Bu bölüm bana sürekli yb yaaaaz diye bagiran sinif arkadasim murata gelsin :)
"Çok aptal görünüyorsun!" dedi. Bunu Ceren ve Alp'te duymuş olmalıydı.
Hey? O beni mi küçümsemişti? Tam laf sokacağım sırada gözlerini benden çekerek uzaklaştı.
Çok hızlı yürüyordu! Ona yetişmek için bir kova ter döktüm resmen!
'ayy çok tatlı yürüyo buu.' dedi iç ses. Nikah da kıyalım istersen? 'Oluur' Sapık ya!
Hey? Ben neden kendi kendime konuşuyorum? Bunu neden yaptın iç ses? Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi?
Bu düşüncelerle dalmışken, Yağız'ın ortadan kaybolduğunu gördüm. Geri geri koşmaya başlamıştım.
"Aahh!!" diye bağırdım. Bu sakarlık huyumdan nefret ediyorum. Yine yerdeydim.
Yerle akraba gibiyiz. Günde 4-5 kere uğruyorum yanına.
"Ben ciddiyim, Ukala. Şu sakarlık huyundan vazgeçmen gerekecek." dedi. Kalktım.
Yağız'ın elini tuttum. Bıraktı. Daha hızlı yürümeye başladı.
Ne istiyordu bu benden??!! Bir apartman duvarına oturdu. 4 dakika boyunca ona baktım.
Yağız cevap vermemiş,kızmamış aksine zevk alıyor gibi gülümsüyordu.
Aslında, daha çok psikopat gibi...
Bana baktı. 'Sonsuza kadar böyle kalsak?' iç sesime hak veriyordum. Yani, bu seferlik.
Saçını her zamanki gibi yukarıya dikmişti.
Birden bir tutam saç parçasının alnına düştüğünü fark ettim. Tam elimle düzeltiyordum ki apartmandan halı çırpan bir teyze bize bağırdı.
"Heey!! Çocuklar!!" dedi. Yagizin cevap vermek istemedigini görünce ayağa kalktım ve teyzeye döndüm.
" Efendim teyze? Bak ekmek almaya falan göndereceksen hiiiiç kaldırmasayın beni!!" diye çıkıştım.
Yağız, bıyık altından gülümsüyordu. " Siz kardeş falan mısınız?" diye sordu teyze.
"Yoo arkadaşız biiz??" dedim bende. "Tüü size yazıklar olsun!! O nasıl arkadaşlıkmış be?! Yaşınız kaç başınız kaç?!" diye çıkıştı teyze.
Yağız ve ben yürümeye başladık. "Ya teyze ne uyduruyosun yaa?! Yok öyle bişey!" diye bağırdım.
Teyze bize mandal fırlatmaya başlayınca kahkahalarla koşarak uzaklaştık.
Yağız'ın telefonu çaldı. "Alo? Hayır Arda. Hayır!! Yarın demiştim! Lanet olasıca! Tamam!! Geliyorum!!" diye çıkıştı Yağız.
Ne oldu bile diyemeden ortalıktan kayboldu. Telefonumu aldım ve mesajlarımı karıştırdım.
"Merhaba, Ukala?" diye bir ses geldi. Birincisi, bu kesinlikle Yağız olamazdı. İkincisi bana ondan başka kimse Ukala diyemez.
En iyisi başımı kaldırmak.
Alp?! Onun burda ne işi vardı ve, hey?! Bana Ukala mı dedi o???!
"Merhaba, Alp. Bana Ukala demesen? Hoşlanmıyorum da..." dedim somurtarak.
O ise gülümsüyordu. Ellerini ağzımın kenarlarını koyarak gülümsememi sağladı.
" Cafe'ye gidip bir şeyler içmeye ne dersin?" diye sordu.
"Hayır. Almayayım." Alp kalktı ve " Hadi ama? Müstakbel telefonun ve bankınla mıkalmak istersin? Yoksa benimle gelmek mi?" benden ses çıkmayınca elimi tuttu ve beni çekti.
Ne olduğunu anlamadan koşmaya başladım. Elimi o kadar sıkı tutuyordu ki! Cafeye vardık.
İlk önce birbirimize, sonra ellerimize baktık. Hala elimi tutuyordu!!
Bunu farkedince elimi hışımla çektim. Cafeye girdik.
Cam kenarı, yanında bitkiler olan şirin bir bahçe masası ve koltuklar vardı.
Cam kenarına oturdum. " Açelya, ne alırsın?" dedi. "Bir şey almayayım." dedim. "Bize 2 tane latte."
"Laf anlamaz mısın sen?" dedim ve ona en öldürücü bakışımı attım.
Tam ağzını açmıştı ki telefonu çaldı. "Alo? Ne var!? Müsait değilim!! Yarın demiştin!! Belalı mı geldi?!! Tamam. Geliyorum!" dedi.
Hey? Yağız da aynı konuşmayı yapmadı mı? " Açelya gitmem gerek." dedi. Sinirli gibiydi.
" Nereye? Buraya beni zorla getirten sendin!!" dedim.
" Bak bunu söyleyemem. Ama gitmem gerek işte." Cafeden çıktı ve şoförüne arabayı getirmesini söyledi. Ben hiç gider miyim?
Bir ağacın arkasına saklandım ve arabanın gelmesini beklemeye başladım.
İnadım inat! Şoför gelince arabadan çıktı ve arabanın anahtarını Alp'e verdi. Alp kapıyı açıp içeri girdi.
O girdiği anda bende zorla içeri girip kapıyı kilitledim.
İtiraz etmesine izin vermemiştim. Araba çalıştı ve yola çıktık. Acaba yine ne olacak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA.🌹
ChickLitBoynuna atladım. Yağız'ın elleri yine ceplerindeydi. Ve ne kadar umrunda değilmişim gibi bir hava verse de umrunda olduğumu biliyordum.