||6 I don't want to think anything.||

590 51 91
                                    

"...ben de umursamadım çünkü biliyorsun, sarıya kaçan bir renkti ve ben de sevmedim."

"Voh, cidden sadece sarı rengine kaçtığı için mi? Gerçekten inanılmazsın Arin~ah." Güldüğümde o da seslice kahkaha atıp bana resmini gösterdiği elbise sekmesinden çıkmış, telefonunu önüne bırakmıştı.

Arin'le okulun çimenlerinde oturmuş, ılık havanın eşliğinde karton bardakta kahvelerimizle Arin'in yaz ve kış tarzının fiyatlarını hakkında konuşuyorduk. Gerçi o konuşuyor ben fiyat ve seçimlerine tepki veriyordum.

Mark'ın kızı öptüğünü görmemden ve bunun üstüne Jeno'nun beni öpmesin üstünden iki hafta geçmişti. Jeno'yu o gün görene kadar aynı üniversitede okuduğumuzdan bile bir haberdim. İki hafta içinde de onu hiç görmemiştim, görmekte istemiyordum.

Beni öpmesi aklıma geldikçe kasıklarımda oluşan sızı bir türlü geçmiyordu.

"Baksana, bana Mark'ın beni Jeno'nun sevdiği kızla aldattığını söylemiştin, kim o kız?" dedim karton bardağımda ki kahveden bir yudum daha alırken.

"Kim Bona, üçüncü sınıf Uluslar Arası İlişkiler bölümü öğrencisi."

"Arin," dedim koluna hafifçe vurarak, dalgaya aldığını biliyordum.

"Ah pekala, Bona ve Jeno'nun büyük hikayesini duymuştum Bona'yı tanıyordum ama Jeno'yu ilk kez sen onun kafasında şişeyi kırdığın gün gördüm." Kıkırdayıp kahvesinden bir yudum daha alırken ellerimi kendime çektiğim bacaklarımın etrafına doladım ve kafamı diz kapaklarıma yasladım.

"Jeno 2 senedir platonikmiş sanırım, Bona'nın onunla oyun oynadığını falan duymuştum."

"O gün kızda ona şaşırmış bakıyordu ama." dedim, kafasını salladı." Tabii şaşırır, Jeno ondan sonra hayatına kimseyi almamış çünkü." dedi bitirdiği bardağı abur cubur poşetinin içine atarken.

"Sonra?"

"Sonrası, sanırım Jeno onu en son birinin evinde görmüş ve sonra tamamen bitirmiş." Kafamı diz kapaklarımdan kaldırıp gözlerimi kıstım.

"Bir evde mi? Sen nereden biliyorsun bunu?"

"Kızlar tuvaletinde duydum, birileri konuşurken."

Omuz silktiğinde gözüme Mark'ı evde kızla bastığım görüntüler düştü gözümün önüne. Kızın yüzünü tam hatırlamıyordum ama aynı gün Jeno bana şemsiyesini vermişti. Kalbimde ki sızı tekrar vücuduma dağıldığında kaşlarımı çatmıştım. O gün orada olma sebebi benim ki ile aynı olabilir miydi?

"Baksana," dedim yutkunurken, boğazımda yumru oluşmuştu resmen. "Efendim?" Arin oreolu milkasından bir ısırık alıp bana döndüğünde, gözlerimi etrafta gezdirip tekrar ona döndüm.

"Şemsiye olayını hatırlıyor musun? "dedim, ellerim terliyordu.

"Evet bir türlü anlatmadığın şu meşhur olay!" dedi sesini bir tık yükseltirken.

"O gün oldu Arin, benim aldatıldığımı öğrendiğim gün. Mark'ı kızla bastığım gün." dediğimde ağzında ki ısırdığı çikolata dilimi ile gözlerini kocaman açmış bana bakarken benimde ondan farkım yoktu.

"O zaman..." dediğinde hızlıca kafamı sağa sola salladım. Sadece rastlantı da olabilirdi.

"Bir ihtimal ama," Kaşlarını çattı ve ısırdığı dilimi eline alıp kafasını sağa sola salladı. "İhtimal mi? Bence tam olarak o gün o da ordaydı Hyeri, ah tanrım inanamıyorum."

Dudağımı sertçe ısırırken ayaklarımı uzatıp saçlarımı kulak arkama yerleştirdim. Nasıl bir durumdu bu? Neden Jeno'yu kendimden daha çok kırılmış gibi hissediyordum? O gün bana şemsiyesini verdiğinde gözleri bir milim bile oynamıyordu, sadece denize bakıyordu. Bana döndüğünde gözlerinde ki derinliği hissedememiştim ama bu duyduklarımdan sonra, kesinlikle çok kırılmıştı.

walls woven into people••JenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin