Bizim Bebeğimiz.. #39

138 17 2
                                    

                                          ***
1 ay sonra...
dün tüm gün at bindiğimiz için ağrıyan bacaklarımla yeni bir güne uyandım doğukanı yatakta göremeyince telaşla yataktan kalktıp aşşağı kata indim doğukan benim indiğimi görünce şaşkın şaşkın bana baktı nedensiz yere içim rahatlarken doğukana doğru yürüyüp dudağına minik bir öpücük kondurdum işaret parmağıyla dudağını gösterip gülümseyerek "bu ne içindi?" dedi arkamı dönüp tekrar yukarıya çıkarkan "sanada günaydın hayatım" diye mırıldandım.. hızla üzerimdekilerden kurtulup hızla banyoya girdim kısa bir duş alıp üzerimi tekrar giyindim aşşağıdan kapının tıklatılmasını duyunca merdivenlerden yavaşça inmeye başladım görevli garson kapıyı arkasından kapatıp çıktığında masaya baktım "odada mı kahvaltı edeceğiz?" "evet hem planlarımızı konuşuruz" dedi başımla onaylarak karşındaki berjere oturdum yavaş yavaş kahvaltımı ederken doğukanın konuşmasını bekliyordum uzun sürmeden "bugün bir festival var oraya gideriz diye düşündüm eğlenceli olduğunu duydum" dedi. "ne festivali?" diye sordum merakla, "irlanda festivali diyorlar açıkcası tam olarak bende bilmiyorum göreceğiz" dedi başımla onaylayıp "ne zaman çıkarız buradan" dedim ardından saate baktım saat neredeyse bire geliyordu dün sabaha karşı uyuduğumuzu varsayarsak gayet normaldi. "kahvaltıdan sonra çıkarız" dedi. kısa bir sessizlikten sonra "eve ne zaman döneceğiz?" dedim "sıkıldın mı?" "sıkılmadım sadece soruyorum" "gelen hafta diye düşündüm" "günü belli mi?" kısa bir an gülüp başını hayır anlamında salladı. kahvaltı boyunca tek konuştuğumuz bu oldu..
diz üstünde sade bir elbise üzerine elbisenin boyunu geçen uzun kollu bir hırka giydim kısa botlarımı ayağıma taktığımda saçlarımı açık bıraktım ve hafif bir makyajla tamamen hazırdım. merdivenlerden indiğimde doğukan görüş alanıma girdi dudakları hafif yukarı kıvrılırken yanına gidip kedi gibi kollarının arasına girdim "ne var?" dedim gülümseyerek "sana bakmak mutlu ediyor beni" dedi omzuna hafifçe vurup kollarından çıktımda beni tekrar çekip "ne var olamaz mı?" dedi gülümseyerek yanağına  bir öpücük bıraktım ve "çıkabiliriz" diye ekledim. başını sallayıp küçük bir kahkaha attı belime sardığı kolunun yönlendirmesiyle odadan çıktık ve bizi bekleyen arabayla yola koyulduk..
önce neredeyse bomboş sokaklardan geçtik ve gittikçe artan insan topluluklarının arasına girdik. "festival burdan başlıyor" dediğinde "tamam burda inelim yürürüz" dedim ciddi misin der gibi baktığında "hadi" dedim uzatarak arabayı durdurup indik bir kaç adım sonra büyük bir insan kalabalığının içine girdik hafif hafif tek yöne yürüyen insanların aralarında olduğu yerde durup enstüramanını çalanlar vardı. biraz ileriden yavaş ritimler yükselirken ondan biraz ileride diğer insanlar daha tempolu müzikte dans ediyordu. herkesin yüzünden mutluluk akıyordu herkes gülümsüyordu. doğukan beni kolunun altına altığında  kolumu beline doladım ve o şekilde yürümeye devam ettik aniden bir kadın önümüze çıkıp elimden tutarak beni çekiştirdi yaşlı kadının gözleri ışıl ışıldı söylediklerini anlamıyordum doğukanın elinden tutup onuda peşimden sürükledim herkes el ele tutuştuğunda geniş bir çember yaptık doğukan tam çaprazımda duruyordu ona şaşkınca baktığımda bundan keyif aldığını gördüm yanımdaki kadın koluma dokunup gözlerimi kapatmam gerektiğini anlatmaya çalıştı herkes gözlerini kapattığında yavaş ritimdeki müzik ağır ağır başladı birden hareketlendiğinde aniden herkes oratada büzüştü gözlerimi açtığımda herkesin gözlerikapalıydı hemen gözlerimi geri kapattığımda iki elim boşta kaldı ve insanlar zıplarak şarkıya eşlik ederek dans etmeye başladı yavaşlamaya başladığında herkes eşini buldu ve dans etmeye başladı gözlerim doğukanı ararken bir çift el arkamdan belime dolandı baştan aşşağı buz keserken aniden arkamı döndüm doğukan yüzündeki gülümsemeyle ellerimi omuzlarına yerleştirdi elleri belimde yerini aldığında hafif hafif salınmaya başladık kollarını dolayıp sıkılaştırıca bende yükselerek kollarımı boynuna doladım. başımı boynuna gömerken "seni seviyorum" diye fısıldadım.. şarkı yavaş yavaş sonuna gelirlen ikimizde gülümseyerek ayrıldık ve yürümeye devam ettik.. yer yer animasyon şovları ve küçük evcil hayvanların şovlarını izleyerek yürüdük.. sonunda festival alanına geldik aslında daha çok her köşe kendi festivalini yapıyor havası vardı heryerde birşeyler vardı ve çok fazla insan vardı..

festival alanında dördüncü saatin sonunda ordan ayrılmaya karar verdik. bizi bekleyen arabamıza dönüp doğukanın Camelot Irish Pub dediğini duydum yerlerimize oturduğumuzda gerçekten bacaklarımın bittiğini hisettim. yaklaşık bir saat sonra önünde çam ağaçları olan aslında dışarıdan küçük görünen mekananın önünde indik içeriye girdiğimizde uzun masaların olduğu geniş olarak ahşaptan yapılmış bir yerdi tek aydınlatması duvardaki ve masaların üzeindeki lambalardı uzun masaların yanından geçip iki üç merdiven indik uzun bir bar bar sehpası vardı hemen karşısındaki bateri gurubu şarkılarını çalarken yüksek taburelere oturduk ve bizimle ilgilenmeye gelen kadına doğukan "bira" dedi eliyle iki tane işareti yapıp ekledi "irlanda usülü" dedi kadın gülümseyerek uzaklaşırken "irlanda usülü mü?" dedim "baya meşhur içmeden gitmek olmazdı." dedi ve göz kırptı az sonra siyahlar içindeki barmen kadın elinde iki büyük bardakla döndü doğukana dönüp "bunun sarı olması gerekmiyor mu?" dedim gözlerimi bira bardağında gezdirirken "hayır siyah bira bu ününü ordan alıyor zaten" dedi tadına baktığı birasını masaya bıraktı ve hadi der gibi işaret etti bir yudum aldım ve yutmaya çalıştım gerçekten yoğun ve ağır bir tadi vardı normal biraya göre daha yoğundu ama sevdim. bir yudum daha alıp masaya bıraktım beğeni mırıltıları çıkarıp "sevdim, ya sen?" dedim "sevdim ama bu çarpar dikkat et" dedi kaşlarımı kaldırıp "kaç bardak?" dedim dudakları yukarı kıvırlırken "öğrenelim" dedim ve büyük bardağı üç içişte bitirdim derin bir nefes aldım gerçekten ağırdı birer bardak daha istediğimizde yerine yenileri ve yenileri geldi bizim biralara göre altı yedi şişe içmiştik neredeyse ondan daha ağır olduğu düşünüldüğünde başımın dönmesi anormal değildi herhalde doğukana baktığımda boş boş baktığımı hissettim koca bir kahkaha atıp bana döndü sandalyemi bacaklarının arasına çekerken salakça gülümsemeye başladım saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp "sarhoş mu oldun yoksa hayatım" dedi. "hayır tabi ki." dedim ve barmene dönüp bir tane daha istedim..
gözlerimi araladığımda arabanın camından dışarıda kayan irlandayı gördüm kafamı kaldırdığımda doğukanı bana bakarken gördüm kucağındaydım.. kucağından kalkıp oturdum "gidiyor muyuz?" dedim "evet hayatım uyu istersen biraz daha var" dedi kolunun altına girip kafamı göğsüne dayadım ve kokusun içime çektim..
gözlerimi açtığımda doğukan "yürümek ister misin?" dedi bir an durup başımı olumlu anlamda salladım. indiğimde başım bir an döndü doğukan kolunu belime doladığında kafamı omzuna yasladım ve içeriye girdik başım gerçekten çok dönüyordu gözlerimi kırpıştırıp kendimi sabitlemeye çalıştım doğukan gülüp duruken odamızın koridorunda yürüyorduk kapıyı açtığında içeriye girdim ve hemen ayakkanılarımı ve üzerimdeki hırkayı çıkardım doğukan kapıyı kapatıp bana döndüğünde ona doğru yürüyüp dudaklarımı dudaklarına kapattım belimden kavrayıp bu sefer o beni kapıyla arasına aldı elleri elbisemin fermuarında dolanırken elbiseyi üzerimden çıkardı...
saat üçe gelirken doğukan beni tekrar kucağına aldı ve su doldurduğu küvete bıraktı titrememle kendime biraz daha geldim.. üzerini çıkarıp oda büyük küvete girdiğinde gülümseyerek "gerçekten soğukmuş" dedi kollarımı etrafıma dolarkan biraz ısınmak istiyordum arkama geçip beni göğsüne çekti kollarını etrafıma dolayıp "biraz duralım kısa bir duştan sonra rahat uyuruz" dedi. gözlerim kapanmamak için direnirken gerçekten üşüdüğümü farkettim. fazla durmadan kısa bir duş sonrası sıcacık kıyafetlerımı giyip doğukanın göğsünde uykuya daldım. sabah miğde bulansıyla gözlerimi açarken karnımda aşırı bir ağrı vardı. gözlerim yaşarırken banyoya koştum ve bunun normal olduğunu söyleyip durdum kendime. ne vardı inatlaşıp o kadar içmekte sanki. karnımın ağrısı gerçekten yoğundu biraz daha kendime gelip tekrar yatağa uzandım yatak hareket ettiği için doğukan uyanıp "iyi misin?" diye sordu. "evet normal şeyler işte miğdem bulanıyor" dedim gülümserken "kocanla inatlaşmamalısın" dedi "dersimi aldım" derken elimi karnıma götürdüm gerçekten ağrıyordu ve herşeye rağmen bu normal değildi. "doğukan?" dedim yatakta doğrulup yüzüme bakınca "o bira karın ağrıtır mı?" dedim sorduğum soru en başta banada komik gelmişti doğal olarak doğukanda gülerek "tabiki hayır" dedi. "o zaman.." dedim ve birden beynimdeki tüm yeşil ışıklar yanıp sönmeye başladı hızla ayağa kalkıp odada da volta atmaya başladım düşünmeye çalışıyordum  en son regl zamanım.. olmadım hasta olmadım. doğukan kollarımdan tutup endişe içinde gözlerime baktı "b-ben olmadım" dedim kekeleyerek "ne olmadın yağmur yüzün bembeyaz oldu iyi misin?" dedi kolumu tutan ellerinden kurtulup "regl olmadım ben buraya geldikten bir buçuk hafta sonra falan olmam gerekirdi" dedim. doğukan "hamile misin?" diye sorunca birden durdum ve öylece kaldım. hamile miyim. eğer öylese veya değilse bile karnımın bu kadar ağrıması normal değildi herhalde. gözlerimden yaşlar süzülürken "bilmiyorum" dedim yatağa oturdum doğukan yanıma gelip gözlerimi sildi "karnım çok ağrıyor" dedim küçük bir kız gibi göğsüne sinerken. hızla yataktan kalkıp aşşağıya indi ve bir kaç telefon konuşması yaptı tekrar yanıma döndüğünde üzerime giymem için birşeyler çıkarttı ve hızla kendisi giyindi "hayatım sakin olur musun" dedim titreyen sesimle. hamile olmam herhalde bunu hiç düşünmemiştim. hazırlanıp hızla hastaneye doğru yol aldık. karnımın ağrısı hafiflemişti. kadın bir doktor beni muane edip birşeyler anlatıyordu ama irlandaca bilmiyorduk doğukan "ingilizce konuşurmusuz lütfen" dediğinde kadın "yorgun düşmüssünüz aldığınız alkol oranıda etkileyince hissettiğiniz ağrı normal hale gelmiş. kendinize dikkat etmelisiniz bu tarz ürünleri tüketmemelisiniz yarıca biraz dinlenmenizde fayda var" dedi doğukan kadını pür dikkat dinlerken teslerimin sonuçları geldi doktor testlere göz gezdirip "tebrik ederim" dedi. doğukanla birbirimize baktığımızda doktorun yönledirmesiyle sedyeye uzandım ultrasonu kasıklarımın arasında gezdirirken " iki haftalık hamilesiniz tebrik ederim dirençli bir bebek olacağı belli " dedi neşeli sesiyle. donup kalırken  doğukana baktım gözleri ışıl ışıl parlarken sadece ultrason ekranına bakıyordu. eline uzanıp tuttarken gözlerimden yaşlar istemsizce süzülüyordu eğilip alnımı öptü ve kalkmama yardım etti tavsiyeleri ve test sonularımı alıp hastaneden ayrıldık otele dönerken ikimizde sessizdik. sonunda odamıza ulaştığımızda sessizce koltuğa iliştim doğukan yanıma geldiğinde yüzümü avuçlarının içine alıp "ne hissettiğimi anlatamam." dedi gözleri ışıl ışıl parlarken gözyaşlarım tekrar akmaya başladığında "özür dilerim içme olayını inada dönüştürmemeliydim" dedi kafamı olumsuz anlamda sallayıp "o.. yani o iyiymiş sorun değil" dedim gözlerimi kaçırarak. bir bebeğin olma düşüncesini hala sindirememiştik yada ben sindirememiştim. benim karnımda içimde bir bebek bizim bebeğimiz. bir bebek hala inanamıyorum. gözyaşlarımı silerken "sorun ne?" dedi "bilmiyorum birşey yok beklemiyordum sevindim ama.." "ama?" "bilemiyorum senin istemediğini sanıyordum yani bu konuda hiç konuşmamıştık böyle ani beklemiyordum bu kadar erken" dedim ikimizde geniş koltuğa uzanırken doğukan saçlarımı okşayarak "şşş ben senden başka birşey istemyorum sizden başka ne isterim ki" dedi sessiz kalmayı tercih ettim doğukan yanımdan kalkarken telefonunu aldı ve odaya kahvaltı getirilmesini söyledi. kahvaltımız geldi birlikte kahvaltı yaptık ama tek kelime konuşmadık "yağmur" dediğinde bakışlarımı ona yönelttim "sen istiyormusun?" diye sordu. bir an afalladım aslında sorun bu muydu acaba ben istiyor muyum herşeyden önce bu kadar erken hazır mıyız. "istiyorum tabi ki" dedim ısrarla çalan telefonu sinirimi bozuyordu "aç şu telefonunu yada kapat kim arıyor?" dedim "sen tesleri yaptırıken doktoru aramıştım bir an konuşamamıştık" dedi. elimle açması işaret verdiğimde herşeyden habersiz doğukanı bir anlamda uçurumdan ittiğimi anlayamadım.. doğukan telefonunu açıp odadan çıktı. dakikalar geçti ve geri dönmedi yarım saat sonra odaya çıktım kapıyı açtığımda doğukan çantaları toparlamaya çalışıyordu "ne yapıyorsun?" dedim beni duymamazlıktan gelip elindekileri yerleştirmeye devam etti yanına gidip "ne yapıyorsun" diye tekrarladım bir an durup derin bir nefes aldı ve tam işine devam edecekken elindekini alıp önüne geçtim "ne yapıyorsun" dedim sakince "eve dönüyoruz    " dediğinde anlamayarak ona baktım "daha bir kaç günümüz var demiştin ama" "değişti dönmemiz lazım" dedi işte bu hamileliğimi istediğimi söyledim ve ters tepti. sessizce onu izlerken içimdeki kırılmaları dinliyordum. sorun bebekti bunu hissedebiliyordum.. elimi karnıma götürüp öylece durdum..durdum, sadece doğukanı izledim. son telefon konuşmasını bitirirken"bir saat sonra" dedi. bir saat sonra yola çıkıyoruz demekti bu. sessiz kalmaya devam ederek aşşağı kata indim ve koltuğa yatıp kıvrıldım. gözlerimi kapatıp tekrar dün geceye dönmeyi ve herşeyin daha güzel gelişmesini diledim. doğukan başımı kaldırarak oturdu ve kafamı dizine koydu ikimizde sessizdik burnum ağlamamı durdurmaya çalışmamın inadına sızlıyordu.. sessizce "sorun bebek değil mi?" diye fısıldadım duyduguna emindim. eliyle saçlarımı düzeltip okşarayarak "siz benim için sorun olamazsınız. saçmalama." dedi "o zaman ne? sana istiyorum dedim ve birden değiştin" "sadece dönmemiz gerekiyor. sen iyi misin" dedi endişeyle "iyiyim sadece.." dedim ve bir an durup ekledim "sadece canımı yakan tek şey senin böyle davranmaların" dedim özür dileyeceğini anlayınca "özür dile diye söylemiyorum" dedim doğrulup oturdum ve ona dönüp "gerçekten söylüyorum. hiç birşeyin önemi yok. ben iyiyim sende iyisin iyi oluyoruz" dedim gözlerindeki son umut kırıntılarını ararken..
uçak havalanırken doğukanın elini sımsıkı tuttum ve penceren belkide hayatımın en güzel bir ayını geçirdiğim yerden uzaklaşmamızı izledim. geçirdiğimiz günleri düşünürken gülümsememe engel olamadım. bir sürü fotoğraf çektik..bol bol eğlendik.. gezdik.. bir kere bile tartışmadık ta ki bugüne kadar. doğukanın sesiyle düşüncelere daldığım pencereden bakışlarımı doğukana çevirdim "yarın sabah erkenden iniş yapacağız biraz dinlenmek istermisin" dedi kafamı hayır anlamında sallayıp kemerimi çözdüm ve kolunun altına sinip öylece oturdum. içimden herşey güzel olacak diye tekrarlarken ilerde yaşayabileceğimiz anıları düşündüm.. bir aile olarak. masmavi gözlü küçük bir kız çocuğu doğukan ve ben, sonsuza dek..
doğukanın göğsünden ayrılıp yatakla buluşurken gözlerimi araladım "doğukan?" diye mırıldandım sessizce "şş uykunu bölme bende buradayım" dedi ve kısa süre sonra oda yatağa girip arkamdan kolunu belime doladı ve beni kendine çekti.. kapının tıklatılmasıyla gözlerimi araladım doğukan boynuma kafasını gömmüş hala uyuyordu kapı tıklatılmaya devam edince doğukanda uyandı ve kapıyı çalan kızıl hostesi yollayıp üzerini giyinmeye başladı öyle yorgun hissediyordum ki kendimi sarsakça yataktan kalkıp odadan çıktım ve yerime döndüm. doğukan yanımda yerini aldıktan biraz sonra uçak inişe geçmeye başladı..
doğukanın elini tutmuş bizi bekleyen okana doğru ilerliyorduk.. gözlerindeki -merhaba çifte kumrular- bakışı ve gülüşü yerini almış bize bakıyordu. yanına gittiğimizde ona sarıldım ve defneyi sordum arabada yerlerimizi aldıktan sonra doğukan aynadan okana işaret verdi ve araba hızla yola koyuldu. okanla neşeyle sohbet ederken doğukanın normalden çok daha sessiz olduğunu farkettim. elimi elinin üzerine koyup -ne oldu- bakışı attım. kafasını olumsuz anlamda sallayıp gülümseyince kollarımı ona dalayıp olabildiğince sarıldım.. yol gereğinden fazla uzun sürünce "okan yolları mı unuttun" dedim ve doğukana dönüp neşeyle "    itiraf et ben daha iyi sürücüyüm değil mi" dedim göz kırpıp. dudakları yukarı kıvrılırken okana dönüp "nereye gidiyoruz yoksa erken dönüş süprizi mi?" dedim. aslında doğukan yüzünden keyifsizdim ama tüm bu keyfinin kaçma olayının benim yüzümden olduğunu biliyordum ve neşeli davranmaya çalışıyordum. okan cevap vereceği sırada çalan telefonumu çantamdan çıkarıp açtım arayan defneydi "defne" dedim uzatarak.
-nerdesiniz?
-arabadayız sevgili kocam sanırım beni kaçırıyor.
-neden geç kaldınız?
-sende mi işin içindesin
-ne diyorsun ne işi
-biz döndük okanda yanımızda yoldayız
-biliyorum kaç dakikaya burda olursunuz?
-nerde oluruz?
-yağmur sen iyi misin bak doğukan anlattı birşeyler.  dedi sesi titrerken cümlesini kesip
-sen onu mu diyorsun evet teyze oluyorsun
-okana sor kaç dakikaya burda olursunuz
-defne son kez soruyorum nerde oluruz ne diyorsun iyi misin sen?
-hastanede yağmur. geç kaldınız merak ettim..
dedi. benim aklımda hala hastane kelimesi yankılanırken öylece kaldım ve telefonu kapattıp doğukana döndüm dışarıyı izliyordu aynadan okana baktığımda gözlerini benden kaçırdı derin bir nefes alıp "ne oluyor?" dedim aklımda bin bir türlü şey gezerken. defne hamileliğime sevinmedi. doğukan birşeyler anlattı derken bebeğimizden mi bahsediyordu. birşey miydi. hastaneye neden gidiyoruz sorusunu cevaplamaya çalışırken aldırmak sonucu beynimin içinde dönüp durdu. benden habersiz hastaneye götürüp bunu mu yaptıracaklardı. saçma sapan düşünmeye başladığımı fark edip sorumu tekrarladım "ne oluyor" göz yaşlarım sıraya girmiş akmayı beklerken doğukan "hastaneye gidiyoruz birşey yok" dedi "birşey yoksa neden gidiyoruz defne beni oradan aradı" dedim doğukan sessiz kaldığında göz yaşlarım akmaya başlamıştı gözlerimi kaçırarak elimi karnıma götürdüm ve "istediğini sanıyordum. istiyorum demiştin" diye fısıldadım.

GERÇEKTEN SEVİYORSAN "Kendinden Geçeceksin"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin