✳️14✳️

400 37 7
                                    

2 Ay Sonra

"Felix çabuk ol hadi! Herkes seni bekliyor!"

"Geliyorum Seungminnie!" Felix hızlıca merdivenlerden inerek herkesin toplandığı salona girdi. Felix, Changbin ile arasını düzelmiş, dokuz kişi birbirine iyice bağlanmıştı ve ailelerinden yardım alarak kendilerine bu büyük evi almışlardı. Artık herkes burada kalıyordu. Jeongin'in annesi pek istemese de küçük olan sürekli kaçıp buraya geliyordu. Changbin'in boş olan yanına oturarak büyüğe gülümsedi ve önüne döndü Felix.

"Sonunda gelebildin Lixie."

"Evet geldim hadi ne söyleyeceksen söyle artık hyung." Salonun ortasında duran Minho tekli koltukta oturan Jisung'a döndü konuşmaya başlamadan önce.

"Jisung? Yanıma gelir misin?" Yanına gelen gencin elini tuttu Minho konuşmaya devam etmeden önce. "Biz Jisung ile uzun süredir sevgiliyiz. Ama hepinizin bildiği olaylar olunca söyleyemedik. Bu kadardı. Jisung benim."

"Bir şey söylemeyecek misiniz?"

"Hevesinizi kırmak gibi olmasın ama çok açıktı. Yani ben biliyordum. Seungmin ve Hyunjin'in sevgili olduğunu da biliyorum. Şu an bile birbirlerine kaçamak bakışlar atıyorlar."

"Değiliz! Sevgili değiliz!"

"Nereden çıkarttın hyung? Sevgili değiliz biz."

"Tabii canım. Sen onu benim biricik totoma anlat. Mutlu olduğunuz sürece benim için hiçbir sorun yok. Ama bir gün. Kavga edip yanıma gelirseniz sizi bir odaya kapatırım aranızı düzeltene kadar da çıkmanıza izin vermem."

"Nasıl ya? Minho ve Jisung, Seungmin ve Hyunjin sevgili mi şimdi?"

"Cık cık cık. Bir de biz sana dahi derdik hyung. Nasıl anlamazsın?"

"Benim gözüm sizden başkasını görmüyor Binnie~~"

"O zaman boşuna bekliyorsun hyung. Çünkü Felix'i bilmem ama benim size böyle bir haber vermeye niyetim yok." Changbin hafifçe gülümseyerek odadan çıktığında odayı sessizlik kaplamıştı.

"Tebrik ederim Minho hyung, Jisung, Seungmin ve Hyunjin. Ben erken uyuyacağım size iyi eğlenceler." Felix gözyaşlarını tutmaya çalışarak salondan çıktığında oda bir daha sessizliğe gömülmüştü.

Kendi odasına girmeden koridorun başında onu bekleyen Changbin'i gördüğünde gözlerindeki yaşları saklamaya çalıştı.

"Sabah dörtte odana geleceğim Felix. Geldiğimde hazır olmazsan yataktan o halinle ben kaldırırım seni. İyi geceler." Saçlarını karıştırdıktan sonra odasına giren Changbin'in arkasından bakakaldı Felix.

Gitmemeye karar vermişti. Önce gelip ondan özür dilemesi lazımdı. Küçüğün kalbini kırıp sonra onu kendisiyle bir yere sürükleyemezdi. Gitmeyecekti.

🔹🔹🔹🔹🔹

Felix kendine gitmeyeceğini söylerken neden şu an odasının kapısının önünde durduğunu düşünüyordu. Neden ona karşı koyamıyordu?

Karşısından ona gülümseyerek gelen Changbin'i gördüğünde sırtındaki çantaya daha sıkı asıldı.

"Hazırlanmışsın."

"Sadece merak ettiğim için."

"Sen öyle diyorsan. Gidelim mi?" Felix ufak bir baş sallamasıyla Changbin'i takip etmeye başladı. Arabaya bindiklerinde Changbin çantasından göz bandı çıkartıp Felix'e taktı.

"Hyung bu ne?"

"Hayır! Çıkartmak yok." Changbin bandı çıkartmaya çalışan Felix'in elini tutup indirmişti.

"Ama hyung-"

"Olmaz dedim. Sürpriz olmalı." Felix'in tekrar bandı çıkartmak için kaldırdığı elini tuttu ve bırakmadı Changbin.

"Uyursam?"

"Varınca seni uyandırırım. Uyuyabilirsin." Küçüğün tuttuğu elini öperek arabayı kullanmaya devam etti Changbin. Bir süre sonra da arabanın içinde Felix'in çıkardığı sesler duyulmaya başladığında gülümsedi.

🔹🔹🔹🔹🔹

"Lixie? Geldik." Felix'in gözlerindeki göz bandını çıkartarak küçüğü uyandırmaya çalıştı Changbin.

"Hyung beş dakika daha."

"Güzelim burada işimiz bitince istediğin kadar uyursun hadi ama."

"...Changbin hyung?" Yavaşça gözlerini açan Felix, yüzünün bir karış uzağında Changbin'i görmeyi beklemiyordu.

"Günaydın Felix. Gel hadi." Elini yavaşça Felix'e uzattı Changbin. Felix'in elini tuttuktan sonra onu arabadan çıkarttı ve bulundukları yerdeki tek ağacın altına doğru sürükledi.

"Hyung burası neresi?"

"Gün doğumunun en güzel göründüğü yer olduğunu söylediler. Ağacın önümüze düşen dallarını görüyorsun değil mi? Güneş ışınları o yaprakların arasından geçip tam üstümüze vuracak. Bunu seninleyken görmem lazımdı."

"Peki buraya neden geldik?"

"Önce bir şeyler yiyelim mi? Açsındır." Changbin Felix'in sorusunu geçiştirerek hazırladığı şeyleri çantasından çıkartmaya başladı. Bir yandan da güneşe bakıyordu.

İkili kuş cıvıltıları eşliğinde kahvaltılarını yaparken Felix Changbin'in sürekli güneşe baktığını fark etmişti.

"Hyung, neden sürekli güneşe bakıyorsun?"

"Hiiç. Sadece doğuşunu kaçırmak istemiyorum. Toplayalım mı buraları?"

"Olur."

Felix garipsese de eşyaları arabaya yerleştirdikten sonra ağacın altında onu bekleyen Changbin'in yanına gitti.

"Hyung bir şey mi oldu?"

"Felix. Lütfen sözümü kesme tamam mı?"

"Tamam da bir sorun mu-"

"Lütfen Lix!" Felix hafifçe başını salladığında Changbin derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

"Felix ben hayatım boyunca sadece bir kişiye aşık oldum. 5 yıldır da aşığım. Onun için ağladım, onun için acı çektim, onu güldürmek için elimden geleni yaptım. Ama sonra bir gün o çok sevdiğim kişiyi çok üzdüm, çok kırdım. Beni bir daha hiç affetmeyeceğini düşünürdüm. Yine de pes etmedim. Onu tekrar mutlu etmek için çok uğraştım. Bir ara başarıyor gibiydim ama yine çuvallamıştım. Çok acı çektirdim, çok acı çektim. Ama yine de onu sevmekten vazgeçmedim. Kalbimi bir kere ona vermiştim geri almak o kadar da kolay değildi. Ve ben. Şu an o kişiyi bir daha hiç bırakmak istemiyorum. Ne olursa olsun sonsuza kadar benim yanımda kalsın istiyorum. Lee Felix. Benimle evlenir misin?"

Seo Changbin, güneş ışınları yaprakların arasından Lee Felix'in yüzüne vururken kalan hayatı boyunca bırakmak istemediği gence birlikte bir sonsuzluk teklif ediyordu.


Bölüm hazır olunca bekletemiyorum neden böyle oldu ya hdjxbsjxbs. Neyse canlarım. Diğer bölüm. Büyük ihtimalle. Final.

Love U Hate UHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin