5. BÖLÜM "Bugün cevap verecek misin?"

11.2K 561 17
                                    


Keyifli okumalar 🌌🌠

Bu dört duvar kaplı yerin ardında bir dünya var. Şeritleri takip eden arabalar, okuldan çıkan çocuklar dahası denizler var. Ağacın dibinde oturmuş sadece kendime hak gördüğüm kadarıyla yetiniyorum. Tam bu anda Emir'i kıskanıyorum, dışarı çıkacak kadar cesaretli olduğu için daha fazlasını hak ettiğini düşündüğü için.

Yerdeki küçük otlarla oynamaya başlayıp bakışlarımı yere indirdiğimde Emir hiç konuşmadı. Son cümlesinden sonra tüm sesler durmuş bu bahçede sadece ikimiz kalmıştık. Yolmaya çalıştığım otların üzerine elini koyarak beni durdurdu. Özellikle elime dokunmamaya dikkat etmişti.

"Bugün cevap verecek misin?" dedi.

"Ben.. bilmiyorum. Nasıl yani..nasıl kaçacaksın?" cümlemin sonuna doğru sesimi alçak tutarak adeta fısıldamıştım.

"Zamanı gelince ben sana söyleyeceğim kabul ediyor musun, etmiyor musun?"

Başım derde girmediği sürece bunu kabul edebilirdim böylece ailemin anılarını da kaybetmemiş olurdum. Peki ya başıma iş açılırsa ?


"Çocuklar! hadi sizde gelin." uzaktan büyük bir heyecanla bizi yanına çağıran görevliye zoraki bir gülüş attıktan sonra ayağa kalktım. Emir ise hala oturuyor ve yanan ateşi izliyordu. Bakışlarını yanan ateşe sabitlemişti ve ilgi alanında olduğumu sanmıyordum.

Ateşe ilerleyip kalabalığın arasına karıştım. Erkin Bey poşetin içindeki kestanelerin üzerini çizerek birer birer ateşin üzerine kurulan platforma bırakıyordu. Onu bu halde görmek içimi ısıtmıştı. Bir baba gibi bizler için uğraşıyordu.

Ellerimi ateşe uzatıp soğukluğunu kırmaya çalıştım. Gözlerim tırnaklarıma kaydığında aklıma küçükken ojeyi ruj sanıp dudağıma sürmeye çalışırken babama yakalandığım geldi.

Babam. İlk aşkım, belkide son aşkım. Annemden gizli pastanın ikinci dilimini yememe izin veren kahramanım.

Ellerimin gereğinden fazla ısınmasıyla hızla geri çektim. Avuçlarıma üfleyerek bir adım geriye gittim. İstemsizce kafamı çevirip oturduğumuz ağacın altına baktığımda Emir orada yoktu. Tekrar ateşe dönen gözlerim, onu tam karşımda buldu. Üstelik aradığımı fark etmiş olacak ki suratında memnun olduğunu belli eden bir gülümse vardı. Aramızda ateş boyu mesafe vardı, aramızda ateşler vardı. Elimi uzatsam, elini uzatsa yanacaktık. Başka yolu yok.

Ateşin etrafında yuvarlak olmuş bekliyorduk. Ne kadar gözlerimi kaçırsam da bazen Emir'le denk geliyorduk ve o an dikkatimi çeken şey gözleri oluyordu. Siyah gözlerine vuran ateşin dalgalarından bazıları sabit bazıları ise hareketliydi.  Dans edenleri takip ederek saatler geçirilebilirdi.

Erkin Bey elleriyle artık yiyebileceğimizi işaret ettiğinde kestanelerin üzeri açılmış ve şişmişti. Herkes birer tane alıp sıcak olmasına aldırmadan yiyordu. Çöp için ayrılan bölüme kabuklarını attıklarında ben daha bir tane bile yememiştim. Beni izleyen görevlilerin bakışları eşliğinde birkaç kestaneyi cebime atarak tekrar ağacın altına döndüm.

Yastığıma kurulup cebimdeki kestaneleri çıkardım, onları kabuklarından kurtarmaya çalıştığım sırada Emir büyük bir sakinlikle eski yerine gelip oturdu. Hiç konuşmuyor sadece elindeki odun parçasıyla oynuyordu. Soyduğum kestanelerden birini uzattım ama bunu yaparken ona değil karşıya bakıyordum. Göz ucuyla kafasını bana çevirdiğini görsem de ona dönmedim. Elimdeki kestaneyi alıp yemeye başladığında artık kararımı vermiştim.

"Kabul." sanki cevabımın bu olacağından emin gibi büyük bir memnuniyetle konuşmaya başladı.

"Güzel, neden kaçmak istediğimi merak etmiyor musun?"

FALEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin