8 ay sonra. ..
"Yahu arkadaş ben anlamıyorum . Hadi aynı zamanda hamile kalmayı başardınız onu anladık da, aynı zamanda, aynı şeylere aşermek nasıl bir başarı bunu çözemedim İşte. Ayrıca neden Ömer efendi her defasında evde kalıyor da ben alışverişe gidiyorum. Bu mevsimde erik bulacağım diye gezmediğim market, manav kalmadı. Ne hikmetse canınız da hep mevsimi olmayan şeyler çekiyor " Asaf uzun soluklu siteminin ardından elindeki bir poşet dolusu eriği kış bahçesindeki küçük masanın üzerine bıraktı. Ancak henüz farkında olmadığı bir şey vardı. Bu sitem dolu konuşmaları hamileliğinin son ayında olan iki duygusal kadının gözlerinin dolmasına neden olmuştu. Karısının ağlamaklı bakışlarını gören Ömer ayağa kalktı. Asaf ' a ters bir bakış atıp " seni zevzek papağan, kapat o çeneni yoksa yumruğum bunu zevkle yapacak. İki tane erik için karımı ağlattın. Bunun hesabını daha sonra vereceksin " deyip karısının yanına gitti ve onu kolları arasına aldı.
" Sen bu odun kafalı herifin sözlerine aldırma su damlam. Çenesinin kayışı koptu yine. Ben bir ara ona ayar vereceğim merak etme sen " dedi. Söylediklerinin ardından karısının kıkırdadığını duyunca rahat bir nefes aldı ve arkasına yaslandı. Asaf ise kırdığı potu geç fark etmiş ve soluğu karısının yanında almıştı. Ancak bu defa kolay kurtulacağa benzemiyordu. Çünkü güzel karısı sitem dolu sözlerle kafasını şişirmeye başlamıştı bile.
" Sen zaten artık beni sevmiyorsun biliyorum. Baksana küçücük isteklerim bile zor geliyor artık. Allah bilir lokmalarımı da sayıyorsundur" bir yandan bunları söylerken bir yandan da içli içli ağlamaya devam ediyordu. Asaf duyduğu sözler karşısında ne yapacağını şaşırdı. Karısının önünde diz çöküp ellerini avuçları arasına aldı ve avuç içlerine uzun öpücükler kondurdu. Ardından gözündeki yaşları sildi. Gözlerinin içine bakıp " o nasıl laf öyle canımın içi, ne demek lokmalarını saymak, böyle birşeyi nasıl düşünürsün. Ben sizin için yaşıyorum biliyorsun. Hiç zor gelir mi bana senin ve oğlumun istekleri. Sen bakma bana, sizi bu durumda bırakıp gideceğim için çok gerginim. Ondan saçmalıyorum işte böyle. Sen iste dünyayı ayaklarının altına sererim hiç gocunmam " dedi. Ravza'nın gözlerinde ki öfke yerini sevgi dolu bir ifadeye bırakınca içinden iyi toparladım diye sevindi. Ancak kadının daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlaması ile afalladı.
" Yine ne oldu ? Ne dedim ki ben şimdi bitanem, neden ağlıyorsun ? " diye sordu,. Ravza burnunu çekip
" bizi bırakıp gideceksin diye ağlıyorum şapşal. Ya sen yokken doğum gerçekleşirse. Ya yetişemezsen, ben tek başıma ne yaparım. Çok korkuyorum. " Asaf yüzünü üzüntüyle yere eğdiği sırada Ömer dayanamayıp konuşmaya dahil oldu." Ne demek tek başıma ne yaparım. Kızım biz burada ne güne duruyoruz. Ben senin abin değil miyim ? Tabi ki bu işe yaramaz kocan yokken benim yanımda kalacaksın. Birdaha böyle şeyler duymayayım bak çok fena bozuşuruz ona göre" Bu sözlerin ardından Damla 'da kocasını destekleyen sözlerle devam etti. " Evet Ravza, nereden çıkıyor böyle saçma düşünceler. Sen bizim kardeşimizsin seni hiç yalnız bırakır mıyız. Birdaha böyle şeyler söyleme sakın "
Asaf minnetle baktı arkadaşlarına ve karısının gözyaşlarını tekrar kurulayıp " duydun mu bak canımın içi yalnız falan değilsin.
Bende sizi bu durumda bırakıp gitmek istemezdim. Ama biliyorsun bana ihtiyacı olan küçük bir çocuk var ve ben onu yüz üstü bırakamazdım. Üstelik abim benden ilk kez birşey istiyor. Ona da hayır demek istemedim. Hem benim içim rahat. Baksana dağ gibi kardeşlerimiz var arkamızda. Eminim onlar sana benden daha iyi bakar. Hadi üzme artık bizi, hem bak sen üzülünce oğlumuz da hissediyor " dedi ve karısının alnından öptü.
" tamam " dedi Ravza kabullenmiş bir sesle. Elini karnına koyup " sen üzülme bebeğim bak ben artık ağlamıyorum " diyerek iyice kuruladı gözündeki yaşları. Tam bu esnada içeriden bir kırılma sesi geldi ve ardından Yusuf'un herkesi telaşlandıran ağlaması... İçeriye ilk koşan Ömer olmuştu. Yüreği ağzında hızlı adımlarla içeri giren Damla, önce yerde yatan kırık vazoya sonra iki gözü iki çeşme ağlayan oğluna ve sonra yere çömelmiş onu sakinleştirmeye çalışan kocasına baktı. Önemli birşey olmamasına sevinerek derin bir nefes aldı. Küçük oğlu yürümeye başladığından beri benzer manzaralarla sık sık karşılaşıyorlardı. Meraklı oğlu önce eşyaları kırıyor. Sonra da çıkan sesten korkup, çılgınca ağlıyordu. Kocası ve oğluna yaklaşıp yavaşça dizlerinin üstüne çöktü ve oğluna kucak açtı. Tam bir anne düşkünü olan Yusuf anında babasını satıp annesinin şefkatli kollarına sığındı.
" Korkma annecim bak baban da bende buradayız " derken bir taraftan da göz ucuyla her hangi bir yerinde bir sorun var mı diye kontrol ediyordu. Bu manzara karşısında iç çeken Ravza bakışlarını kocasına çevirdi ve " Asaf, acaba bizim oğlumuz da böyle afacan mı olacak ? " diye sordu. ? Karısını kolları arasına alan Asaf gülümseyerek cevapladı bu sorusunu. " Hayırlısıyla dünyaya gelsin de istediği kadar vazo kırabilir babasından izin çıktı. "***
Asaf 'ın akşam uçağıyla Almanya'ya uçmasının ardından saatler geçmişti. Ravza bütün gerekli eşyalarını alıp yan eve, süt kardeşi ve can dostunun yanına geçti. Damla, Yusuf'u uyutmaya çalışıyor, Ömer de hayran hayran karısını seyrediyordu. Bu manzara karşısında iç çeken Ravza kocasını şimdiden çok özlediğini hissetti. İnşallah bir an önce işlerini halledip döner diye dua ediyordu. Asaf 'ta tıpkı kendisi gibi küçük yaşta bir trafik kazasında kaybetmişti ailesini ve ailesinden geriye yalnızca abisi Aydın bey kalmıştı. Aydın bey yüksek lisans için gittiği Almanya 'da bir hastanede çocuk cerrahı olarak çalışıyordu. Çok kıymet verdiği bir arkadaşının henüz 11 yaşında olan kızı uzun zamandır beyin tümörü ile savaşıyordu. İşte bu küçük kızın ameliyatı için alelacele kardeşini Almanya ' ya çağırdı. Biliyordu biricik kardeşinin baba olmasına çok az bir zaman kalmıştı ama bu oldukça riskli ve ücreti yüksek bir ameliyattı ve görüştükleri birçok hastane, ya riskli olduğu için kabul etmiyor yada yüksek miktarda bir ödeme talep ediyordu aileden. Geçmişte çok iyiliğini gördüğü bu aileye sırtını dönemezdi Aydın bey. O nedenle kardeşi ile bu konuyu istişare edip bu karara varmışlardı. Aydın bey çalıştığı hastanenin imkanlarını seferber edecek, Asaf ' ta bu küçük kızın ameliyatını yapıp Allah'ın izniyle onu tekrar sağlığına kavuşturacaktı. Son günlerinde olan karısını yalnız bırakmak hiç içine sinmese de mesleğinin verdiği sorumluluk bilinciyle ona ihtiyacı olan bu küçük kıza karşı kayıtsız kalamadı ve teklifi hiç düşünmeden kabul etti. Aslında gözü arkada değildi. Karısı süt kardeşinin himayesi altındaydı. Biliyordu genç adam, Ömer ona gözü gibi bakardı. Ancak karısının gözü yaşlı hali de gözünün önünden gitmiyordu bir türlü.Yusuf ' u beşiğine götürmek için ayaklanan Damla, arkadaşının kapının önünde dalgın bir şekilde dikildiğini gördü.
" Ravza, neden orada öyle dikiliyorsun. Hadi geç otur bende Yusuf ' u yatırıp geliyorum. İstersen güzel bir film izleriz" dedi. Ancak Ravza ' nın pek keyfi yoktu.
" Dalmışım canım, sen yatır çocuğu, kucağında kaldı. Ama film işini başka zamana erteleyelim olur mu? Kendimi biraz yorgun hissediyorum. Birazdan yatarım belki " diye karşılık verdi. Damla başını anladım der gibi salladı.
" Peki canım, sen nasıl istersen, ben odanı hazırladım zaten, istediğin zaman yatabilirsin " deyip oğlunu yatırmak için üst kata yöneldi. Geri döndüğünde Ravza çoktan odasına çekilmişti. Arkadaşının bir ihtiyacı olup olmadığını sormak için misafir odasına yöneldi. Ravza yatağına uzanmış boş gözlerle beyaz tavanı izliyordu. Asaf gittiğinden beri içi sıkılıyordu. Damla'nın kapıyı tıklatıp içeri girmesinin ardından kısa süreliğine de olsa melankolik halini rafa kaldırdı. Damla onu rahatlatmak için elinden geleni yapsa da gözlerinin içinde gizlemeye çalıştığı o huzursuzluğu görebiliyordu. Kısa bir süre sohbet ettiler ve ardından birbirlerine sıkıca sarılıp iyi geceler dilediler. Damla odadan çıkarken Ravza üstünde ki mevsimlik yorganı iyice üzerine çekip, açık tutmakta zorlandığı gözlerini kapattı.Salonda televizyon izleyen kocasının yanına gelen Damla huzursuz bir sesle mırıldandı. " Birşey söylemiyor ama Asaf' ın gidişi onu çok üzdü. Ben arkadaşımı tanırım. O gelmeden doğum gerçekleşirse diye çok endişeli" Ömer karısını kollarının arasına çekip, alnına bir öpücük kondurdu. "Eminim Asaf ' ta aynı durumdadır. Onları anlıyorum. Ben seni bu durumda bırakmak zorunda kalsam ne yapardım bilmiyorum " dedi ve elini karısının karnına götürüp okşadı. Damla iç çekti. " Ömer, bugün aklıma ne geldi biliyor musun? Acaba ileride çocuklarımızın da bizim gibi ömür boyu aşkla bakacakları eşleri olur mu? İnşallah çok sevecekleri ve sevilecekleri insanlar olur hayatlarında " dedi. Karısına şaşkınca baktı genç adam. Konu bir anda Asaf ve Ravza'dan çıkıp nasıl bu saçma mevzuya gelmişti. Kaşlarını çattı ve yüzünü buruşturdu. Anlaşılan bu sözler onu pek memnun etmemişti. Kocasının düşen suratını fark eden kadın " ne oldu, niye yüzün asıldı şimdi " diye sordu. Ömer kısa bir homurdanmanın ardından " hayatım, gece gece böyle şeyleri nereden çıkarıyorsun Allah aşkına, benim kızıma benden başka kimse öyle aşkla falan bakamaz bi kere, gözlerini oyarım o herifin " dedi öfkeyle. Damla hayretle baktı kocasına ve ardından yüzünü avuçları arasına alıp " heyy, sakin ol koca adam sadece ufak bir dilekti, elbette çocuklarımız büyüdüğünde aşık olacak ve evlenecekler , tıpkı bizim gibi sevgi dolu yuvaları olacak bu kaçınılmaz bir gerçek sende biliyorsun. Ama tabi ki o zamana daha çookk var şimdiden bunu düşünüp gerilmene gerek yok bence " Tabi ki genç adam da bunların bir gün olacağını biliyordu ancak biricik kızı yalnızca onun prensesi olsun istiyordu. Onun sevgisini başka bir erkekle paylaşma düşüncesi pekte hoş değildi. Yüzünü buruşturdu ve " her neyse, hadi kapatalım şu tatsız konuyu da gidip yatalım. Gece gece doğmamış çocuğa don biçtik resmen " dedi ve karısının elini tutup kalkmasına yardım etti. Önce Ravza 'yı sonra biricik oğullarını kontrol edip, odalarına çekildiler. Ertesi gün onları bekleyen sürprizden habersiz derin bir uykuya teslim oldular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNLÜMÜN KIBLESİ
SpiritualBir insanın çocukluğu onun kaderi olabilir mi? Kaderleri ana rahmine düştükleri an bir yazılmış iki yürek... Aynı gün aynı saatlerde dünyaya ve birbirlerine merhaba diyen iki minicik kalp... Yıllar sonra birbirlerine yanacaklarını bilmeden henüz ço...