✳️11✳️

403 37 2
                                    

"Changbin yakala şu topu!"

"Deniyorum hyung!"

"Bacakları kısa onun yetişemez ki!" Jisung cümlesini bitirir bitirmez kafasına çarpan topla yere düştü.

"Bir şey mi diyordun Jisungie?"

"Minho hyung! Changbin hyung bana top attı!" Jisung bağırarak yerden kalkıp Minho'nun yanına giderken Changbin'in gözleri sessizce gülen Felix'e kaydı.

Sarışın gençle göz göze geldiğinde küçüğün gülüşünün donduğunu gördü Changbin. Belli belirsiz başını sallayarak göz temasını kesti. Hala rahat değildi.

"Changbin hyung!"

"Efendim Jeonginnie?"

"Lix hyung seni çağırıyor!"

"Emin misin Jeonginnie?"

"Evet. Oturduğunuz yerde bekliyormuş seni." Jeongin, Changbin cevap vermeden Seungmin'in yanına gitti hızlıca.

"Felix..?" Changbin ise yanına ulaştığı Felix'e seslendi usulca. "Beni çağırmışsın?"

"Evet. Hadi gidiyoruz." Felix Changbin'in yanına gelip elini tutarak yürümeye başladığında Changbin neye uğradığını şaşırmıştı.

"Felix... Nereye gidiyoruz?" Ona cevap vermek yerine yürümeye devam eden Felix hafifçe gülümsedi.

İkili uzunca bir süre yürüdükten sonra Felix'in aniden durmasıyla Changbin başını kaldırıp küçüğe bakmıştı.

"Geldik!" Changbin bakışlarını Felix'in baktığı yere çevirdi. Karşısındaki kafe yıllar önce Changbin'in Felix ile ilk buluştuğu yerdi.

"Buraya... Neden geldik?"

"Sana aramızı düzeltmek istediğimi söyledim. Diğerlerinin yanında yapamayız bunu değil mi? Hem buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu. Hadi içeri girelim!"

Changbin'in cevap vermesini beklemeden yine elinden tutarak kafeye doğru koşmaya başladı Felix.

Kafeye girdiklerinde tezgahın arkasından saçları ağarmış, yanakları yorgunluktan al al olmuş biri çıktı.

"Dorim teyze!!"

"Aigoo! Benim minik Yongbokkie'm! Uzun zaman oldu! Nerelerdeydin?"

"Okulla uğraşıyordum. Sen nasılsın güzelim? Torunların ziyaretine geliyor mu?"

"Geliyorlar gelmez olurlar mı! Biri burada çalışmaya başladı hatta. Seni onunla sonra tanıştırırım. Gel şimdi sana en sevdiğin şeyleri yapacağım hemen!"

"Dorim teyze bekle! Sana birini daha getirdim." Felix yaşlı kadının elinden tutup hala girişte bekleyen Changbin'in yanına götürdü.

"Binnie?"

"Dorim teyze..."

"Seni hayırsız! Neredeydin sen?! Hiç mi aklına gelmedi bu zavallı Dorim teyzen!? Benim Yongbokkie'm her hafta geldi buraya! Sen niye onunla birlikte gelmedin?!"

"Ah! Ah! Dorim teyze acıyor! Tamam söz bundan sonra ben de her hafta geleceğim yanına! Yeter vurma ama!"

"Minik Yongbokkie'mi de kendinle getireceksin ama tamam mı?"

"Sen iste yeter birtanem!" Changbin yaşlı kadının yanağından öpüp pencere kenarındaki masalardan birine oturduğunda Felix'in ona bakarak gülümsediğinden habersizdi.

"Uzun zaman olmuş değil mi?" Changbin'in karşısına otururken sordu Felix.

"Evet. Ama hiçbir şey değişmemiş gibi duruyor." Pencereden dışarıyı seyretmeyi bırakıp Felix'e döndü Changbin. "Neden her hafta buraya geliyordun Felix? Beni hiçbir şekilde hatırlamak istemediğini sanıyordum."

"Öyleydi. Yani ben öyle sanıyordum. Ama olay olduktan sonra ilk zamanlar her hafta garip bir şekilde buraya çekiliyordum. Bir süre sonra karşı koymayı bıraktım. Kendi isteğimle gelmeye başladım. Hem Dorim teyze ile de yakınlaşmıştım. Bizi sürekli izlediğini falan anlattı. Bir gün seni de getirmemi istedi ama ben hep geçiştirdim. Malum olaylar yüzünden. Bugün isteğini yerine getirdim ama. Rahatlayabilirim artık." Hafifçe gülümsedi Felix konuşmayı bitirdikten sonra.

"Eee? Ne konuşacağız? Buraya sadece oturmaya gelmedik."

"O olay olduktan sonra... Ne hissettin Felix? Ne düşündün?"

"Gerçekten bilmek istiyor musun?"

"Evet..."

"İlk zamanlar yanlış gördüğümü düşünmüştüm. Yani yoksa neden ben o haldeyken beni tek bırakıp gidesin ki? Sonra yanlış görmediğimi, gerçekten orada olduğunu ve bana yardım etmediğini kavradım. Bunu fark ettikten sonra üzüldüm, kırıldım, sinirlendim. Yıllardır, buraya ilk adım attığımdan beri her konuda yardım aldığım biri sendin. Ama sen beni o halde terk etmiştin. O zamanlar düşüncem buydu. Senden hayatım boyunca nefret edeceğime yemin etmiştim. Ama kriz geçirdiğin için yaptığını bilseydim... Belki olaylar şu an farklı olurdu. Bilmiyorum. Şu anda da kafam çok karışık."

"Anlıyorum... Özür dilerim Felix. Çok özür dilerim."

"Özür dileme artık. Olan oldu. Bazı şeyleri arkamızda bırakmalıyız değil mi?"

"Arkadaşlığımızı bunlardan biri yapmadığın için teşekkür ederim." Felix gülümseyerek büyüğün masanın üstündeki elini tuttu. Yaşlı kadın gençlere yemeklerini getirene kadar ikisi de konuşmadı.

"Hey! Birbirinizde bu kadar çok kaybolmayın. Bir şeyinizi çaldırırsınız bak!"

"Sen varsın yanımızda Dorim teyzem. Hepsini haklarsın sen." Felix yaşlı kadına öpücük attığında yaşlı kadın tarafından yavaşça kafasına vuruldu.

"Bunları bana değil ona yap. Neyse ben sizi yalnız bırakayım. Bir şeye ihtiyacınız olursa mutfaktayım."

"Peki Dorim teyze!"

"Dorim teyzenin ne dediğini duymadın mı?"

"Duydum. Neden sordun ki?"

"Hiiç. Hiç. Ben lavaboya gidip geliyorum hemen." Changbin kızarmış yüzüyle lavaboya ilerlerken masada kalan Felix hafifçe gülümsemişti.

🔹🔹🔹🔹🔹

"Felix! Nereye kayboldunuz siz?!"

"Ufak bir işimiz vardı Chan hyung. Birbirimizi öldürmedik sakin."

"Pekalaa. Gidelim hadi. Changbin biz seninle yürüyerek gidiyoruz. Diğerlerini Woojin arabayla bırakacak."

Herkesle vedalaştıktan sonra sarışının önünde durdu Changbin. Batmakta olan güneşin ışıkları küçüğün çillerine vuruyordu. Changbin'in nutku tutulmuştu.

Cümleleri bir araya getirmeye çalıştı bir süre. Önündeki küçüğün bakışları ise hiç yardımcı olmuyordu. Sonunda kendini konuşmaya zorladı.

"Te-teşekkür ederim. Bugün için. Her şey için."

"Sonra görüşürüz Binnie." Felix gülümseyerek Changbin'e baktıktan sonra hızla Jisung'un yanına gitti.

Jisung ile gülüşerek arabaya doğru yürüyen Felix'in arkasında hala onu izleyen Changbin'in aklından geçenlerden haberi yoktu.

Love U Hate UHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin