İLK DEFA GECENİN BİR YARISI BÖLÜM YÜKLÜYORUM. YAYINLASAM MI YAYINLAMASAM MI DİYE BAYA DÜŞÜNDÜM AMA @tugbagrier SAĞOLSUN AKLIMI GETİRDİ BAŞIMA HSKDHSJD BİRAZ BEKLETTİM SANIRIM.
MEDIA DA ÇINAR UYURKEN. HİKAYEDEN BİR KESİT *-* ŞARKIYLA DİNLEYEBİLİRSİNİZ.
HER NEYSE, İYİ OKUMALAR.
Kendime 'Cennette miyim?' sorusunu sorma gereği duyabileceğim kadar güzel bir yerdeydim. Rüya olma ihtimalini de göz onüne alarak gözlerimi defalarca kırpıştırdım, kolumu cimcikledim. Ama hayır! Önümdeki sahil kenarında özenle hazırlanmış masa, gün batımında harika görünen, ağaca bağlanmış neredeyse denizin içinde duran salıncak, Çınar'ın yanımdaki varlığı... Hepsi gerçekti. Ve hayal kadar güzel.
"Sen mi yaptın?" diye sordum ona dönüp. Elleri ceplerinde o da memnun bir şekilde bir bana bir manzaraya bakıyordu. "Ben hazırlamadım ama hazırlaması için birinden yardım aldım." diye açıkladı. Odun ya. İnsan kendi yapmasa da yalan söyler. Ben de kendimi özel falan sandım .s 'Sadece' meraktan, "Kimden?" diye sordum.
Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Eğer seni memnun edecekse söylüyorum. Mert'ten." Duyduklarım karşısında ağzım "o" şekline bürünmüştü. Bu halimi anlamış olacak ki devam etti. "Mert'e gıcık olsam da, tanıdığım en romantik insan odur. Kızları tipiyle etkileyemeyince sözleri ve yaptıklarıyla etkilemeye çalışıyor işte." dedi alayla. Gözlerimi devirdim. Çınar'ın birini bu kadar övdüğü nerede görülmüştü ki zaten? O mükemmelliyetçiydi, aynı zamanda en mükemmel kişi.
Yine de bir şeyleri kenara itip Mert'ten yardım alması, bunu rahatsız bir şekilde de olsa bana söyleyebilmesi falan. Değişimin göstergesiydi sanırım. Onun alaycı tavrına karşılık ben de güldüm ve "Yoo, bence Mert gayet yakışıklı." dedim. Ayakta dikilip duruyor ve birbirimize dönük duruyorduk.
"Mert mi yakışıklıymış?" dedi küçümseyerek. Başımı sallayıp omzumu silktim. Kollarımı da önümde birleştirmiştim. Tepkisini izlemek beni güldürüyordu. "Bir şey söylerdim ama bu akşam ağzımı mümkün olduğunca açmamam gerekiyor." Dişlerini sinirle sıkarak konuşmuştu. Arkamı dönüp sandalyenin önüne kadar gittim. Yüzümde bir sırıtışla Çınar'a döndüm.
"Sandalyem.." diyip işaret ettim. Gözlerini devirip bakışlarını suratımdan ayırmadan sandalyemi çekti ve oturmamı bekledi. Bense "Şuranın manzarası daha iyiymiş ya." diyerek diğer sandaleyeye doğru yürüyüp oturdum. Maksat gıcıklık olsun, sonuç %100 olumlu. Çınar'sa bana kısık gözlerle bakıyordu. Ehuheuheuhe, valla ben insanı bayıltırım bu halimle. "Şura'nın değil Asya'cım. Kurt Seyit'in manzarası daha güzel." Evet, ben bayıltırım, Çınar'da öldürür ve üstüne toprak atar. Bir de espriden sonra göz kırpması yok mu? Ayhh!
Bay Ukala bu iğrenç mizah anlayışını bana sergiledikten sonra çok çeşit olmasa da şirin gözüken masanın önüne geçip bir tencerenin kapağını açtı. "Bugünün spesiyalı soslu makarna. Ancak bu kadarını yapabiliyorum." dedi kaşığı beceriksizce tutup tabağıma makarna koymaya çalışarak. Onun bu haline güldüm. Ev hanımı Çınar. Bunu dıştan desem yaşama olasılığım var mı sizce?
"Gittiğimiz restoranttaki kadar acı değilse yemek istiyorum. Zehirlenmem umarım." Çınar'sa beni takmadan şu, tabağa yemek koyma işiyle uğraşıyordu. Ama beceriksizlikten birkaç makarna parçasını yere düşürmüş birazını da kendi suratına fırlatmıştı. Bir insan bu kadar becerikli (!) olmamalı.
Her ne kadar burdaki tek köle o olsa da ayağa kalkıp işe el atma gereği duydum. Önce yüzünü buruşturmuş duran Çınar'ın suratını peçeyle temizledim. Sonra da onu yerine oturtup onun ve kendimin tabağını doldurdum. Makarnanın kokusu güzeldi, umarım tadı da öyledir diyerekten yemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Ukala
أدب نسائيUkala bir çocuk. Ona 'Bay Ukala' lakabını takmış bir kız. Ve onların tesadüflerle başlayıp, sürprizlerle renklenen aşkları... *** "Yakışıklı ama beyin yoksunluğu çeken züppe işte." Bir dakika! Anlamadan dışımdan mı konuşmuştum? Her şeyi yapayım ama...