Keyifli okumalar 🌠🖤Düşünmek, zaman kaybetmediğiniz sürece iyileştirici bir eylemdir. Buraya bırakıldığımdan beri duvarlara bakıp, gözlerimi tavana dikip düşündüğüm saatleri toplarsak içler acısı bir tabloyla karşılaşırız. Neden mi? Düşündüğüm şeyler kendime acımaktan başka bir işe yaramadı da ondan.
Tam da bu yüzden bu sabah kalkıp Emir'in beni kahvaltıya çağırmasını beklemeden yataktan çıktım. Perdemi korkmadan çekip, camı sonuna kadar açtım. Güvenlik kilidini açıp gökyüzünü selamladım tıpkı annemin dediği gibi, gökyüzüne bakamadığım her yer benim için zorunluluktur.
Soğuk rüzgar odamı havalandırırken dolabın karşına geçip parmak uçlarıma yükseldim ve gerilen vücudumu kendimce açmaya çalıştım. Amcamın gönderdiği ve henüz hiç açmadığım paketleri açarak kıyafetlere hızlıca göz gezdirdim.
Beyaz bol bir sweatshirt ve altına geçirdiğim kot pantolonuma tam not verip banyodan çıktım. Ayakkabı kutularını karıştırdığım sırada birinin üzerindeki etiketin çıkarılmamış olduğunu görünce kendimi engellemeye çalışsam da fiyatına baktım.
550 TL.
Ağzımdan ufak bir oha nidası çıksa da zamanımın azaldığını hissederek beyaz spor ayakkabıyı ayağıma geçirip odadan çıktım.
Hayatım boyunca bu kadar yüksek fiyatlarda alış veriş yapmamıştım ve ister istemez kendimi mahcup hissettim. Hiçbir karşılık beklemeden bana alınan bu güzel şeyler için amcama teşekkür borçlu olabilirdim.
Emir'in odasının önünde üzerimi tekrar tekrar düzeltip kapıyı tıklattım. İçeriden gelen seslerin kapıyı açması uzun sürünce yine yarı çıplak yattığını anlamıştım gözümün önüne gelen görüntüyü silmeye çalışırken zihnim bir yandan Emir'in dün gece aniden kalkıp uykusunun geldiğini söyledikten sonra odasına gitmesini düşünüyordu.
Dün gece ikimizde kendimizi yeterince zorlamıştık bu yüzden bu ani gidişinden farklı anlamlar çıkarmak yerine anlayışla karşılamayı tercih ettim.
Bir dakikanın sonunda kapıyı açtığında şaşırdığı yüzünden belli oluyordu.
"Günaydın." dediğimde kendimi zorlamama gerek kalmadan sesim gayet canlı çıkmıştı.
"Erkencisin." dedikten sonra kapıyı aralayıp içeri geçmem için kafasıyla işaret verdiğinde düşünmeden odaya girdim.
Çift kişilik yataktan sarkan büyük yorgan ve düşen bir yastık vardı. Gri ve siyah ağırlıklı odanın perdelerini sıkı sıkı çektiğinden içeri güneş ışığının girmesi imkansızdı. Bu ışık kıtlığını baş ucunda yanan lamba kendince kırmaya çalışıyordu. Emir tekrar dolaba yönelip kıyafet çıkardıktan sonra banyoya gitti.
Başta yanlış bir şey yapmaktan korksam da artık korkmanın bana yarar sağlamayacağını öğrendiğimden pencerenin önüne gidip tek hamlede perdeyi çektim.
Yere düşen yastığı ve yorganı alıp yatağı düzeltmeye başladığım sırada Emir işini bitirip banyodan çıktı. Gelen sesle ona döndüğümde kot pantolon ve üzerine siyah bir sweatshirt giymişti. İster istemez bugün ne kadar uyumlu olduğumuzu düşünerek gülümsedim.
"Perdeyi neden açtın?" sesinden bundan hoşnut olmadığı belli oluyordu.
"Çürüyeceksin içeride her şey siyah şu odaya bak." dedim etrafımdaki eşyaları göstererek.
"Odamdaki tek beyaz sensin." dedi. Sonra daha kısık bir sesle konuştu ama onu duyabiliyordum. "Hayatımdaki tek beyaz da sensin."
Utanıp bakışlarımı ondan kaçırdığımda gözüm baş ucundaki ayaklı büyük lambaya ve üzerindeki toza takıldı. Suratımı buruşturup lambanın yanına gittim işaret parmağımla düz bir çizgi çektim elimi havaya kaldırdığımda parmağımın ucunda toz birikmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FALEZ
Ficção GeralBir rehabilitasyon merkezinde acılarıyla baş başa kalmış onlarca insan. Bunlardan biri ışığını kaybetmiş bir yıldız, Mira. Diğeri yükü omuzlarına ağır gelen bir adam, Emir. Tüm yaralarına rağmen mutlu olabilirler mi? "İnsanı yine insan iyileştirir."...