"Changbin hyung?"
"Jisung? Neredeydin sen?" Changbin içeri yeni giren gencin yanına ulaştı hızlıca.
"Felix'in yanındaydım."
"Konuştu mu seninle? Ne dedi? Affetti mi seni?"
"Felix'in beni affedip affetmediği konuşmak yerine, Felix tek başına kendini kurtarmak için uğraşırken senin neden sadece durup izlediğini konuşalım mı hyung?"
"Sonunda anlatmış ha..." Buruk bir şekilde gülümserken konuştu Changbin. "Konuşalım."
"Neden ona yardım etmedin hyung? Neden tek başına acı çekmesine izin verdin? O, o sana aşıktı hyung. Gerçekten aşıktı. Böyle bir şeyi nasıl yapabildin?"
"Korktum..."
"Korktun mu? Gerçekten mi? Senin sevdiğin kişi korkmasına rağmen kendini kurtarmaya çalışırken sen korktun ve onu kurtarmak için uğraşmadın öyle mi?!"
"Jisung? Neler oluyor? Ne zaman geldin? Neredeydin?"
"Hoş geldin Chan hyung. Bizim çok sevgili cesur Binnie'miz korkağın tekiymiş biliyor musun? Felix kendini kurtarmaya çalışırken izlemekten başka hiçbir şey yapmamış!"
"Ne? Changbin? Jisung neden bahsediyor?"
"Felix, Changbin hyung'dan nefret etmekte haklıymış. Kendisini kurtarmak için uğraşmayan birini neden sevmeye devam etsin ki?"
"Han Jisung. Neler oluyor?" Bang Chan sinirlenmeye başladığını belli eden sesiyle konuştuğunda Jisung Changbin'e döndü.
"Sen anlatmak ister misin neler olduğunu hyung? Bir de senin açından dinlemek isterim."
"Biriniz bana neler olduğunu anlatacak mı artık?"
"Ben... Ben anlatacağım. Lisedeki son senemde Felix'e açılmak istemiştim. Kararlıydım. Onu kimsenin bilmediği bir yere çağırdım. Sadece ikimiz olalım istemiştim. O... Benden önce gelmişti. Ben... Ben gittiğimde adamlar etrafını sarmıştı. Şok olmuştum. Ne yapacağımı bilmiyordum, olduğum yere yapışmış gibiydim. Yaralandığında yanına gitmek için hamle yapmıştım ama Minho hyung benden önce yanına gitmişti. Sonra kaçtım. Felix'in yaralı halinden kaçtım, korkmuş halinden kaçtım, beni istemeyeceği düşüncesinden kaçtım, zayıf olan kendimden kaçtım. Sabaha kadar içtim belki unuturum diye. Olmadı, unutamadım. Felix'in bakışlarını unutamadım. Kendi zayıflığımı unutamadım. Çok üzgünüm. Gerçekten çok üzgünüm." Changbin gözyaşlarına boğularak dizlerinin üstüne düştüğünde Chan şok içerisinde duyduklarını sindirmeye çalıştı.
"Felix... Yaralanmış mıydı?"
"Evet. Sadece yararlanmayla da kalmadı, tacize de uğrayacaktı. Felix kendini kurtarmaya çalışmasaydı." Jisung'un konuşmasıyla hiddetle Changbin'e döndü Chan.
"Sen! Sen bunu görmene rağmen hiçbir şey yapmadın öyle mi? Senin gözünün önünde ona... Onu taciz etmeye kalkıştılar ama sen hiçbir şey yapmadın öyle mi?"
"Küçüktüm! Korkmuştum! Onu orada bıraktığım için ben de kendimi affetmiyorum zaten..."
"Küçüktün demek. Felix de küçüktü Changbin! Onun burada güvendiği sayılı kişilerden biri sendin!! Ama sen onu terk ettin! Ve ne için? Korktuğun için mi? Sana inanamıyorum!"
"Üzgünüm dedim ya! Beni affetmesi için elimden gelen her şeyi yaptım! Her şeyi! Ben de kendimden nefret ediyorum, ben de kendimi affetmiyorum ama onu çok seviyorum... Onu bırakamam, daha fazla benden uzak durmasına dayanamam..."
"Sen onu yıllar önce bıraktın Changbin. Sen Felix'i hak etmiyorsun."
"Biliyorum..."
"Chan hyung?"
"Efendim Jisung?"
"Benim, benim Felix'in yanına gitmem lazım." Jisung konuşmaya devam etmeden önce bakışlarını Changbin'e kilitledi. "Lix kendini banyoya kilitlemiş." Changbin'in korkuyla başını kaldırmasını ve kendisiyle göz göze gelmesini izledi Jisung.
Flashback
"Felix lütfen kapıyı aç!"
"Git buradan!!"
"Lütfen açıklamama izin ver Lix. Yalvarırım."
"BANA LIX DEME! GİT BURADAN DEDİM SANA!" Changbin içeriden gelen camın kırılma sesini duyduğunda kapıya daha hızlı vurmaya başladı.
"Felix!"
"BENİ RAHAT BIRAK!" Felix'in acıyla çığlık atması Changbin için bardağı taşıran son damla olmuştu. Banyo kapısını kırarak içeri girdiğinde bir an ablasını gördüğünü sanmıştı.
Felix elindeki kırık ayna parçasıyla ve göğsünden akan kanla küvetin önünde öylece duruyordu. Changbin neye uğradığını şaşırmıştı.
"Hayır. Hayır, hayır, hayır, hayır. Felix, Felix neden yaptın bunu? Sen... Ben... Ben üzgünüm Felix. Çok üzgünüm. Çok üzgünüm çok üzgünüm çok üzgünüm..." Changbin sakin olmaya çalışarak Felix'i banyoda tek bırakıp çıkmıştı. Yine kaçmıştı. Yine kriz geçiriyordu ve Changbin yine Felix'i tek bırakmıştı.
Flashback End
"Senin yüzünden. O gece senin ona yaşattıkların yüzünden. Ne yaparsan yap ama bir daha onun yanına yaklaşma Changbin. Sakın." Jisung son bir kez yerdeki gence baktıktan sonra hızla evi terk etti.
🔹🔹🔹🔹🔹
Jisung evi terk ettiğinden beri Changbin yerinden kalkamamıştı. Felix'e bir şey olacağı düşüncesi onu delirtiyordu.
"Hy-hyung? Hyung beni onun yanına götürür müsün? Lütfen."
"Hayır. Bir daha onun yanına yaklaşmayacaksın Changbin. Nasıl..? Benim tanıdığım Changbin sen değilsin. Benim tanıdığım Changbin konu sevdiklerine geldiğinde kimseyi görmezdi, benim tanıdığım Changbin konu aşık olduğu insana geldiğinde hiç kimseyi umursamazdı. Nasıl, nasıl bu kadar korkak olabildin?"
"Yuna..."
"Yuna'nın adını ağzına alma. Sakın."
"Yuna'nın neden kendini öldürdüğünü biliyor musun hyung? Ablamın neden gözlerimin içine baka baka kendini hayattan kopardığını? Bilmiyorsun değil mi? Bana ne dedi biliyor musun? 'Keşke beni o gece kurtarmasaydınız. Keşke benim o gece orada ölmeme izin verseydiniz. O zaman kimsenin kınayıcı ve suçlayıcı bakışlarına maruz kalmazdım.' Evet korktum. Felix'in de aynı şeyleri düşüneceğinden korktum. Felix'in de gözlerimin içine baka baka kendini öldüreceğinden korktum. Felix kendini kurtarmak için çalışırken ben kriz geçiriyordum. Senin tanıdığın Changbin oradaydı hyung. Ama o da kendini kurtarmak için uğraşıyordu. Kriz geçiren biri ne kadar yardım edebilirdi ki?"
"Binnie..."
"Lütfen. Uzaktan görmeye de razıyım. Sadece iyi olduğunu görmek istiyorum."
"Bekle burada biraz." Changbin hızla başını sallarken Chan elinde telefonuyla salondan çıkmıştı.
"Gidiyoruz." Chan geri geldiğinde Changbin hızla kafasını kaldırmıştı.
"Nereye?"
"Felix'in yanına."
Gece sürprizi! Bakalım diğer bölüm neler olacak🙃🙃