"Yüksek dağların karla kaplı tepelerinle bir çiçek yetişir kışın bütün hırçınlığına rağmen adı, Kardelen. Efsaneye göre bu çiçek, güneşe aşıkmış. Onu bir kez bile görmenin hayatına anlam katacağını düşünürmüş ama unuttuğu bir şey varmış. Kardelenler karın altında kalmalıymış. Gel zaman git zaman ülkenin en soğuk kışı kapıya dayanmış tüm canlılar bu kara kışı çok zor geçirmiş. Soğuk günlerin sonunda ilkbahar gelip çatmış. Kardelen çoktan karın altında filizlenmiş bile. Aklında tek bir şey varmış o da tüm canlıların hayranlıkla anlattığı o güneşi görmek..
Çiçeğin bu kararı kısa süre içinde tüm hayvanlar ve bitkiler tarafından duyulmuş. Herkes onunla alay etmiş "Bu çelimsiz gövden ve ince yapraklarınla mı karı delip çıkacaksın?" demişler. Kardelen umursamamış, bir gün güneşin en tepede olduğu vakitte tüm gücünü kullanarak karı itmeye başlamış. Çok canı yanmış bir zaman sonra çok güçsüz düşmüş ama pes etmemiş. Tüm benliğini ortaya koyarak karı delip gün ışığına çıkmış.Güneşi gördüğü an ne kadar doğru bir şey yaptığını düşünmüş. Hayran kalmış ona, aşkını doya doya yaşamış ama sadece birkaç dakika yapabilmiş bunu. Saniyeler ilerledikçe çiçek güçsüz düşmüş. Sıcak yüzünden yaprakları düşmeye başlamış üzerindeki kar taneleri eriyip birer birer su damlaları olarak kayıp gitmiş. Biraz sonra Kardelen son nefesini vermiş ama hiç pişman olmamış." dedi annem. Elindeki saksının içindeki toprağı minik bir kürek yardımıyla havalandırmaya çalışıyordu. Kıvırcık saçlarını zapt etmek için büyük bir bandana takmıştı kafasına. Karamel rengine boyadığımız saçları ılık esen rüzgarla dans ediyordu.
"Benim, Kardelen kadar cesur kızım.. Eğer bir gün herhangi bir şeyi çok istersen mutlaka peşinden git. Pişman olmamak için asla vazgeçme." diyerek gelip yanıma oturdu. Biraz dinlendikten sonra çiçeklerine döneceğini biliyordum. Yanımda olduğu bu fırsatı değerlendirerek kafamı göğsüne koyup içimden ona söz verdim, bir gün herhangi bir şeyi çok istersem asla vazgeçmeyecektim, pişman olmamak için..
Oysa şu an bir şeyi çok istemem imkansız gibi geliyor gözüme. Yaşamayı istediğime bile emin değilim. Üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen hala annemin ve babamın çıkıp geleceğini düşünüyorum çaresizce.
Tüm bu düşünceler beynimde dönüp dururken yüzüme çarpan yağmur damlalarıyla kendime geldim. Saatlerdir camın önünde dışarıyı seyrediyordum. Bir rehabilitasyon merkezine göre fazla lüks olan bu merkezin tek eksiği dışarıda görebileceğim bir yaşam belirtisinin olmamasıydı sanırım. Arazinin ortasında bulunuyorduk ve dört yanımız ağaçlarla çevriliydi. Bir ormanın içindeydik. Bilirsiniz ormanlar her zaman şehirden uzakta olurlar..
Camı kapatıp perdeyi düzelttikten sonra saate baktım, konferans saati gelmişti. Belirli günler "iyileştirme konferansı" adını verdikleri organizasyonlar yapılıyordu. Söylediklerine göre bizleri topluma geri kazandırmak için yapılıyordu bütün etkinlikler. Gerek burada var olan doktorlar gerek dışarıdan gelen konuşmacılar bizlere hayata dair güzel şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Boşuna.
***
Kapıyı çekip çıktım. Karşımda açık bir kapı gördüğümde şaşırmadan edemedim. Burada kimse kapısını açık bırakmak istemezdi. Odaya eşyaların taşındığını gördüğümden bu yana bir hafta geçmişti ve kimse gelmemişti. Bu odanın boş olduğunu bile o gece fark etmiştim. Ben böyle etrafımda olan hiçbir şeyle ilgilenmezken neyin topluma kazandırması?
Geçip gitmek istesem de içimde bir haftadır olan merak galip geldi. Ufak adımlarla siyah zemini takip içeri kafamı uzattım. Yer yer tonları değişen gri duvarlar, beyaz ve siyahın hakim olduğu büyük bir yatak, yatağın baş ucunda siyah demirden bir sandalye vardı. Biraz daha ilerlediğimde siyah aynalı bir dolap gördüm. Oldukça keskin çizgilere sahip ama bir o kadar da sıcak bir oda gibi geldi. Bir erkeğe ait olmalıydı. Ayaklı siyah lambanın hemen altına kitaplar konulmuştu camlar acık olduğundan en üstteki kitabın sayfaları rüzgarın etkisiyle dalgalanıp duruyordu ve tanıdık birkaç kitap görünce bakmak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FALEZ
Ficción GeneralBir rehabilitasyon merkezinde acılarıyla baş başa kalmış onlarca insan. Bunlardan biri ışığını kaybetmiş bir yıldız, Mira. Diğeri yükü omuzlarına ağır gelen bir adam, Emir. Tüm yaralarına rağmen mutlu olabilirler mi? "İnsanı yine insan iyileştirir."...