|14 hug me, please|

538 48 51
                                    

Alnını alnımdan çektiği an içimde oluşan büyük boşluğu görmezden geldim. Elleri yavaşça benden uzaklaştı ve gözlerimi açtım.

"Bu hiç bir şeyi değiştirmez." dedim o da gözlerini açıp benim gözlerimin içine bakarken. Gerçekten öyle miydi? Her şeyi hatırlıyor bile olsa değişen ne olacaktı ki ?

"Belki," dedi dilini dudaklarında gezdirip ve bir kaç saniye bekledi. "Bu bankta ki iki kırık kalp, tekrar bu banka tedavi olur diye düşünmüştüm." Kalbim kesinlikle lafımı dinlemiyordu, kesinlikle ifla olmazdı.

İfla olmazdım.

"Jeno bu-"

"Senden hoşlanmaya başladım." O kadar ciddi bir hal almıştı ki yüzü, sözümü büyük bir kuvvetle yuttum. Kafamı sağa sola sallayıp banktan kalktığımda esen sert rüzgar yüzünden titremiştim.

Ya da yanından ayrıldığımın verdiği soğukluk yüzünden.

Yeniden olmazdı. Pekala beş parmağın beşi bir değildi, Jeno Mark gibi olmayabilirdi ama ben bendim işte. Ben hep sevendim ve bu kez bir kargaşaya bir ayrılığa daha dayanamazdım.

"Buraya hiç gelmedim, söylediklerini duymadım. Sana hala kızgınım ve benden özür diledikten sonra bir kez daha bir araya gelmeyeceğiz."

Ona bakmadan dos doğru denize doğru konuştuğumda bana bir şey söylemesi için tanrıya yalvarıyordum.

İnkar etmesi için yalvarıyorsun.

"Hayır."

"Üzgünüm."

Yanından hızlıca uzaklaşıp yürümeye başladığımda her şeyi geride bırakmış gibiydim. Kalbimi, duygularımı, göz yaşlarımı.

Hepsi o bankta kalmıştı.

Ne yaparsam yapayım pes etmiyordu kalbim. Ben çoktan pes etmiştim oysa, en azından bu sene içinde hiç bir erkekle yakın temas kurmayıp Mark'ı tamamen sildiğimden emin olacaktım. Daha sonra, sonrası yok o kadardı.

Jeno'da peşimden yürürken tırnaklarımı avuç içime batırdım. Hızlıca Arin'le oturduğumuz kafenin önüne vardım ve beklemeden içeriye girdim. Sıcak hava, ortamın havasızlığı ciğerlerimi doldurduğunda kendimi boğuluyor gibi hissediyordum.

İyi değildim.

Arin beni gördüğünde Jaemin ile konuşmayı bitirmitşi. Jaemin'de Arin gibi bana döndü ve nefesini verip şakaklarında ellerini gezidirdi. Yanlarına vardığımda beş saniye sonra Jeno'da dibimde duruyordu. Jaemin'in gözleri endişe dolu bize bakarken onunla göz teması kurmadım.

Çantama uzandım ve telefonumu masadan alıp çantama attım. Ardından cüzdanımdan bir miktar para çıkarıp titreyen ellerimle masaya bıraktığımda gözlerimi bir kaç saniye yumup düzenli bir nefes alışverişi yaptım.

Sakin ol.

"Hyeri, nereye-"

"Seni daha sonra ararım." dedim masadan hızlıca uzaklaşırken. Arkadaşımı orada yalnız bıraktığım için üzgündüm fakat elimden bir şey gelmezdi, orada bir saniye daha dursaydım nefes alamazdım.

Kafeden çıkıp çantamı çaprazlama şekilde taktım ve ellerimi cebime yerleştirip adımlarımı caddeye yönelttim.

"Hey, Hyeri bekle!"

Adımlarımı hızlandırıp onu duymamazlıktan geldim. Karşıdan karşıya geçmek için hareketlenmiştim ki kolumu saran büyük el buna engel olmuştu. Beni kendine çevirdiğinde kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Koştuğu için nefes nefeseydi ve burnunun ucu kızarmıştı.

walls woven into people••JenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin