||8|| people come and people go

607 51 89
                                    


Kimseyle fazla muhattap olmayan insanlar kendini beğenmiş değil, kendini korumayı öğrenmiş insanlardır. Kalplerine girmek zor fakat gözlerinden düşmek kolaydır.

(Bu bölümü okurken BTS cypher prt 4'ü dinleyin😎)

Okulun kapısından içeriye girerken Arin ile kol kola girmiş dersler hakkında kısa konuşmlar yapıyorduk, maksat kafamı dağıtmaktı. Dün gece eve vardığımızda Jeno bana hiç bir şey sormamış yalnızca eve girdiğimden emin olup kendi yoluna devam etmişti. Olayların hepsini yalansız-sadece Jeno'nun olduğu kısmı atlayarak Arin'e anlattığımda benimle beraber oturmuş saat sabah beşe kadar ağlamıştı.

Sabah ise artık yeni bir gündü, Mark'ın hayatımdan tamamen çıktığını bildiğim yeni bir gün ve bu yüzden Arin kafamı dağıtmam için elinden geleni yapıyordu.

Bahçede ilerlerken karşıdan bize el sallayan oğlana takıldığında gözlerim, Jaemin olduğunu anlamıştım. Yanında Jeno telefonla konuşurken bize doğru geliyorlardı. Arin'de benim gibi onları fark ettiğinde hafifçe kolumu sıktı. Arin ve Jaemin arasında neler olduğunu bilmiyordum, Arin benim derdimi kendi derdi gibi görüyorken son bir ayda onun neler yaptığı hakkında en ufak bilgimin olmaması canımı sıkıyordu.

"Günaydın kızlarrr!" Jaemin son harfi uzatarak söylediğinde bu haline gülmüştüm. Değişik bir aurası vardı ve insanları güldürmeyi başaran tiplerdendi. "Günaydın." dedim sadece.

"Günaydın Arin~sii."

Arin kıpkırmızı olmuş ona bakarken kolundan çıkıp ellerimi ceplerime yerleştirdim. Jaemin Arin'e kur yapıyordu resmen.

"Günaydın." Jeno telefonu kapatıp cebine koyduktan sonra bana bakıp gülümsemişti. Tanıştığımızdan beri onu ilk kez gülerken görmüştüm.

Güzel gülüyordu.

"Evet günaydınlaşma faslımız bittiyse beraber kahve içelim mi? Jeno'dan!"

"Benden mi?" Jeno kaşlarını kaldırıp Jaemin'e baktı ve sorusu cevapsız kalınca tekrar bize döndü. Jaemin ve Jeno'nun arkadaşlığı güzel ve tuhaftı.

Jaemin ellerini cebine yerleştirip bize sorduğu sorunun cevabını bekleyen gözlerini Arin ile aramda gezdirince sadece "Olur." demiştim. Arin'de kafasıyla onayladıktan sonra dördümüzde kampüsteki kafelerden birine doğru ilerliyorduk.

"Jeno~ya, dün gece beni beklettiğin için kahvemi sen ısmarlayacaksın, tüm gece seni beklerken iliklerime kadar dondum!"

"Başka bahanen yok dimi?"

"Evet bunu nereden anladın?"Jaemin gülmeye başladığında Jeno bana dönmüş ardından tekrar Jaemin'e yandan bakarak "İşlerim olduğunu söylemiştim." demişti.

"Sahi nerede olduğunu hala söylemedin ama..." dedi ve bana dönüp sırıtırken "ben anladım sanırım." diye ekledi.

Gözlerim kocaman açıldığında istifimi bozmadım ve önlerine geçerek kafeye ilk ben girdim. Peşimden onlarda içeriye girdiğinde Jeno hepimize ne içeceğimizi sordu ve ardından biz köşede şömine yakınlarında bir yere oturup içecekler ve Jeno'yu beklemeye başladık.

Gözlerimi oturduğumuz yerin çevresinde gezidiriyorken, kasada içeceklerimizi almak için bekleyen Jeno'da durdu. Kot bir pantolon üstüne gri bir kazak giyinmiş elinde deri ceketini tutuyordu. Pantolonunun paçalarını içine yerleştirdiği postallarını içecekleri beklerken ritim tutturmuş elinde telefonuyla uğraşıyordu. Kasada ki bayan ona siparişin hazır olduğunu söylediğinde içeceklerin olduğu tepsiyi eline aldı ve hafifçe eğilerek bize döndüğünde bakışlarımız buluştu. Hızlıca önüme dönüp üstümde ki siyah şişme montumu çıkartıyorken Jaemin'in bana güldüğünü görmüştüm.

walls woven into people••JenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin