Hikaye ilerledikçe yavaş yavaş yapbozun parçaları tamamlanacaktır. O zamana kadar ayırılmayın benden ve sonuna kadar hikayeyi okuyun lütfen. ☺️
Tenime çarpan rüzgarın etkisiyle kendime geldim yavaş yavaş. Hava çok soğuktu, gözlerimi açtım. Gördüğüm tek şey mavi ile grimsi renkle birleşen gökyüzü. Neredeydim? ben ne zamandır burdaydım ? hemen ayağa kalktım . Yağan kar içimi titretiyordu. Ormana nasıl gelmiştim ben ? Kim getirmişti? En önemlisi kimdim ben ?
İçimi saran, daha önce hiç tanıdık olmayan bu duygu... Korkuyu şuan iliklerime kadar hissediyordum. Aklımdan geçen binbir hikaye yinede hatırlamama izin vermiyordu. Çaresizlik hiç bu kadar yakın değildi kapıma. Adımı dahi bilmezken ne yapacağım?
İçimi ürperten bu soğuktan dolayı ayaklandım ve etrafımı incelemeye başladım. Ormanda olduğumu anlamak çokta zor olmadı. Güneş kendini yavaşça geceye gizlemeye başlıyordu. Hava kararmadan biran önce bu ormandan çıkmalıydım. Korku yüzünden telaş her yerimi sarmışken elim ayağım birbirine dolandı. Hızlı hareket etmeye çalıştıkça takılıyordum çalılara.
Hafif rüzgar esiyor ve kar yağıyordu.Belki burdan birileri geçer ya da sesimi duyar diye bağırmaya başladım.
"Yardım edin! Kimse yok mu ?yardım edin! "Ard arda tekrarladım ama ne sesimi duyan vardı, ne de gelen. Sağa sola baktım belki anayol vardır düşüncesine kapılarak yolumu değiştirdim.
___________Yaklaşık 1.5 saat geçmişti artık hareket edecek halim yoktu. Soğuktan heryerim uyuşmuştu, acıkmıştım biraz dinlenmem lazımdı oturdum. Hava tamamen kararmıştı vakit kaybı olduğunu düşünerek tekrar yürümeye başladım. Sonunda hafif bir ışık belirmişti yaprağı dökülmüş ağaçların arasından. Işığın geldiği yere doğru koşmaya başladım, önümü göremiyordum. Bir anda kolumdaki acıyla çığlık attım, kanıyordu. Canımı yakmasına aldırış etmeden bileğimdeki bandanayı çıkarıp koluma sardım. Canım ne kadar acımış olsa da vakit kaybedemezdim. Koşmaya tekrar başladım.
Sonunda yola çıkmıştım ama gelen giden yoktu çaresizdim artık bayılmak üzereydim gözlerim kapanıyordu , ama zorlamam gerekiyordu kendimi ses gelmeye başladı uzaktan, araba sesi miydi yoksa başka birşey mi ?
Hemen yolun ortasına doğru çıktım evet evet araba geliyordu!
Şükür olsun hemen el işareti yaptım durması için, araba durdu ardından camını aşağı indirdi. Arabanın içinden gelen sarı ışık siyaha kaçan koyu kahve gözlerle, göz göze gelmemi sağladı. Tek ihtiyacım olan ısınmak ve biran önce nerede olduğumu bilmediğim bu yerden uzaklaşmak olduğu için hiç tanımadığım bu adamdan yardım istemeye karar verdim. Utanıyordum, korkuyordum ama yinede o benim son çaremdi.
"Bana yardım edin lütfen , lütfen bana yardım edin!" dedim. Dudaklarımdan dökülen bu kelimeler şuanki acizliğimi tüm çıplaklığıyla göz önüne seriyordu."Noldu? Neden burdasın bu saatte tek başına?" Diye soru yöneltti haliyle. Ah! keşke bir bilsem. Daha benim bile cevaplarını bilmediğim bu soru karşısında afalladım.
"B-bilmiyorum buraya nasıl geldiğimi kim olduğumu ne zamandır burda olduğumu. Yaralıyım l-lütfen bana yardım et." Diyebildim. Sesim çok bitkin çıkmıştı adını bilmediğim çocuk kapıyı açtı ve arabaya bindim ne yapacaktım şimdi nereye gidecektim.
"Sen kimsin adın ne?"
Sorusuyla gözlerim doldu kimdim ben? neden burdayım?noldu bana? Bu sorular beynimin içinde bir çarka takılmış gibi sürekli dönüyordu. Dur diyip cevap verecek durumda değildim. İnsan kendisini tanımaz mı? Ben tanımıyorum şuan mesela. Kendimden bile korkuyorum sanki başka bir bedene ait gibi hissediyorum. Kendi içimde savaş veriyordum."Heyyy sana diyorum duyuyor musun?" dedi. Kalın ve tok ama bir o kadar kulağa hoş gelen sesiyle irkildim ve kendime geldim.
"E-evet kim olduğumu bilmiyorum hafızamı kaybettim sanırım. Yaralıyım hiçbir şey hatırlamıyorum"
Arabayı durdu kahverengi gözleriyle baktı birden, korkmuştum yavaşca yaklaştı emniyet kemerini çıkarıp kolumda ki bandanayı çıkardı. Kesilmişti hemde çok derinden, kanıyordu. Bana dönüp ;
"Hemen bir hastane bulup gitmemiz lazım hafıza kaybın ve kolun ciddi görünüyor"
"Tamam, çok teşekkür ederim bana yardım ettiğin için ""Uras" dedi sanırım adı Urastı.
"Adım Uras , önemli değil ayrıca yolda böyle yaralı birine kim olsa her zaman yardım ederim" dedi. Yavaşça onayladım başımla,mahçup bir ifadeyle.
Cama doğru döndüm, başımı cama yaslayıp yolu izlemeye başladım.Bir iz olmalıydı, üzerimde telefon vb hiçbir şey yoktu sanırım hastaneye gider gitmez polise gidecektim. Gözlerim dolmuştu ne yapacaktım ben nereye gidecektim nerede kalacaktım gözlerim yanağımdan sel olmuş yavaş yavaş süzülürken Uras'ın arabayı durdurduğunu farkettim. Bana dönerek "beni arabada bekle hemen geliyorum" dedi.Birden arabanın kapısı açıldı ve Uras geldi. Konuşmadan emniyet kemerini taktı ve hastaneye sürdü şehir merkezindeydik sanırım bir sürü mağazalar restaurantlar vardı. Sonunda hastaneye gelmiştik adına baktım Trabzon Devlet Hastanesi.
Trabzondaydım sonunda nerede olduğumu öğrenmiştim Uras arabayı durdurdu tam arabadan ineceğim zaman yanıma gelip koluma girdi.
"Tekrardan teşekkür ederim, beni getirdiğin için bundan sonrasını halledebilirim, zaten senide yeterice oyaladım.""Öncelikle sorun değil, benim işim yoktu ve biz başladığımız yardımı yarıda bırakmayız küçük hanım"
Küçük adımlarla yürümeye başladık. Hastaneye girdiğimizde
Uras doktor çağırırken, gözlerim karardı yavaş yavaş, kendimi uçurumun kıyısından usulca bırakan birisi gibi özgür ve korkak bir şekilde, yorulan bedenimi bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHVERENGİ GÖKYÜZÜ
Teen Fiction" Kaybolup hafızasını kaybetmiş bir kız ve onun için herşeyi yapabilecek bir sürü insan, zamanla aşılacak zorluklar, mutluluktan ağlatacak duygular, birbirini çok sevecek insanlar ve daha bir sürü şey..." -----------------