Asaf ve Ömer sayesinde ev uygun bir fiyata kiralanmış, hanımlar sayesinde de el birliği ile temizlik yapılmış ve yerleştirilmişti. Neyse ki ev eşyalıydı da genç kız birde o işle meşgul olmaktan kurtulmuştu. Aslında ev en üst katta oturan Mehmet beyin değil, yurt dışında yaşayan abisi Samet beyindi. Eşi öldükten sonra çocukları ile birlikte yurt dışına giden yaşlı adam, kardeşine evi eşyaları ile birlikte kiraya verebileceklerini söylemiş, ancak Mehmet bey şimdiye kadar güvenilir birine denk gelemediği için bu işi devamlı ertelemişti. Sonuçta o evde abisi ve yengesinin anıları vardı. Kullanan kişinin maneviyat hissi yüksek olmalıydı ki, her bir eşyaya gözü gibi baksın. Asaf ve Ömer'i gençliklerinden beri tanıyordu. Onların kefil olduğuna o gözü kapalı güvenirdi. Zaten temizlik için yardıma giden Gülten hanım da taşınan kızcağızın hanım hanımcık, aklı başında bir kız olduğunu söylemişti. O yüzden böyle temiz bir kiracı bulabildiği için içi rahattı.
Hayal ise bu evi ve ev sahiplerini de en az mahalle kadar sevmişti. Bu sokak sıcacık yüreği olan güzel insanlarla doluydu ve genç kız buraya geldiği için kendini çok şanslı hissediyordu. Dedesi de içini kemiren şu karmaşa üzerine bir şeyler düşüneceğine söylemiş ve ondan haber beklemesini istemişti. O yüzden içi biraz daha rahattı. Dedesi söz verdiyse mutlaka işe yarar bir şeyler bulurdu.
Yeni evinde ilk yemeğini ona evlerini açan ve misafir eden o çok sevdiği iki aile ile yemişti. Şimdi ise elinde kahvesi ve kitabı ile sokağa bakan balkonda oturmuş, sıcacık kahvesini usul usul yudumluyordu. Başını gökyüzüne kaldırıp yıldızları seyretti. Bu gece hepsi ışıl ışıl parlıyordu. Simsiyah gökyüzünü parlak bir süs gibi kaplayan bu güzel görüntü, Rabbine bir şükür daha sunmasına vesile oldu. Allah'ın yarattığı her şey hayranlık uyandıracak derecede mükemmel ve kusursuzdu. Bunu bilip şükredenler için dünyadaki nimetler ne büyük lütûftu. Kahvesinden bir yudum daha alıp gözlerini boş sokakta dolaştırdı. Bakışları bir anlığına karşı evin balkonuna kaydığında, onu gördü. Tüm heybeti ile orada dikilmiş bir telefon görüşmesi yapıyordu. Bu saatte kiminle konuşuyor olduğunu merak etmeden duramadı. Ardından ise kendi kendine "bana ne canım kiminle isterse konuşur" diyerek genç adamı her gördüğünde içinde baş gösteren bu tarifsiz duyguyu def etmeye çalıştı. Telefon görüşmesi biten Doğan gözlerini sokak lambalarının aydınlattığı apartmana çevirdi ve üçüncü katın balkonunda gördüğü hareketlilikle bakışlarını oraya kilitledi. Genç kız elinde dumanı tüten bir fincan tutuyor, ara sıra dudaklarına götürdüğü fincandan sonra hissettiği tadı sindiriyormuş gibi gözlerini kapatıp açıyor ve ardından bakışları ile sokağı arşınlıyordu. Genç adam gözünü kırpmadan her mimiği izliyor ve kendi kendine gülümsüyordu. Bu kız da onu kendine çeken tuhaf bir şey vardı. Daha önce hiç kimseye karşı hissetmediği garip bir yakınlık hissediyordu ona karşı.
Genç kız ayağa kalktı ve içeriye girmeden önce son kez bakışlarını karşı evin balkonuna çevirdi. İşte o an nehir yeşili gözlerin hapsine düştü. Genç adamın dikkatli bir şekilde kendisine baktığını fark edince eli ayağı birbirine dolandı. Doğan'ın başı ile verdiği selamın üzerine aynı karşılıkla ona selam verip, hızlıca içeriye girdi ve kapıyı kapatıp tül perdeyi sonuna kadar çekti. Eli istemsiz olarak hızlanan kalbinin üstüne gitti. Neden bu kadar heyecanlandığını anlamıyordu. Onu camide ilk gördüğünde de kalbi böyle deli gibi çarpmıştı. 24 yılık hayatında ilk kez böylesi bir çarpıntı hissediyordu. Nefsinin oyunlarına yenilip bir günah havuzuna dalmak en büyük korkusuydu. Çünkü Rabbi ona gözlerini haramdan sakınmasını emrediyordu. Bilhassa bu son üç yıldır, yani Rabbini ve onun emirlerini öğrendiğinden bu yana elinden geldiğince haram olan her şeyden uzak durmuştu. Lakin, ne yazık ki bu genç adamı her gördüğünde bakışlarının ona kaymasına engel olamıyordu. Doğan 'ında ondan habersiz aynı korkular ve aynı hisler içinde olduğundan henüz haberi yoktu. İşlerini bitirip yatağına usulca girdi ve gözlerini kapatmadan önce tövbe etmeyi ve gelecek günlerin hayır getirmesi için dua etmeyi ihmal etmedi. İki günlük taşınma izni yarın sona eriyordu ve öğleden sonra ilk dersini vereceği için çok heyecanlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNLÜMÜN KIBLESİ
SpiritualitéBir insanın çocukluğu onun kaderi olabilir mi? Kaderleri ana rahmine düştükleri an bir yazılmış iki yürek... Aynı gün aynı saatlerde dünyaya ve birbirlerine merhaba diyen iki minicik kalp... Yıllar sonra birbirlerine yanacaklarını bilmeden henüz ço...