||5||Hey, kiss me!

685 61 64
                                    

Pencereden içeriye süzülen güneş ışıkları uykusuzluktan kızarmış yüzümü yalarken kendime çektiğim uyuşmuş bacaklarımı yatakta uzatıp ovdum. Hiç uyumamıştım, midem yanıyordu ve deli gibi susamıştım ama korktuğum için kalkıp su içememiştim. Jeno'nun beni gece getirdiği oda büyük ve sadeydi. Yatağından tutunda kapısına kadar her yer beyazdı ve ister istemez insanı huzurlu hissettiriyordu. Eminim burada uyurken huzurlu uyku çekiyordur ama bunu tadmadığım için pişmanlık duymanın vakti değildi. Yataktan kalkıp ebeveyn baynyosu olduğunu düşündüğüm kapıyı açıp içeriye girdim. Ellerimi ve yüzümü yıkadıktan ve ağzımı da gargara yaptıktan sonra aynada ki solgun yüzüme baktım şişmiş gözlerimle. Berbat görünüyordum, bir şekilde artık kendime gelmem gerekiyordu. Onu umursadığım için bu haldeydim, deli gibi içip kendimi denize atan hatta bununlada yetinmeyip sabahına bilmediğim bir adamın evinde uyanmış bir haldeydim.

Kafamı sağa sola sallayıp banyodan çıktım. Mark için değmezdi. Düşünmeye bile.

Adımlarımı usluca kapıya yönlendirdim ve aynı sessizlikte kapıyı açıp uzun koridorda merdivenlere ilerledim. Cam merdivenleri yavaş yavaş inerken gözlerimle etrafı inceliyordum. Merdivenleri bitirip küçük bir holde ilerledikten sonra salona doğru girdiğimde karşımda ki manzara ile ister istemez dudaklarım yukarıya kıvrılmıştı.

Jeno L koltukta uzanmış, bir bacağını uzatıp diğerini kendini çekmiş vaziyette uyuyordu, bir kolu gözlerini gelen güneşten korurken diğeri yere doğru sarkmıştı. Üstünde ki örtü kayıp yere düşmüş bir kısmı sadece bacağını kapatmıştı.

Salon büyük ve genişti, ayrıca yere kadar ful camla kaplıydı. Gece farkedememiştim ama Jeno'nun evi beyaz ve griden ibaretti.

Kurumuş dudaklarını nemlendirip pozisyonunu değiştirdiğinde onu incelemeyi kesip ayaklarımı zeminde yavaş yavaş geriye ilerlettim. Kıyafetlerimi bulup bir an önce eve gitmeliydim.

Hole tekrar çıktığımda sağımda hafif aralanmış odaya kafamı uzatıp içeriye baktım, çamaşır odasına benzer odaya girdiğimde kıyafetlerimin asılı olduğunu görüp kapıyı ardımdan kapattım ve üzerimde ki tişörtü hızlıca cıkarıp kendi kazağımı giydim ardından eşofmanı da çıkarıp hızlıca çorabımı giyindim ve üstünede eteğimi giydikten sonra her ikisinide katlayıp kenara koydum. Kapının arkasında duran kaşemi de üzerime geçirdim ve odadan çıkıp yavaşça kapıyı kapattım. Arkamı dönüp giderken karşımdan saçlarını karıştırıp esneyerek ilerleyen oğlanı gördüğümde Jaemin olduğunu anlamam uzun sürmemişti. O da beni farkettiğinde durmuş iki saniye düşünmüş ardıdan gözlerini büyütüp bana bakmıştı.

"Günaydın." dedim ellerimi istemsizce hareket ettirip. "Günaydın."

Gülümseyerek karşılık verdiğinde dağılmış saçlarımı düzeltim ve holde aşağıya inerken gördüğüm portmantonun üstünden çantamı ve telefonumu aldım.

"Gidiyor musun, bir şeyler yeseydin?"

"Ah ben-"

"Sabah sabah enerjinize hayran kaldım, gecenizin zor geçtiğini düşünmüştüm."

Jeno salon kapısının pervazına yaslanmış bir eli cebinde diğeriyle saçlarını karıştırırken kaşlarını çatmış Jaemin'e bakıyordu.

Jaemin'e döndüğümde hala gülüyordu. Ortam gerilemeye başladığında "Ben gitsem iyi olacak, her şey için," dedim ve gözlerimi Jaemin'den çekip Jeno'ya döndüğümde önce sargılı koluna ardından gözlerine baktım, o da Jaemin'e olan bakışlarını bana çevirmişti ama ifadesi hala sertti. "teşekkür ederim." dedim ve saçlarımı kulaklarımın arkasına yerleştirip sokak kapısına doğru ilerledim.

walls woven into people••JenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin