✳️13✳️

383 46 3
                                    

Felix gözlerini hızla açarken nefes nefese kaldığını fark etmişti. Yataktan kalkmaya çalışırken bir şey tarafından sıkıca tutulduğunu hissetti. Başını yastığa geri koyduğunda Changbin'in kollarını sıkıca beline sardığını gördü.

Changbin'in gözlerinin yavaşça açıldığını gören Felix gözlerini sıkıca geri kapattı. Yanağına değen parmakları hissettiğinde titredi. Changbin'in yataktan kalktığını hissettiğinde gözlerini kapalı tutarak sırt üstü uzandı.

"Uyanık olduğunu biliyorum Felix. Ve sana sarıldığım için de özür dilerim. Gyu'ya sarılarak uyumaya alışmışım. Umarım rahatsız olmamışsındır."

"Sana da günaydın hyung." Felix gözlerini açarken mırıldandı.

"Kabus görmedin mi?"

"Gördüm. Ama dediğim gibi hatırlamıyorum zaten."

"Peki. Ben gidip Chan hyung'u uyandırayım sen de üstünü değiştir. Sonra da kahvaltı yaparız."

"Hyung bekle. Chris hyung'u uyandırma. Kahvaltıyı ben hazırlayayım öyle uyandırırsın olur mu?"

"Sen bilirsin. Ben markete gidip geliyorum sana kolay gelsin."

"Teşekkür ederim hyung. Dikkatli ol." Changbin başını sallayarak evden çıktığında Felix mutfağa yönelmişti. Changbin'in bir şeye moralinin bozulduğunu düşünüyordu ve büyük olan eve döndüğünde bunu bulacağından emindi.

🔹🔹🔹🔹🔹

Changbin marketten eve döndüğünde Chan'ın uyandığını ve mutfakta beklediğini gördü.

"Changbin çabuk gel! Felix hiçbir şeye dokundurmadı sen gelene kadar! Açım!"

"Gerçekten onun hiçbir şey yemesine izin vermedin mi? Bu çok büyük bir başarı Felix, tebrik ederim seni."

"Teşekkür ederim hyung. Şimdi poşetleri bırak ve masaya otur yoksa Chan hyung bizi yiyecek."

"Çabuk ol Seo Changbin!"

"Başla sen hyung! Ben birazdan geliyorum! Sen de otur Felix. Geliyorum ben."

Changbin işlerini bitirdikten sonra mutfağa girdiğinde Felix'in ağzı açık bir şekilde Chan'ı izlediğini gördü. Hafifçe gülümseyerek bir parça krep alıp Felix'in ağzına koydu ve ağzını kapattı.

"Onu izleme. Ye."

"Sen beni mi izliyorsun? Neden?"

"Hyung... Günlerce aç bırakılmış gibi yediğinin farkında mısın?"

"Ne yapabilirim? Açım."

"Kahvaltını bitirdikten sonra seni ben yurda bırakırım Felix."

"Gerek yok hyung."

"Felix, lütfen." Chan ağzındaki lokmayı çiğnemeyi bırakmış karşısındaki ikiliye bakıyordu. Ortam hiç olmadığı kadar garipti ve bu Chan'ı çok geriyordu.

"Peki."

O andan sonra odada sadece çatal sesleri yankılanmaya başlamıştı. Chan geriliyordu ve ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

Felix gidebileceklerini söylediğinde Changbin ceketini alarak evden çıkmıştı ve Felix yavaşça Chan ile vedalaşarak evden dışarı çıkan Changbin'i takip etmişti.

Araba yolculuğu da aynı şekilde sessiz geçerken Changbin'in durmasıyla yurdun önüne geldiklerini anladı Felix.

Kapıyı açmak için uzanmışken Changbin'in kolundan tutmasıyla durup ona döndü.

"Bugün için... Özür dilerim. Neden öyle davrandım bilmiyorum ama üzgünüm Felix."

"Önemli değil hyung. Ve Lix diyebilirsin. Kendini tuttuğunu biliyorum."

"Teşekkür ederim Lix. Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz hyung." Felix'in arabadan inmesiyle Changbin stüdyoya, yani Jisung'un evine, doğru yola çıktı.

🔹🔹🔹🔹🔹

"Felix! Neredeydin?"

"Sana mesaj attım ya hyung. Chan hyung geç olduğu için çıkmama izin vermedi ben de orada kaldım."

"Evet, doğru. Eee?"

"Ne 'eee'?"

"Changbin ile diyorum. Bir şeyler olmadı mı?"

"Hayır hyung ne olacak ki?"

"İyi sen öyle diyorsan."

"Bu arada hyung?"

"Efendim Lixie?"

"Bu gece bana sarılarak uyur musun? Bir şeyden emin olmam lazım."

"Changbin ile aranda bir şey olmadığına emin misin?" Felix ona şüpheyle bakan gence yaklaşıp ellerini kendi elleri arasına aldı.

"Hyung lütfen. Söz veriyorum emin olduktan sonra anlatacağım ama önce emin olmam lazım."

"Tamam olur. Ama uyandığımızda bana orada olan her şeyi anlatsan iyi olur."

"Anlatacağım hyung, söz."

🔹🔹🔹🔹🔹

"Felix sen gergin misin? Tanrı aşkına ne oldu da bu kadar gerginsin sen?" Minho yatağına yaklaşan Felix'in hafifçe titrediğini fark etmişti. Ve bu Minho'yu endişelendiriyordu.

"Hiç. Hiçbir şey."

"Emin misin? Hiçbir şey olmamış gibi durmuyor."

"Eminim hyung. Bir an önce uyuyabilir miyiz?" Yatağa girip sırtını Minho'ya dönerken fısıldadı Felix.

"Tamam Felix. Sorgulamıyorum daha fazla."

"Teşekkür ederim." Yatağa girip sırtını Minho'ya dönerken fısıldadı Felix. Minho'nun kollarını hissettiğinde ağlamamak için dudağını ısırmaya başladı.

Korkuyordu, gergindi, ne yapacağını bilmiyordu. Bir daha o kabusları görmek istemiyordu. Birilerine sarılarak uyuduğunda bu rüyalardan kurtulacaksa bunu yapabilirdi.

🔹🔹🔹🔹🔹

Felix gözlerini hızlıca açtı. Yine kabus görmüştü. Ve beklediği gibi bitmemişti. Ağlamaya başladı Felix. Artık emindi ve ne yapacağını bilmiyordu.

"Lix..?" Minho'nun uyandığını anlayınca ona döndü yüzünü büyüğün boynuna saklayarak ağlamaya devam etti.

"Ne oldu Felix?" Minho konuşması için Felix'in sakinleşmesini beklemeye karar verdi. Ağlarken düzgün anlatamayacağını biliyordu.

"Hyung..." Sonunda derin bir nefes alarak konuşmaya başladı Felix. "Dün. Changbin hyung ile birlikte uyudum. Yine kabus görüyordum. Ama sonra. Bir anda kabusum kabus olmaktan çıktı. Normal bir rüyaya dönüştü. Changbin hyung'un bana sarıldığı bir rüya. O an neler olduğunu anlamamıştım ama uyanınca Changbin hyung'un bana gerçekten sarıldığını gördüm. İlk başta ihtimal vermemiştim. O yüzden bugün bana sarılarak uyumanı istedim. Ama hyung. Changbin hyung nasıl hem kabuslarımın sebebi hem de onları durduran olabilir. Kafayı yiyeceğim hyung. Ne yapacağım ben?"

"Felix... Onu seviyorsun değil mi?" Felix uzunca bir süre cevap vermezken Minho Felix'in elini sıkıca tuttu.

"Evet. Seviyorum."


Hiç. İçime. Sinmiyor. Ağlayacağım. Umarım beğenirsiniz.

Love U Hate UHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin