✳️10✳️

440 46 1
                                    

Felix yavaşça gözlerini açtı gözlerini acıtan güneş ışığını hissedince. Kendine gelince kendi odasında olmadığının farkına vardı. Yavaşça yatakta doğrulup etrafına bakındı.

Karşısındaki masada duran çerçeveli fotoğraf gözüne çarptığında yataktan çıkarak masaya doğru yöneldi. Çerçeveyi eline alırken burukça gülümsedi.

Birlikte kutladıkları son doğum günündendi bu fotoğraf. Yüzlerindeki pasta kremasına baktı Felix uzunca. Tekrar böyle mutlu olabilecekler miydi merak ediyordu.

"Uyanmışsın..." Kapının aniden açılmasıyla çerçeveyi elinden düşürdü Felix.

"Ben. Özür dilerim. Odanı karıştırıyormuşum gibi oldu. Ama fotoğrafı görünce-"

"Hey. Sakin ol. Önemli değil. Kendi odanmış gibi hisset." Yavaşça küçüğün yanına yaklaşarak çerçeveyi eline aldı. Burukça gülümsedi konuşmaya devam etmeden önce.

"Hatırlıyor musun bu günü? Birlikte kutladığımız son doğum günündü. En mutlu olduğun doğum günün olduğunu söylemiştin. Özür dilerim Felix. Her şey için çok üzgünüm."

"Hyung." Uzunca bir süre konuşmadı Felix. Changbin'in elindeki fotoğrafa baktı sadece.

"Odanda uyumama izin verdiğin için teşekkürler." Fısıltıyla konuştuktan sonra odayı terk etti Felix. Gözünden bir damla yaşın düşmesine izin verirken burukça gülümsedi Changbin.

🔹🔹🔹🔹🔹

"Toplanın millet! Han nehrine gidiyoruz!"

"Ne? Hyung neden?" Changbin mutfağa girdiğinde masanın üzerinde duran hazırlanmış yemeklere baktı. "Ne oluyor?"

"Kahvaltıyı Han nehrinde yapmaya karar verdik. Geleceksin değil mi?"

"Uhh... Tabii. Gelirim."

"Hepimiz arabaya sığmayız hyung. Ben yürüyerek giderim. Yakın zaten. Benimle gelecek olan var mı?"

"Ben ve Minho hyung geliriz! Değil mi hyung?" Diğerlerine fark ettirmemeye çalışarak gözleriyle Felix'i gösterdi Jisung Minho'ya.

"Tabii olur. Felix de gelir bizimle değil mi Felix?" Sarışın genç düşüncelerinde kaybolmuş gibiydi Minho ondan bahsettiğinde.

"Lixie? Geliyorsun değil mi?"

"Hı? Efendim hyung?"

"Herkes arabaya sığmayacağı için yürüyerek gideceğiz. Bizimle gelirsin değil mi?"

"Olur." Dalgınca onu bekleyen Minho'nun yanına yürüdü Felix. Bir süre yürüdükten sonra Jisung arkadan seslenince durdu.

"Bizim Minho hyungla marketten almamız gereken şeyler var siz devam edin yetişiriz biz size."

Jisung'un konuşmasıyla kafası karışan Minho küçüğün kulağına eğildi. "Her şey tam eksik olan-" Jisung'un ayağına vurmasıyla boğazını temizleyerek geri çekildi.

"Jisung doğru söylüyor. Gidin siz."

"Bekleyebiliriz-"

"Hayır! Hayır gidin siz. Biz size yetişiriz yeterince geç kaldık zaten. Hadi hadi. Gidin." Felix aklı karışmış bir şekilde karşısında duran ikiliye bakarken yanındaki gencin minnettar gülümsemesini görmemişti.

İkili uzaklaştığında Jisung'a döndü Minho hızlıca."Ji? Eksik olan bir şey yoktu ki. Neden markete gidiyoruz?"

"Çünkü o ikisinin biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var hyung. Felix hala korkuyor. Changbin hyungla konuştuktan sonra kabus görmeye başladı. Baş başa yürümeleri daha iyi olur. Gel biz markete girelim."

Jisung Minho'nun koluna girmiş onu markete sürüklerken marketin girişinde Minho'nun durmasıyla durmak zorunda kaldı.

"Felix... Onun yüzünden kabus görmeye başladıysa baş başa bırakmamız iyi olmaz Ji."

"Hyung. Tramvanın üstüne gitmek diye bir şey var bilir misin? Ben Felix'in bunu başka türlü atlatacağını düşünmüyorum. O yüzden hadi gidelim!"

🔹🔹🔹🔹🔹

"Felix..? Rahatsızsan görüşmeyi kesebiliriz... Biliyorsun değil mi?"

"Hayır hyung. Sadece... Seninle konuştuktan sonra... Kabus görmeye başladım. Ama önemli değil! Geçecek biliyorum!" Changbin aniden Felix'in önüne geçerek küçüğü durdurduğunda Felix hafifçe geri çekildi.

"Önemli değil mi? Benim yüzümden neredeyse canından oluyordun. Yıllar sonra benimle konuşunca kabus görmeye başladın. Ama hala benim yanımdasın ve bu önemli değil mi? Felix bu hafife alınacak bir şey değil. Önemli. Çok önemli. Benim yüzümden başına böyle şeyler gelmeye devam edecekse bir daha görüşmeyebiliriz gerçekten benim için sorun olmaz."

"Bitti mi?" Changbin hafif bir baş sallamasıyla cevap verdiğinde Felix onun elini tutarak sürüklemeye başladı. "İyi o zaman yola devam edebiliriz geç kaldık zaten."

"Ama Felix-"

"Önemli değil dedim. Aramızı düzeltmek istiyorum. Önüme engel koyup durma."

"Teşekkür ederim Felix. Seni seviyorum." Felix cevap vermezken bir anda büyüğün tuttuğu elini bıraktı.

"Geldik. Ben gidip yardım edeyim."

Felix, Seungmin'in yanına giderken geldiklerini gören Chan Changbin'in yanına ilerledi.

"Jisung ve Minho nerede? Birlikte değil miydiniz?"

"Marketten alacakları varmış. Birazdan gelirler." Changbin nehrin kenarına gidecekken Chan'ın kolundan tutmasıyla durmak zorunda kaldı.

"El ele tutuştuğunuzu gördüm. Ne oldu?"

"Hiçbir şey. Hiçbir şey olmadı." Changbin kolunu büyüğün tutuşundan kurtararak nehrin kenarına indi.

Gözleriyle Changbin'i takip eden Felix'i dürttü Jeongin yavaşça. "Sen sevgilinin yanına git hyung. Biz burayı hallederiz."

"Sevgili mi? Benim sevgilim yok ki Jeonginnie." Felix hafifçe gülümseyerek küçüğe cevap verdi.

"Yok mu? Changbin hyung ile sevgili değil misiniz?"

"Hayır Innie. Sadece... Çok karışık sonra anlatırım ben sana tamam mı? Changbin hyung'a bakayım ben." Felix ellerini kurutup nehir kenarındaki Changbin'in yanına giderken Jeongin sırıtmadan duramadı.

"Sevgili değiliz diyor bir de. Kimi kandırıyorsunuz siz."

"Jeongin-ah! Ne konuşuyorsun kendi kendine?"

"Hiiç. Jisung hyung ve Minho hyung geliyor gidip onlara yardım edeyim ben!" Jeongin koşarak Minho ve Jisung'a doğru giderken Hyunjin kafası karışmış bir şekilde arkada kalmıştı.

Love U Hate UHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin