Kan

272 25 18
                                    

Sonunda ✨yorum yapmayı unutmayın 💓

İki saat gibi bir süredir Irmak'ın beni bıraktığı odasında bekliyordum. Beni Rüzgar Cihat ile yani abisi ile tanıştırmak istiyordu. Giderken bana on dakika gibi bir süre demişti ama bunu kafasının aşırı derecede karışık olmasına verdim. On dakika da hangi bıçaklanan insan ayaklanabilirdi ki?
Şimdi düşününce bana aksi davranmasına sinirlenmem saçmaydı. Abisi yani canından bir can zarar görmüştü ve o bana nazik davranmak ile uğraşamazdı. Haklıydı.

Muhtemelen ya aynı yaştaydık ya da benden bir yaş büyüktü çünkü büyük göstermiyordu kesinlikle.
Çok güçlü bir kızdı. Abisini o durumda görünce bile yıkılmamıştı. Benim annem öldüğünde kendimi toparlayamamıştım çok uzun süre. Acıya alışık değildim. Sevdiklerimin zarar görmesine alışık değildim. Ama o öyle durmuyordu.

Ellerim de ki kan gözlerime çarpınca düşüncelerimi bir kenara bırakıp bıkkınlıkla ellerimi incelemeye başladım. Burası neresiydi bilmiyordum ki lavaboyu bileyim.
Bir diğer tereddütüm de Irmak ya ben gittiğimde gelir ve beni bulamazsaydı.
Rüzgar Cihat ile tanışmak istiyordum açıkçası. Ondan bir teşekkür bekliyordum. Tabii ki onu orda bırakmazdım teşekkür edecek olsa da olmasa da ama o, ben ona ona yardım etmeye çalışırken resmen bana git demişti sanki o halde kendi başının çaresine bakabilirmiş gibi.

Gözlerim ellerimden tekrar odaya yöneldi. Tek bir noktasını bile geçmeden incelenmiştim can sıkıntısından.
Duvarlar iç açıcı bir şekilde bebek mavisiydi, aynı zamanda Irmak'ın saçları da aynı renkti. Demek ki maviyi seviyordu. Bu fikrimi çift kişilik geniş ve rahat yatağının yatak örtüsünün kapalı mavi oluşu destekliyordu.
Duvarlarda bir sürü poster vardı. Eski oyuncu ve şarkıcılardan onlarca poster ve küçük yapışkanlar.
Çocukluklarını burada mı geçirmişlerdi?
Ama burası bir çocuğun çocukluğunu geçirmesi için uygun bir yer değildi. Burası yasa dışı bir yer bile olabilirdi. Ama onlar görünüşe bakılırsa hayatlarının büyük kesimini burada geçirmişlerdi.

Bunun beni ilgilendirmediğini kendime hatırlattım. Kendimi temizlemem gerekiyordu. Irmak uzun süredir yoktu ve yakın bir zamanda da gelmeyecek gibiydi.
Hala daha dizlerimde duran kanlı badiye baktım.
Onu da yok etmem lazımdı. Ama her şeyden önce saatlerdir ellerimde duran kandan kurtulmam lazımdı.

Oturduğum sandalyeden kalkıp kapıya doğru ilerledim. Badiyi kapının hemen yanındaki küçük çöp kutusunun yanına koyduktan sonra odadan çıktım.
Koridorda etrafa bakına bakına ilerlerken aklımdan neden o badiyi çöpe atmadığım geçse de geri dönmedim. Odaya bir daha dönmezsem Irak'a derdim ve o da atardı.

Etrafa baka baka gezinmemin hiç bir yararı olmamıştı çünkü hangi kapının arkasında ne var bilmiyordum. En iyisi birisine sormaktı.

Dönüp arkama baktığımda hiç kimsenin olmadığını fark ettim koridorda. Herkes neredeydi?

Daha fazla orada dikilmenin amacı yoktu. Ses olan bir yere gitmem gerekiyordu. Ve bulunduğum yerden çokta uzak olmayan o büyük masa ve şöminesi olan yeri gördüm. Biraz çekine çekine de olsa yanlarına gittim.

Aslında yanına demem gerekirdi çünkü sadece bir kişi vardı o da telefonla konuşuyordu. Ben de bunu iki kişi sanmıştım.

Oturan adam telefonu kapatıp yemeğini yemeye tekrar dönünce bende sessiz sessiz yaklaşmış olmayayım diye hafif öksürerek yanına gittim.

Öksürüğümle bana dönen kişinin benden çokta büyük olmadığını fark ettim. Daha rahat konuşabilirdim.

Fazla beklemeden yanında ki sandalyeyi çektim ve oturdum. Bir şey demeden benim hareketlerimi izliyordu.

KesikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin