A.

266 24 53
                                    

Tekrardan merhaba❣️
Yorum yapmanız beni mutlu ediyor yorum yapmayı unutmayın ❤️
Ve yazım hatalarım vardır mutlaka ödev yüzünden kontrol edemiyorum şimdiden kusura bakmayın

Sonunda ellerimde ki kandan kurtulmuştum. Temiz ve ıslak ellerimi küçük bir araştırmadan sonra bulduğum havlu ile kuruladım.
Aynaya döndüğümde pasaklı halime bakakaldım. Böyle etrafta dolaştığıma inanamıyordum. Eve gittiğim gibi duş almam gerektiğini aklımın bir köşesine not ettim.

Zaten en küçük hareketinde birbirine giren kalın saçlarım ile hayatım oldukça zor geçiyordu. Aslında pek sevdiğim de söylenemezdi.
Tekrardan açıp saçımda ki karmaşayı ellerimi tarak gibi kullanarak çözmeye başladım.
Bunu yaparken zihnimin derinliklerinde yatan ve uzun süredir gün yüzüne çıkmayan anım aklıma gelince dudaklarım kırık bir tebessümle şekillendi.
İlkokula giderken daha kalın, gür saçlara sahiptim. Çoğu zaman saçımla uğraşmak bir işkence gibi geldiği için o zaman da öyle olmuş olmalı ki günlerce hiç elimi sürmemiştim. Tabii annem bunu fark ettiğinde saatlerce birbirine karışan saçlarımı söylene söylene normale döndürmeye çalışmış ve bittiğin de ise beni saçımı hepten kazıtmak ile tehdit etmişti. Tabii o zamanlar bunu anlamıyordum ve annemin saçının kendi isteği ile olmadığını düşünüyordum. Ona sürekli senin gibi mi deyip dururdum.
Halbuki kemoterapiden dolayı saçlarının döküldüğünü ve benim saçlarımı çok sevdiğini çok geç anlamıştım.
Belki annemin kanser olduğunu bana söyleseydi birisi onu üzmek için tek kelime bile etmezdim. Hatta kazıtırdım saçlarımı. Şimdi ki aklım olsa keşke deyip duruyordum. Çoğu zaman her davranışımı pişmanlık olarak görüyordum artık.
Arkadaşlar ile geçirdiğim o saatleri annem ile geçirseydim ya da onu kıracak o kelimeleri keşke hiç söylemeseydim. Keşke annem ve babamın tuhaflıklarını normalleştirip öğrenmek için hiç bir çaba harcamadan durmasaydım. Her saniyem onun dizlerinde geçseydi.

Ağladığımı aynada kendim ile göz göze gelince fark ettim. Ağzımdan küçük bir hıçkırık çıkmasına engel olamadım. Ellerimi saçlarımdan çekip peçeteyi aldım. Burnumu sildikten sonra saçlarımı daha fazla umursamadan at kuyruğu yaptım ve gözlerimde ki kırmızılığın geçmesini bekledim.
Çok sık olamayan bir şeydi bu. Onu her zaman özlerdim ama bende olan bir eşyası veya ikimizin fotoğrafına sarılınca özlemimi onunla yatıştırırdım.

Ellerimi yüzüme yelpaze gibi salladıktan sonra odaya tekrar geçtiğim de içeride fazla vakit geçirdiğimi bildiğim için açıklama yapma gereği duydum.
"Şey saçlarım falan baya kötü haldeydim pardon." dedikten sonra göz teması kurmaya çekinerek bana az önce gösterdiği yere yeniden oturdum. Her hareketimi gözlemek konusunda ısrarcıydı.
Daha demin yaşanan sert çıkışlarımı düşünürsek şu an ki sessizlik gayet normaldi. Ama fazla sıkıcıydı.

Gözlerim ile eşelediğim halılar canımı sıkınca ona döndüm. Oturur vaziyete geçmiş bana bakmaya devam ediyordu.
"Konuşmayacaksan neden buradayım? Çünkü saat neredeyse gece yarısı ve benim bir ailem var."
Sadece benim fikirlerimi umursamayan babam... Ailem bu kadardı. Tabii üvey annem ve üvey anne adaylarımı saymazsak. Çünkü onları asla ailem olarak görmüyordum ve görmeyecektim de.
Aklıma acabalar düşerken Rüzgar'ın sesi beni kendime getirdi.

"Gitmek mi istiyorsun?"

"Kalmak mı istiyeyim?"

Kaşlarım çatık, söz dalaşına hazır bir şekilde Rüzgar'a bakmaya devam ettim. Neden buradan gitmek istemiyeyim ki? Burası boktan bir yerdi. Güvenli de değildi. Ayrıca beni buraya bağlayan hiç bir şey yoktu.

"Soruma soru ile karşılık vermen ne hoş."
Biraz daha ona doğru yaklaştım.

"Böyle bir yerde yaşayan birisi için fazla kibarsın ama sorunun cevabı gayet açık değil mi sence de?"

KesikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin