Yavaş bir sekilde pencereye yaslanıp, dışarı baktı genç kız. Eski ve yıkık dökük bir mahallede, en yakın arkadaşlarıyla oturuyordu. Zihninin süzgeçinden eski anılar geçmeye başladı usulca.
Babasının elinden tutmuş, eski bir mahalleye gelmişlerdi. Babası hızla bir satıcıdan dondurma almış, kızın eline tutuşdurduğu gibi gözlerinin içine bakarak konuşmuştu.
"Sakın burdan ayrılma."
Ve hızla uzaklaşmıştı minik bedenin yanından. Çocuk ise bir müddet elinde dondurması ile babasının arkasından baktı ama sonra dikkatini çeken salıncak ile, sallanmak için o tarafa doğru koştu.
Ayakları birbirine dolandığında ise kaçınılmaz son, yere düşmekti. Başından beri minik kıza kıskançlıkla bakan herkes, şimdi alaylı bir şekilde bakıp dalga geçiyorlardı.
Küçük kız düştüğü yerde hırsla avuçlarını sıkmış ağlamamak için direniyordu. O Murat Ulusoy'un kızıydı. Babası gibi kahraman olmalıydı. Kahramanlar ise asla yenilmez ve güçlü olurdu.
Önünde bir çift eskimiş ayakkabıyla duran biri vardı o anda. Küçük kız hızla kafasını kaldırdı önündeki çocuğun yüzünü görebilmek için. Onun yaşlarındaki küçük oğlan çocuğu elini uzatıp kızı düştüğü yerden kaldırdı
"Benim adım Furkan, sen onlara takılma lütfen eğer istersen birlikte oynayabiliriz."
"Benimki de Sonbahar, gerçekten benimle oynamak ister misin?"
"Senin gibi güzelliği kaçırmak istemem."
Genç kız uzatılmış eli tutmak istediğinde babasının kendisini çağıran öfkeli sesini duydu.
"Hoşçakal" diyerek hemen babasının yanına koştu. 30'lu yaşlarının başlarında olan adam eğilip kızının saçlarını kokladı
"Meleğim" diye soludu adam. "Bugün 10 yaşına giriyorsun bebeğim, ne yapmak istersin?"
Küçük kız gözleri dolu dolu babasının gözlerine baktı.
"Sadece bana bağırmasan."
Kafasını önüne eğdi adam.
"Özür dilerim güzelim, hadi gidelim."
Küçük kızın arka koltuktaki yerine oturmasına yardım etti adam ve şoför koltuğuna geçip eve doğru sürmeye başladı.
O sırada düşünceleri ile boğulan büyük bedenin dudaklarından minik bir fısıltı döküldü.
"Keşke, pişman olacağım şeyler yapmasaydım."
İçinden konuştuğunu sanan adamın her bir kelimesini duyan minik beden ise, sesini çıkarmayıp duymamış gibi yaptı.
Yaşıtlarına göre fazla zeki olan kız çocuğu, her şeyi anlıyor, fakat belli etmiyordu. Eve geldiğinde adam, kızının okulundan kendisine gönderilen videoyu izledi.
Kızı bu olaydan hiç bahsetmemişti. Videoda ise matematik öğretmeni kızı rezil etmek için ayağa kaldırmıştı.
"Söyle bakalım, 197+155 kaçtır?"
Küçük kız hiç düşünmeden cevap verdi o an.
"352"
"Peki" dedi öğretmen "157×35?"
Kız aklında hesaplarken, öğretmeni 10 saniye sonra ders anlatmak için döndüğünde, küçük kız cevapladı.
"5.495"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONBAHAR RÜZGARI
ChickLitAteş suya yaklaşacağı zaman söneceğini sanırdı. halbuki sönmezdi sadece daha az yakıcı olurdu. su ateşe yaklaştığında ise buhar olacağını sanırdı. halbu ki ateş onu buharlaştırmazdı sadece iliklerine katardı daha fazla sevebilmek için, daha fazla hi...