti.. doğukan işaret verdiğinde okan kapıyı kapattı ve çıktı. "spor salonun öyle mi?" dedim sessiz kalınca "neden söylemedin ki bunda ne var" dedim. bana doğru yaklaşınca "amcan geldi bugün sen çıktıktan bir süre sonra ve bana ne dedi biliyor musun?" dedim biraz daha bana yaklaşınca tek tek sıralamaya başladım. "evleneceğin adamı tanımıyorsun... sinirlendiğinde durmak bilmiyor... seni hep uzaklaştırdı değil mi.. " bana bunları evleneceğim adamın amcası söyledi. şimdi açıklama yapmak istersin diye düşündüm ve gördüğün gibi seni buldum" dedim elimle etrafı göstererek. söylediklerimi duymamış gibi "diğer odalara girdin mi yağmur?" dedin gerçekten bağırmak istiyordum ben ona neler söylüyorum o karşımda diğer odalarımı soruyordu. "şimdi gireceğim." dedim ve hızla arkamı dönüp çıktım arkamdan doğukanın geldiğini duyuyordum u şekilndeki kapıların ortasında gelemeden doğukan kolumdan tutup kendine çevirdi ve "hepsini düzelteceğim şimdi git yağmur" dedi. kolumu sertçe elinden kurtararıp ortadaki odaya hızla girdim oda küçük ve bomboştu sadece sedye bozması birşey vardı ve yanında ilk yardım benzeri malzemeler vardı. kaşlarımı çatıp doğukana döndüm "bunlar ne?" dedim. başını yere eğip "yağmur lütfen şimdi git bende geliyorum konuşuruz." dedi bağırarak "yani yine uzaklaştırıyorsun farkında mısın biz bu hafta evleniyoruz" dedim ve omzuna çarparak odadan çıktım ve son kalan soldaki odaya girmek için kulpundan tuttum doğukan hızla odadan çıkıp arkamda durup "yağmur oraya girme" dedi ona dönüp "neden?" dedim "hoşuna gitmeyecek" "en azından gizli kalmayacak" dedim ve kulpu çevirip odaya girdim gördüklerim karşında öylece kalakaldım diğer iki odanın ortası gibiydi boyut olarak çok büyük yada küçük değildi, ortada şeffaf plastik gibi bir halı vardı ortasında  da eski bir sandalye, sandalyenin kol kısmında ve bacak kısmının iki yanında deriden kemer gibi kelepçe gibi şeyler vardı sandalyenin üzerindeki izler kanmıydı. şaşkınlıktan büyümüş gözlerimi plastik şeffaf halı benzeri şeye indirdim temizlendiği belli ama yer yer kurumuş kan izleri vardı. buradan gitmek istiyordum ama hareket edemiyordum doğukana bağırmak istiyordum ama ses tellerim düğüm düğüm olmuş gibi hissediyorum. gözlerimi kan izlerinden ayıramıyordum. burası görünüşüyle kokusuyla herşeyiyle bağırıyordu -doğukanın insanlar üzerinde sinir attığı yer-..  doğukan önüme geçip "yağmur" dedi bakışlarım göğsünde öylece kalmıştım kollarımdan tutup sarsarak tekrar etti "yağmur" kendime gelip kollarımı kurtardım ve geldiğim yere dönüp medivenleri tırmanmaya başladım doğukan bişeyler söylemeye çalışıyordu ama onu duymuyordum bile doğukanın odasından kapıyı çarparak çıktım aklımda hala bunların mantıklı açıklamasını arıyordum çıkış kapısında okanı gördüm bakışlarımı ondan çekip yere sabitleyerek çıkışa ilerledim kapının önünde durmuş geçmemi engelliyordu "çık okan gerçekten" "yağmur gidemezsin bu kapıdan son kez böyle çıktığın günü unutmadın herhalde". "saçmalama gitmek istiyorum ayrıca doğukan gitmemi istedi" dedim dolu dolu olmuş gözlerimi gözlerine dikerken onun yakınında yada doğukanın yakınında ağlamak istemiyordum gözlerimi kırpıştırarak kendimi durdurmaya çalışıyorum ama inadına burnum sızlıyordu. elini dostça omzuma atıp "hadi gel biraz sakinleş" dedi. şaşırmıştım çünkü genelde kolumdan çekiştiriyordu. yönlendirdiği şekilde yürüyordum ve vip odaların birine girip oturduk bekle dedi ve biraz sonra elinde büyük bir meyve suyu bardağıyla ve viski pardağıyla döndüğünde burukça gülümseyerek "barda meyve suyu ve ben" dedim yanıma oturduğunda "bu saatte içirecek değilim sana doğukan canıma okur" dedi. doğukanın adını duymamla bardağı masaya bırakıp okana döndüm ve "halit bey bana doğukanın sinirlendiği zaman durmadığını söyledi. üzerine aşşağıdaki odalar. ne demek bunlar" dedim birşey söyleyemem der gibi bakıp viskisinden bir yudum aldı ve  kafasını çevirdi, sinirle "lanet olsun biz bu hafta evleniyoruz olanlara bak. ben her defasında ona güveniyorum inanıyorum her defasında yıkılıyorum bıktım artık" dedim, tekrar bana dönüp "anlıyorum, haklısın." dedi bardağıma uzanıp bir iki yudum daha aldım ve yarıya gelmiş bardağı elimde döndürüp dururken bağırarak "ondan nefret bile edemiyorum olanlara bak. kendimden nefret ediyorum" dedim gözümden süzülen yaşları durduramıyordum. kolumu sıvazlayıp  "hadi bitir şunuda gidelim" dedi bardakta kalanları bitirip masaya bırakırken "hani gidemezdim" dedim burukça gülümseyip "öyle gidemezsin zaten" dediğinde kaşlarımı çatıp akan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve "ama sen.." cümlem tamamlanamadan "meyve suyu bardağına bakıp "güçlü bir sakinleştirici sadece" dedi. kaşlarımı dahada çatıp "ne yani beni bayıltıyor musun" dedim kocaman bir kahkaha atıp "saçmalama. sadece daha sakin oluyorsun." "saçma hala sinirliyim" dedim ve kollarımı göğsümde bağlayıp arkama yaslandım bir süre sonra hissetmeye başladım gerçekten beynim çözülüyor gibi hissettim sanki beynim durmuş gibi öylece kalakaldım okana baktığımda "işte" dedi ve göz kırptı. biraz durduktan sonra kafamı istemsizce okanı koluna yasladım ve benden habersiz akan gözyaşlarımla "herşey güzel olsun istiyordum" dedim o ise sessiz kalmayı tercih etti ne diyebilirdi ki. gözlerimi sımsıkı kapattım ve tekrar açtığımda odanın girişinde doğukanı gördüm hızla ayağı kaltım bir an başım dönünce kafamı salladım tekrar doğukana baktığımda okana işaret etti ve okan çıkıp görünürden kayboldu doğukan gelip yanıma oturdu ve benide kucağına çekti "sen bana iyi geliyorsun" dediğinde başımı kaldırıp ona baktım "bu mu iyi gelmiş halin" dedim her zamanki şampuanından kokuyordu. "bilmiyorsun yağmur senden önce o kadar iyi bir adam değildim o gördüğün aşşağı katı kapatıyordum bugün son kez indim oraya" dedi kaşlarımı çatıp "yani?" dedim "yani amcam doğruyu söylemiş, ama kontrol etmeye çok çalıştım seninle daha iyiyim sen durduruyorsun beni" dediğinde aklıma aniden serkan geldi bende "durduramıyorum." dedim biraz durduktan sonra takrar gözlerine baktım ve alnımdan öpüp "yanılıyorsun" dedi. kafamı boynuna gömerken "çok yoruldum artık. başka birşey varsa şimdi söyle. bu son beni tamamen kaybedersin çünkü bıktım" dedim etrafıma sardığı kollarını sıkılaştırıp "başka birşey yok. seni kaybetmeyeceğim" dedi bu konu hakkında daha çok konuşabilirdik ama durabildiğini aşşağıyı kapattığını söylemişti ve şuan ilacın etkisinden yada başka birşeyden konuşup uzatmak istemiyordum.. 

GERÇEKTEN SEVİYORSAN "Kendinden Geçeceksin"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin