40.bölüm

3.8K 170 680
                                    

Çığlıkları duvarları yırtan bir deli miydim!

Delirmemek elde miydi?
Akıl sağlığımı koruyacak gücüm kalmamıştı.

Göğsümdeki ateş dışında varlığını hissettiğim hiçbir şeyim kalmamıştı. Ben yoktum, Halit yoktu, bu cehennem yoktu gözümde.

Gözlerimdeki intihara meyilli damlalar tükenmişti. Hiçbir zaman sevemediğim karanlık bedenimi ve ruhumu bütün çıplaklığıyla ele geçiriyordu.

Karanlığın karşısında bir başıma çırılçıplaktım. Tutunabileceğim hiçbir dalım, yarına sabredebileceğim hiçbir umudum kalmamıştı.

Umut göğsüme mavi kuşları koyanı katlettikleri gece yeryüzünü terk etmişti. Ben yoktum!

Hiç olmamıştım belki de. Mevsim artığı yeşil elmalar gökteki aydınlığı vadeden ay kadar yalancıydı. Her şey bulanıktı. Göğsümdeki ateş dışında her şey sahteydi.

Bilinçaltımın oynadığı hilebaz oyunlarda Barlas kana bulanmış bir vaziyette karşımdaydı.

O ve ben vardık. İkimiz dışındaki her şey yok olmaya mahkummuş hissinden kurtaramıyordu kendisini.

Gidiyordu!
Her defasında yeniden gidiyordu.

"Gitme bırakma beni."

"Gitme bırakma ellerimi."

Haykırıyor ama elleri ellerime değmeden gitmesine mani olamıyordum.

Gidiyordu! Adım attığı toprağı kana buluyor ve zihnîmi yalnızlığın köhne koynuna terk edip gidiyordu.
Her defasında gidiyordu.

"Gitme bırakma beni Barlas."

Gitmesine mani olamıyordum. Gidiyordu! Gerçek değildi biliyordum göğsümdeki ateş dışındaki hiçbir şey gerçek değildi.

Gidişi bile gerçek değildi. Hepsi bilinçaltımın kurduğu tuzaklardan ibaretti. O çoktan ölmüştü.

Yaşamanın ve en önemlisi de direnmenin bir anlamı kalmamıştı. Toprağa düşen kan yeryüzünü kızıla boyamıştı. Güzel günler gelmeyecekti. Halit beni diri diri toprağa gömmüş uğruna ölümlere gittiğim adamı öldürmüştü.

Şeytanın inine tutsak edilmiştim. Canavarının kanlı kucağına terk edilmiş bir zavallıydım. İçinde devasa bir aşkın küllerinden başka hiçbir şeyi kalmamış olan bir zavallıydım.

Herşeyini kaybetmiş bir zavallı tutunabilir miydi yaşama?

Nefes almanın, umut etmenin bir önemi kalmamıştı artık. Umudu talan ettiğim şehirde arkamda bırakmıştım. Bu dünyadaki en ağır yük birisini yüreğinde taşımaktı.

Yüreğimdeki dile kolay kalbe ağırdı. Eziliyordum göğsümdeki acının büyüklüğü altında nefes dahi alamıyordum.

Boğuluyordum kendi yaşımda gönül sızımda boğuluyordum.

İlaçların etkisiyle sersemleşen bedenimin takati kalmamıştı. İçine gömüldüğüm sessizlikte hissizce can çekişiyordum.

Cam kırıkları gibi can kırıkları vardı içimde. Kalkmaya çalıştığımda kaburgalarıma batıyordu. Kalbime oturan ağrı o kadar büyüktü ki nefes alamıyordum.

Boğazımdaki kanlı yumru ses tellerimi felç etmişti. Yutkunamıyor, konuşamıyordum.

Ölen sadece o değildi beni de öldürmüşlerdi onunla beraber. Bedenime ait olmadığını bildiğim bu yerde daha fazla acı çektirmeyecektim ona gidecektim.

Onun için nasıl ondan vazgeçtiysem şimdi de öyle gidecektim. Ağlamanın feryat etmenin merhameti bilmeyenlerden merhamet dilenmenin bir anlamı yoktu. Artık şeytanın merhametine ihtiyacım da yoktu.

Arı Kovanı #wattys2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin